Sudan Siyasal Bilimler Derneği, 15-31 Şubat 2017 tarihlerinde Yükseköğretim ve Bilimsel Araştırma Bakanlığına ait uluslararası konferans salonunda, Dışişleri Bakanı İbrahim Gandur gözetiminde,“Sudan... Bölgesel ve Uluslararası Değişkenler” başlığı altında bir konferans düzenledi. İşin tuhaf yanı dört konuşmacı, İsra topraklarını gasp eden işgalci Yahudi devletçiği ile ilişki konusunuele aldı.İlk konuşmacı, şuan uzlaşı hükümeti ile Yahudi devletçiği arasında varolan gizli görüşmeleri doğrularken, Yahudi varlığı ile gizli temasın devam etmesi gerektiğine işaret etti.

Hizbin Vilayet Encümeni üyesi Abdullah Abdurrahman (Ebu İz) ile Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti Resmi Sözcü Yardımcısı Muhammed Cami (Ebu Eymen) de yorum ve açıklamaları ile konferansa eşlik ettiler. Ülke sorunlarını yabancı güçlerle birlikte ele alan eziklik psikolojisinin risklerine değinen Hizbin üyeleri, düşman ve dostu belirlemedeki ilkesizliğe,Sudan yöneticilerinin net siyasi vizyon ve metodolojiden yoksunluğuna, bu yüzden sürekli pozisyon değiştirip ödün vererek düşmanları dost edindiklerineve medya tarafından betimlenen Yahudi devletçiğinin öyle güçlü bir devlet olmadığına,Hamas ve Lübnan’daki İran partisi ile yapılan savaşların bunu açıkça ortaya koyduğuna işaret ettiler. Kimlik konusuna da değinen kardeşler, meselelerin Arap ve Afrikalı olarak değil Müslümanlar olarak ele alınması gerektiğini söyleyerek, Müslümanların sorunlarını çözebilecek yegâne devletin Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devleti olduğunu kaydettiler. Katılımcıların, kardeşlerin bu iştiraklerini çok olumlu karşılaması, bu ümmetin hayırlı bir ümmet olduğununen belirgin göstergesidir. Şu günlerde Yahudi varlığı ile normalleşme vaveylasının bireysel tantanalar olmadığı aşikâr. Bilakis uzlaşı hükümeti, bu yönde Sudan kamuoyunu hazırlamak için nabız yokluyor. Diplomatlar, akademisyenler ve politikacıların konferansa yoğun rağbet gösterdikleri görülüyor. Görünen o ki sanki Yahudi varlığı ile normalleşme suçu için bu kesimin hazırlanması amaçlanıyor. Görünüşe göre Yahudi varlığı ile normalleşme, ya Sudan’ı terör listesinden çıkarmak ya da ilk önce bu kesimle sonra da Sudan halkı ile büsbütün normalleşmek için ABD’nin bir ön koşuludur.Dışişleri Bakanının şu açıklaması da bunu doğruluyor. Meclisteki konuşmasının ardından 18 Şubat 2017 Çarşamba günü gazetecilerin sorularını yanıtlayan Dışişleri Bakanı Gandur, “ABD, Sudan’dan kısmi ekonomik yaptırımları kaldırdıktan sonra Tel Aviv ile olan ilişkileri yeniden gözden geçirecek misiniz” diye sorulan bir soruya, “Uluslararası ilişkilerde her şey mümkündür”yanıtını verdi.Ayrıca iptal edilen eski pasaportlarda bulunan (İsrail dışında bütün ülkeler)ibaresininyeni elektronik pasaportlardan silindiği de artık bir sır değil.

Bu yüzden Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak biz,Yahudi varlığı ile normalleşme Allah’a, Rasûlü’ne ve müminlere ihanettir diye uzlaşı hükümetini uyarıyoruz. Güney Sudan’ın bağımsızlığı ve Darfur için çalınan ayrılık tamtamlarının ardındanMüslümanların katili ve İsra topraklarının gaspçısı Yahudi varlığı ile ilişki kurmak hükümetin mevcut kara listesini iyice kabartacaktır. Hâlâ Yahudi varlığının cezaevleri esir erkek ve kadınlarla doludur. Ayrıca İslam ve Müslüman düşmanı olduğunu da açıkça ilan etmektedir. Bütün Müslümanlar bilir ki, Müslümanın kanı birdir, parçalanmaz,barışları da savaşları da birdir.Biz Sudanlıyız, Filistin halkı ile ne alakamız var diyenler,o zaman Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellemve Halifeler ile olan alakalarını da kessinler. Çünkü bunlar da Sudanlı değil. Biz zavallıyız, bu yüzden gaspçı varlık ile normalleşmekzorundayız diyenlere gelince, deriz ki bilin ki İslam ümmeti, İslam ideolojisiyle, zenginlikleriyle, yiğitleriyle, silahlarıyla ve donanımlarıyla asla zavallı değildir.Yahudileri Filistin’den çıkarmak için sadece bir kararlılık fırtınası operasyonu yeter.Yeter ki Müslümanların ezik yöneticileri düşmanlar karşısında ajanlık yapmasınlar. Yahudilerin dost edinilmesini yasaktır. Onlarkarşısında sergilenecek bir eziklik,korkaklıktır. Allah Subhânehu ve Teâlâşöyle buyurdu:

فَتَرَى الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ يُسَارِعُونَ فِيهِمْ يَقُولُونَ نَخْشَى أَنْ تُصِيبَنَا دَائِرَةٌ فَعَسَى اللَّهُ أَنْ يَأْتِيَ بِالْفَتْحِ أَوْ أَمْرٍ مِنْ عِنْدِهِ فَيُصْبِحُوا عَلَى مَا أَسَرُّوا فِي أَنْفُسِهِمْ نَادِمِينَ “İşte kalplerinde bir hastalık (nifak) bulunanların, “Başımıza bir felaketin gelmesinden korkuyoruz”diyerek onların arasında koşup durduklarını görürsün. Ama Allah, yakın bir fetih veya katından bir emir getirir ve onlar içlerinde gizledikleri şeye (nifaka) pişman olurlar.” ^{[Maide 52]}

Bütün bu olaylar, ümmetin şuna olan inancını artırmaktadır. Bugün Müslüman ülkelerdeki kurulu devletçikler,ümmet düşmanlarını razı etmekten başka bir şey yapmıyor. Kurtuluş, izzet ve gücün yolu, Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devletidir. Hilafet, gasp edilen Müslüman toprakları ve çalınan otoriteyi geri İslam ümmetine iade edecek, Müslümanlar da, dünya ve ahiret yurdunun hayrına nail olmak için Allah’ın Şeriatının uygulanmasını kutlayacaklardır. Allah’ın izniyle bu çok yakındır.