Daha önceleri kulaklarını tıkayan Cumhurbaşkanı, nihayet Hizb-ut Tahrir’in dediğine geldi... Cumhurbaşkanı Beşir, Bkigali’de Afrika Zirvesi’nin ardından CNBC kanalına verdiği röportajda “Savaşı sona erdirmek için 2005 yılında barış anlaşması imzaladık…Bunun için Sudan’ın birliğini feda ettik ve dolayısıyla Sudan ikiye bölündü. Öncelikli hedefimiz, barışı sağlamaktır... Ancak ne yazık ki şuan birlik ve barışı da kaybettik!”diye konuştu. Cumhurbaşkanı Beşir’in bu açık itiraf karşısında ve Sudan’ı Kuzey ve Güney diye ikiye bölen barış ve güvenlik anlaşmasının tehlikesi göz önüne alındığında ümmete aşağıdaki gerçekleri hatırlatmak isteriz:

Birincisi: Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak biz, Amerikan sponsorluğunda yürütülen ve haritası ABD tarafından çizilen bu meşum ayrılığın riskleri hakkında her zaman Cumhurbaşkanı ve hükümeti uyarmıştık. Ancak hükümet, gerekli dersi almadı. Tavsiyelerimiz karşısında kulaklarını tıkayarak ülkemizin zenginliklerine tamah eden sömürgeci kâfir Batının planlarının peşinden gitti. Ve sonunda Güney Sudan Kuzeyden ayrıldı. Şimdi de hükümet, savaşın yükünden mustariptir!

İkincisi: Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti, Sudan’ı parçalayan planı deşifre etmiştir. Bu amaçla çok büyük faaliyetlerde bulundu. Pazarlar, camiler, halka açık yerlerde binlerce bildiri dağıttı. Farklı medya ve gazeteciler için basın açıklamaları yayınladı, yürüyüşler düzenledi. Büyük salonlar ve meydanlarda seminerler verdi. Silahlı kuvvetler içindeki ümmetin sadık evlatlarının gayretlerini diriltmek için Genelkurmay başkanlığına yönelik yürüyüşler yaptı. Başkentin üç büyük kasabasında mitingler düzenledi. Vukuundan önce Güney Sudan’ın ayrılığını reddederek Güney Sudan’ın ayrılık tehlikesine yönelik ümmetin evlatlarını bilinçlendirdi. Ayrıca parti, parlamento önünde protestolar düzenledi. Ülkenin yöneticilerine açık mektup yolladı. Sudan’ı parçalamak için çizilen planlardan yöneticileri sakındırdı. Dolayısıyla Hizb, hükümet, muhalefet, politikacılar, medya ve halkın geneli için geride hiçbir bahane ve mazeret bırakmadı. Sudan’ın parçalanmasına yol açan, halka ve ülkeye zarar veren bu anlaşmanın reddi için Sudan halkının her kesimine yönelik konuşmalar yaptı. Ancak ne var ki hükümet, önceki hükümetler tarafından uygulanmayan bu planın uygulanması konusunda ısrar etti.

Üçüncüsü: Güney Sudan’ın ayrılışından üzgün ve pişman olan Cumhurbaşkanı Beşir, Hizb-ut Tahrir’in tavsiyeleriyle yüzleşmek ve Güney Sudan’ın ayrılık planlarını deşifre eden önerilerine kulak vermek, planın başarısızlığı için çalışmak yerine gözaltına almak, takip etmek ve yargılamak için güvenlik güçlerini Hizbin gençlerinin üzerine saldı. Güneyin ayrılışını örtbas etmek, dilleri susturmak için keyfi tutuklamalar yaptı, dosyalar açtı, baskı uyguladı. Dahası meşum Nifaşa anlaşmasının parlamentodan geçmesini uyaran açık bir mektubu milletvekillerine verirken parlamento içinde gençlerimizi gözaltına aldı.

Sonuç olarak sözle pişmanlık fayda etmez. Yanlıştan geri dönmek için hâlâ bir fırsat var. Cumhurbaşkanı Beşir, Mişakuş anlaşmasından beri 13 yıldır Hizb-ut Tahrir’in söyledikleri ve uyardıklarının farkındadır. Öyleyse soruna köklü bir çözüm üretmelidir. Her zaman söylüyoruz ve uygulanması için tavsiyede bulunuyoruz, İslam’dan başka çözüm yoktur. Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devletinde İslam’ı hayatı yeniden başlatmak için İslam hükümlerini uygulama sahasına koymak farzdır. Zira Hilafet asırlarca dünyaya önderlik etmiş, dünyanın dört bir tarafına iyilik yaymıştır. Hâkim ve her şeyden haberdar olan Allah katından olduğu için ülke ve insanların sorunlarını tedavi etmiştir.

 Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

أَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللَّهِ حُكْمًا لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ“Onlar hâlâ cahiliye devrinin hükmünü mü istiyorlar? Kesin olarak inanacak bir toplum için, kimin hükmü Allah’ınkinden daha güzeldir?” ^{[Maide 50]}