Pazartesi, 23 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

AKP'nin Kapatılmaması, Laik (Dinsiz) Nizâmı Korumak ve Amerikan Nüfûzunu Dizginlemek İçindir

14 Mart 2008 Cuma günü, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iktidar partisi AKP'nin kapatılması ve Başbakan, Cumhurbaşkanı ve Meclis eski Başkanı dâhil 71 üyesine siyâsî yasak istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne açılan dava, 30 Temmuz 2008 Çarşamba günü, 6 üyenin kabul, 5 üyenin ret ve bunlardan 4 üyenin hazine yardımından mahrum bırakma lehinde kullandıkları oylar neticesinde, AKP'nin kapatılmaması, ½ oranında hazine yardımından mahrum bırakılması ve Mahkeme Başkanı'nın ifadesiyle "çok şiddetli bir uyarı" kararı ile sonuçlandı.

Davanın açıldığı yaklaşık dört ay önce de belirttiğimiz gibi, bu davanın AKP'yi kapatmakla sonuçlanmayacağı, aksine İngilizci Laiklerin Amerikancı Laiklere şiddetli bir uyarısı mahiyetinde olduğu mâlumdu. Kamuoyunda yaygın kanaat ise AKP'nin kapatılacağı yönündeydi. Ancak son zamanlarda meydana gelen bazı olaylar ve bilhassa Ergenekon soruşturması ile birlikte kapatmama eğilimi fark edilir bir durumu gelmişti. Zîra ordunun ifrâzâtını temizleyen, orduyu pek çok eski cürümden aklayan ve söz anlamaya yanaşmayan bazı şahinlerini tasfiye eden Ergenekon soruşturmasının işleyiş şeklinden Ordu ile Hükümet arasında bir mutâbakat olduğu ve dolayısıyla bu mutâbakatın mahkemenin kararına yansıyarak AKP'nin kapatılmayabileceği sonucu hissedilmişti ve bu his, medyada kimi söz sahiplerince de dile getirilmişti.

Fakat kimse, kimin ve neden AKP'ye kapatma davası açtırdığı, kimin ve neden Ordu ile Hükümet arasındaki mutâbakatları sağladığı soruları üzerinde fazla durmadı. Bu sorular üzerinde durulsaydı, Türkiye'deki siyâsî krizin gerçek mâhiyeti daha net anlaşılırdı. İşte açıklıyoruz:

1.   Türkiye'deki siyâsî kriz, İngiltere güdümündeki Laik-demokrat-kapitalist askerî otorite ile Amerika güdümündeki liberal-demokrat-kapitalist siyâsî otorite arasındaki nüfûz ve otorite çatışmasından kaynaklanmaktadır. Mevcut çatışmanın temel etkenleri ortadan kalkmadığı için, AKP'nin kapatılmamış olması bu krizi sona erdirmeyecektir.

2.   Amerika'nın AKP hükümetine verdiği çok yoğun destek, ülkeyi demokratikleşme, darbe karşıtlığı ve Avrupa Birliği üyeliği gibi düşüncelere boğmuş olması ve Irak'ı işgâl ederek Türkiye için yakın tehdit teşkil edecek şekilde komşu olması ve değişmekte olan konjonktürel koşullar neticesinde ordu, fiilî-doğrudan askerî darbe yapma yeteneğini önemli ölçüde yitirmiştir. Bunun için geçen seneki Cumhurbaşkanlığı krizi öncesine kadar bir süre klasik İngiliz siyâseti gereğince gerilimi yükseltme politikası izlemiş, ancak işe yaramaması üzerine tekrar yeni İngiliz siyâseti gereğince mutâbakat (esneklik) politikasına geçmiştir. Bunun ilk adımı, geçen yıl Erdoğan-Büyükanıt görüşmesiyle yapılan Dolmabahçe mutâbakatıdır.

3.   Ancak eski ordu ve terörist artıklarından müteşekkil çeteler ve arkalarındaki güç odakları, tekrar canlanan bu yeni İngiliz politikasından rahatsızlık duymuşlar, bunlar da aynı mutâbakat sonucu, Ergenekon soruşturması denilen bir süreç dahilinde -kısmen- tasfiye operasyonuna tâbi tutulmuşlardır. Yine ordu ile hükümet veya daha doğru bir ifadeyle Amerika ile İngiltere arasındaki bu mutâbakat sonucunda AKP'nin kapatılmaması kararı alınmıştır. Hatırlanmalıdır ki bu davanın açılması, Laiklerin damarına basan iki olaydan sonra olmuştur; AKP tarafından "yalnızca üniversitelerde" başörtüsünün serbest bırakılmasına ilişkin anayasa değişikliği yapılması -ki Anayasa Mahkemesi bunu iptal etmiş, şu ana kadar da gerekçesini açıklamamıştır- ve ikincisi de ordunun çetin kış koşulları altında Irak'a sınır ötesi operasyona gönderilip Amerika'nın emriyle kısa bir süre içinde geri getirilmesidir.

4.   AKP'nin kapatılmaması, bununla beraber hazine yardımından kısmen mahrum bırakılması ve şiddetle uyarılması kararının en önemli sonucu; hiç kuşkusuz Laik (dinsiz) devlet düzeninin, kurumlarının ve bu cümleden Anayasa Mahkemesi'nin aklanmış ve korunmuş olmasıdır. Geçen yıl Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde aldığı şâibeli 367 kararı ve bu yıl başörtüsü hakkında aldığı karar ile eleştirileri üzerine çeken mahkeme, bu son kararı ile güya âdil davrandığını, bağımsız olduğunu, güdüm altında olmadığını, şâibelerden uzak olduğunu göstermeye çalışmıştır ve Mahkeme Başkanı, kararı açıklamadan evvel bunlara vurgu yapma gereği duymuştur. Diğer bir önemli sonucu da, Mahkeme Başkanı'nın da vurgulayarak ifade ettiği gibi, siyâsî çekişmelere yol açan konuların mahkemeye taşınmaması talebi ve AKP'nin bundan sonra kendisine çekidüzen vererek Laikleri öfkelendirecek reformlardan ve düzenlemelerden kaçınması gerektiğidir. Hazine yardımının kısmen kesilmesinin pek bir önemi yoktur, çünkü Amerika'da AKP'yi finanse edecek kadar kaynak mevcuttur.

5.   Dolayısıyla çatışmanın sona ermesi, düşmanlığın yerini dostluğa bırakması, bundan sonra her şeyin güllük-gülistanlık olması söz konusu değildir. Bilakis dengeli bir tonda çatışma sürecek ve tarafların tutumlarına ve adımlarına göre şiddeti yükselip inecektir. İşte birkaç gün önceki Güngören vahşeti buna işârettir.

6.   Sonuçta, sahnede izlediğimiz gölge oyunu Karagöz ile Hacivat arasında geçiyor gibi görünse de, perde arkasındaki "hayâlîler" (görünmeden ipleri oynatanlar) Amerika ile İngiltere'dir.

Ey Müslümanlar!

Sizler, kimin kimi ısırmayacağını iyi bilirsiniz, birbirlerini ısırdıklarından neler olacağını da iyi bilirsiniz. O halde bunlara daha ne zamana kadar seyirci kalacaksınız? Oyuncuları sizden olmayan, antrenörleri sizden olmayan, hakemi sizden olmayan bu iğrenç maçı daha ne zamana kadar seyretmeyi sürdüreceksiniz? Daha ne zamana kadar bu iki takımdan birini desteklemeye, bayrağını sallamaya, gol atınca üzülmeye, gol yiyince sevinmeye devam edeceksiniz?

Muhakkak ki bu maç sizin maçınız değildir. Onlar sizin sahanız üzerinde, sizin servetleriniz sayesinde, sizin verdiğiniz güçle birbirleriyle çekişirlerken sizi seyirci koltuklarına oturtup tempo tutturmaktadırlar. Medyadaki amigoları ile sizleri yönlendirmektedirler. Siz tuttuğunuz takımı beğenmeyince sizin kaynaklarınızı kullanarak hemen yeni yabancı transferler yapmaktadırlar. Bilakis sürekli uzatma dakikaları ile sürdürülen bu maç, Sömürgeci Kâfirlerin maçıdır. Bu maçı ancak sizin çalacağınız düdük durdurabilir. Siz sahaya inip son düdüğü çalmadıkça, bu çirkef oyuncuları, antrenörleri, hakemleri soyunma odasına kapatmadıkça her faulde, her penaltıda, her taçta, her köşe atışında enerjiniz ve azminiz tükenip gidecek, böyle giderse Allah da sizin yerinize sizden daha hayırlı bir seyirci topluluğu getirecektir.

O hayırlı seyirciler topluluğu, böylesi çirkin maçları izlemeye tenezzül ve tahammül etmeyecektir. Bilakis onların izleyeceği maç, Allah'ın izniyle Râşidî Hilâfet ile Sömürgeci Kâfirler arasındaki çetin maç olacaktır ve o maç mutlaka ihlaslı mü'minlerin gâlibiyeti ile sonuçlanacaktır.

Ey Müslümanlar!

Türkiye'deki siyâsî krizin başlıca aktörleri olan askerî otorite ve siyâsî otorite, hiç kuşkunuz olmasın ki Sömürgeci Kâfirlerin güdümündedirler. Onlar sayesinde ayaktadırlar, onlardan aldıkları güçle birbirlerine karşı hamleler yapmaktadırlar. Üstelik onlar, İslâm'a ve Müslümanlara da alenen savaş açmışlardır. Bu ülkede İslâm'ın hâkim olduğunu kim iddia edebilir? Tüm kurumları, kuruluşları ve nizâmları ile bu devlet, tamamen İslâm dışıdır ve dahi İslâm'a düşmandır. Yöneticilerinizin ismen ve şeklen Müslüman olması sizleri aldatmasın. Tam aksine onlar, Sömürgeci Kâfirlerin yârânıdırlar.

İşte Hizb-ut Tahrir sizlere çağrıda bulunmaktadır, Ey Müslümanlar! Sömürgeci Kâfirlerin ve uşaklarının bu kirli çekişmelerine ortak olmayınız, hiçbirine destek vermeyiniz, onlara vereceğiniz destek, onlara duyacağınız sempati, onlara göstereceğiniz ilgi, biliniz ki ancak İslâm düşmanı, Müslüman katili Sömürgeci Kâfirler için olacaktır. Sizin kurtuluşunuz ancak İslâm'dadır, İslâm'ın yönetim sistemi olan Hilâfet'tedir, İslâm'ın devleti olan Râşidî Hilâfet Devleti'ndedir. Şüphesiz ki bu Allah'ın vaadidir, Rasûlü [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in müjdesidir ve Sömürgeci Kâfirin kâbusudur.

وَلاَ تَرْكَنُواْ إِلَى الَّذِينَ ظَلَمُواْ فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ اللّهِ مِنْ أَوْلِيَاء ثُمَّ لاَ تُنصَرُونَ "Sakın zulmedenlere meyletmeyin! Yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur. Sonra muzaffer de olamazsınız." [Hûd 113]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Türkiye Vilâyeti


H. 26 Raceb 1429
M.  Çarşamba, 30 Temmuz 2008

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER