Hizb-ut Tahrir / Ürdün Vilayeti Medya Bürosunun çağrısına icabet ederek çok sayıda gazeteci, Medya Büro Başkanı yanı sıra Merkezi Temas Lecnesi Başkanı Üstat Ali es-Samadî ve Siyasi Büro Başkanı mühendis Asım el-Muğayera ile bir araya geldi.

Hizb, toplantıda gazetecilere bir devletin, İslami Devlet olarak tanımlanabilmesi için İslami hükümlerin Devlet tarafından uygulanması ve güvenliğin sadece Müslümanlar tarafından sağlanması gibi şeri şartlara gereksinim duyar dedi. Ayrıca gerçek istikrarlı herhangi bir otoriteye sahip olmayan bir kesimin, devlet iddiasında bulunmasının gerçeklikten uzak bir iddia olduğunu ve bunun İslam'da hiç bir değerinin olmadığı açıklamasını yaptı.

Yine Hizb, Hilafet Devleti projesinden korkulduğu için mübarek Suriye devrimini çalmak amacıyla bölgesel ve küresel güçler tarafından kurulan komplonun büyüklüğüne dikkat çekti. Aynı zamanda Hizbin, hedefine ulaşmak için herhangi bir fiziksel eylemde bulunmayan siyasi bir parti olduğunu, ne Suriye ne de dünya çapında herhangi bir maddi eyleme asla bulaşmadığını söyledi.

Ürdün'ün ekonomik sorununa da değinen Hizb, ülkede uygulanan kapitalist sistemin doğası gereği bu tür ekonomik krizlerin ortaya çıkabileceğini, yoksulluk, işsizlik ve yolsuzluk bu sistemin kaçınılmaz sonuçları olduğunu ifade etti. Ürdün'deki mevcut sorunun, ancak Ürdün'ün İslami hükümlere geri dönmesi ile çözüleceğini ve İslam'ın sorunu kökten çözen bir sisteme sahip olduğunu belirtti. Yolsuzluk, yağma, çalma ve servetlerin istismarı önlediğinde insanların sıkıntısının hafifleyeceği, ama ülkeyi yoksullaştırmak için ortada siyasi bir kararın olduğuna vurgu yaptı.

Terörizmin önlenmesi ile ilgili yasa değişikliğini de ele alan Hizb, bu kanun Amerikan savaşının bir uzantısıdır. İslam'a, Müslümanlara ve ümmetin yegâne yasal siyasi varlığını geri getirmek için çalışanlara karşı çıkarıldı. Bu yasa tüm gazetecileri, vaizleri, partileri, protestocuları ve Müslümanların sorunlarını destekleyenleri etkileyecektir dedi. Ardından Ürdün'deki Müslümanların, bu yasa tasarısının kanunlaşmasını önlemek için çalışmaları gerektiğini vurguladı.

Keramet sınır geçişinde Yahudi askerler tarafından öldürülen yargıç Raid Zueyter'in şehit edilmesi ve baskıcı rejimin yansımaları ele alış biçimi hakkında konuşan Medya Bürosu Başkanı, rejimin güvenlik güçlerinin saldırganlığı, Ürdün'deki rejimin Yahudi varlığına gösterdiği iyi niyetin bir ifadesidir dedi. Ve Yahudi varlığının büyükelçiliği önünde Müslümanlara karşı zalimane tavrı, Vadi Aruba antlaşmasının bir sonucudur diye de ekledi. Bu da bu antlaşma gereği Ürdün devletinin yakın dostu olan gasıp Yahudi varlığını koruma sözü verildiği algısını doğrular ifadesini kullandı. Hemen akabinde utanç ve zillet antlaşmasının iptali ve Yahudi varlığı ile savaş haline geçilmesi için Ürdün halkının Ürdün rejimine baskı yapması gerektiğini vurguladı.