8 Ağustos 2017 günü yaklaşık 19 milyon Kenyalı, genel seçimlerde oy kullanacak. Bu seçimler, Kenya’nın çok partili demokrasiye geçişinden bu yana beşinci genel seçimlerdir. Seçimlerde büyük yarış, Jubilee koalisyonuna önderlik eden iktidardaki Devlet Başkanı Uhuru Kenyatta ile Ulusal Süper İttifaklı Raila Amolo Odinga arasında olacaktır. İki rakip ve yandaşları ülkenin her köşesini adım adım dolaşarak kampanya yürüttüler. Kampanyalarında seçimlerin yaşam standardını iyileştireceği vaadinde bulundular.

Ülke sandık başına giderken vatandaşlar arasında aşırı korku hâkim. Bu yüzden güvenlik birimleri ve birçok sivil toplum kuruluşu, barışçıl seçim çağrısında bulundu.

Bu bağlamda Hizb ut Tahrir / Kenya olarak biz de aşağıdaki noktalara vurgu yapmak isteriz:

Bu yaklaşan seçimlerde yukarıdaki koalisyonlardan birinin zafer elde etmesi, halkın içler acısı durumunda önemli ve radikal hiçbir değişiklik meydana getirmeyecektir. Bunun nedeni, demokrasilerde liderlik, sadece bir tutku ve yanıltmacadır. Kamu çıkarlarını gütmek için gereken güvene haiz değildir. Bu gerçek, önceki rejimlerde olduğu gibi hâlâ bakidir. Yeni hükümetin sömürgeci kapitalizmin yozlaşmış politikalarına sadık kalmaktan başka çaresi yoktur. Bu nedenle sandıklara dayalı değişim, gerçek değişim değil, sadece bir nöbet değişimi ya da iktidarın bir devamıdır.

Seçimlerde meydana gelebilecek kaos ve şiddet korkusu, gerçekten üzüntü vericidir. Ne pahasına olursa olsun bunun önüne geçilmelidir. Çünkü insanoğlu, her zaman huzur ve barış içinde yaşamalıdır. Daha genel anlamıyla oluşan bu tedirginlik, toplumu birleştirmekte sömürgeci demokratik sistemin büsbütün başarısız olduğunun açık kanıtıdır. Kaldı ki bu sistem, bizzat şiddete teşvik eder ve insanları kabilecilik, particilik ve Bölgeselcilik temelinde katmanlara ayırır. Dahası demokrasilerde liderlik, bireysel doyum arzusunda olan bir avuç kapitalistin tekelindedir. Bu yüzden iktidarı ele geçirmek için kitleleri kabilecilik temelinde bölmek gibi her türlü kirli politikaları kullanırlar. Kabilecilik, bağlar arasında kırılgan en zayıf bağdır ve ilerleme için can atan insanları birbirine bağlayamaz. Söz konusu bu bağ yüzünden insanlar birbirleri ile rekabet ederler ve bu nedenle nefret ve şiddete eğilimli olurlar.

Demokratik seçimlerde kararlar, demokrasi yanlılarının iddia ettiği gibi seçilmişlerin elinde değildir. Aksine siyasi sınıf üzerinde doğrudan nüfuza sahip bir kaç seçkin kapitalist elitin elindedir. Lord Halsham açıkça bunu dile getirmiştir. Bir seferinde Halsham, “seçilmiş diktatörlük” bir avuç elitin yönetimidir... Bireyin oyunun hiçbir anlamı yoktur.” der.

Müslüman topluluklara da diyoruz ki seçimlere katılım, Yüce yaratıcı Allah ve O’nun İlahi kanunlarını hayattan koparan laik bozuk akideyi konsolide etmek ve yerleştirmekten başka bir şey değildir. Laiklik, yasama yetkisini aklı sınırlı olan insana verir. Ayrıca demokrasinin hâkimiyeti altında eşcinsellik, lezbiyenlik, içki ve diğer tüm kötülükler gibi her türlü ahlaksızlık serbesttir. Müslüman topluluklara demokrasinin siyasi boş vaatlerine kanmamak gerektiğini bir kez daha hatırlatmak isteriz. Bunun yerine kutlu davayı taşımaya yani insanlığı İslam’a davet etmeye devam etmeliyiz. Zira İslam, sadece Kenya’nın değil tüm dünyanın yaşadığı sorunları çözebilecek yegâne alternatiftir.