Tunus cumhurbaşkanlığı, 10 Şubat 2020 Pazartesi akşamı “Trump Anlaşması” ile ilgili olarak 11 Şubat Salı günü Güvenlik Konseyi’ne sunulması planlanan karar tasarısının ardından Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi El Munsif El Bati’nin görevden aldı. Açıklamada, Tunus’un, pazarlık ve baskıya boyun eğmeyeceği, söz konusu hak olunca, sadece meşru hakkı dikkate alacağı vurgulandı. Böylece açıklama, tasarının değiştirilmesi ve daimi temsilcinin görevden alınması için yurtiçi ve yurtdışında Tunus’a yapılan Amerikan baskılarını yalanlamış oldu. Bu bağlamda daimi temsilci El Munsif El Bati’nin, cumhurbaşkanlığı ve Dışişleri Bakanlığı ile koordinasyon eksikliği nedeniyle görevinden alındığı kaydedildi.

Cumhurbaşkanlığı ayrıca “Güvenlik Konseyi karar tasarısını sunanlar ve Tunus’tan gizlice talimat verenler... Aslında karar tasarısının birçok ülkeden veto yiyeceğini önceden biliyorlardı. Amaç, Tunus özellikle de Cumhurbaşkanına rahatsızlık vermek.” olduğunu belirtti.

Sunulan tasarıyı inceleyen kişi, o tasarının Filistin’in yüzde 80’ini Yahudilere teslim eden Güvenlik Konseyi kararlarını perçinlediğini, cılız Oslo yönetimine de geride kalan toprak parçaları üzerinde pazarlık hakkı tanıdığını görür. Şu anda 1967 öncesi sınırlarında kurulacak iki devletli çözüm, devrimci bir tutum haline geldi. Oysa bu daha öncesinde ihanet olarak addediliyordu.

Normalleşme ve “yüzyılın anlaşması”nı büyük bir ihanet olarak gören Tunus cumhurbaşkanlığı, Yahudi varlığını tanıyan, Birleşmiş Milletler kararları, Arap Barış Girişimi ve iki devletli çözüm temelinde kapsamlı bir barış yapılması çağrısında bulunan karar tasarısını reddetmek yerine BM daimi temsilcinin işgalci varlık ile barış planı hakkında kısmi anlaşmazlıkları kışkırtmayı yeğledi.

Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti olarak biz, halkımıza aşağıdaki parametreleri açıklıyoruz:

1-    Filistin sorunu, İslami bir sorundur ve yegâne referansı da İslam’dır.

2-    Filistin, İslami bir topraktır. Bir karışından bile vazgeçilmesi caiz değil. Bir kısmından vazgeçilmesi, Allah’a, Rasûl’üne ve müminlere ihanettir.

3-    Yüzyılın anlaşmasını reddetmek, gerçek ve ideolojik olmalıdır. Bu da iki devletli çözümü, uluslararası referansları ve salyalarını reddederek olur.

4- Filistin’in kurtuluşu sloganlarla değil, cihat ve bunun için seferberlik ilan etmekle olur. Allah, Müslümanlara saldırgan Yahudilerle savaşmayı, İslam ve Müslümanlar ile zafer elde etmeyi vaat etti. Bu da Allah’ın izniyle Nübüvvet metodu üzere Hilafet ordularıyla olacaktır.

Hizb-ut Tahrir, samimi Müslümanları İslam’ın zirvesi olan cihadı iptal eden Müslüman ülkelerdeki yöneticilere karşı Allah ve Rasûl’ünün sevdiği sağlam bir duruş sergilemeye çağırıyor. Çünkü ümmet, Selahaddin gibi bir liderin, Filistin ve esaret altındaki Mescidi Aksa’nın kurtuluşu için genel seferberlik ilan edeceği anı bekliyor.

وَلَيَنصُرَنَّ اللَّهُ مَن يَنصُرُهُ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ “Şüphesiz ki Allah, kendi dinine yardım edene mutlaka yardım eder. Şüphesiz ki Allah, çok kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.” ^{[Hac 40]}