Pazartesi, 23 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Ecdadının İslam'ı Taşıdığı Beldelere, Başbakan Laiklik mi Taşıyor?

Başbakan Erdoğan'ın yanındaki kalabalık bir heyet ile 12-17 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirdiği Mısır, Tunus ve Libya ziyaretleri; "yaraya merhem sürmek değil, yeni bir virüs bulaştırmak" mesabesindedir. Bu ziyarete yüzeysel bir bakışla bakıldığında olumlu bir hava varmış gibi görünse de, biraz olsun derinlemesine bakanlar, gizli maksatları açıkça göreceklerdir. Zira tanklara ve mermilere karşı göğüs geren, diktatör yöneticilerini devirmek için kanlarını akıtan, yıllardır etraflarını saran korku duvarlarını yerle yeksan eden ve İslami söylemlerini gün geçtikçe artıran bölge halkları için yapılan insani yardımlar, onlar için sarfedilen hamasi sözler ve gerçekleşen bu son ziyaret, "yaraya merhem sürmek" olarak algılanmıştır. Ancak bölge halkının tam da bundan sonraki yol haritasını belirleyecekleri, yeni oluşacak rejimin nasıl bir rejim olacağı tartışmalarının yapıldığı bir süreçte, Başbakan Erdoğan tarafından kendilerine telkin edilen demokrasi ve laiklik önermeleri "gizli bir virüs taşımaktan" başka nedir ki?

Başbakan Erdoğan'ın karşılanmasındaki teveccühün ana nedeni ise hiç kuşkusuz -yapılan benzetmelerden de anlaşılacağı üzere- tarihten gelen Osmanlı sevgisidir. O sevginin kaynağında ise ne demokrasi, ne laiklik, ne milliyetçilik, ne de herhangi bir sömürgecilik fikri vardır. Tam aksine yalnızca İslam vardır. Osmanlı Hilafet Devleti, bu topraklardaki halkın teveccühüne, İslam'a olan bağlılığı, onlara gösterdiği adalet ve onlara sağladığı huzur sayesinde nail olmuştur. Osmanlı Hilafet Devleti'nin yıkılmasından sonra bölgeyi işgal eden ve daha sonra askeri işgallerini yerlerine bıraktıkları uşakları eliyle siyasi, iktisadi ve kültürel işgale dönüştüren Kâfir Batılılar idi. Onların o zamanki zehirli okları ise laiklik, demokrasi, milliyetçilik vs. küfür fikirleri ve ister demokrasi, ister diktatörlük, ister krallık şeklinde olsun küfür yönetimleri idi. Bu okların isabet ettiği her Müslüman belde, günümüze dek süregelen bir zulme, zillete, hezimete, katliama, adaletsizliğe, açlığa, aşağılanmaya mahkum olmuş, bu sayede Müslümanlar günden güne İslam'dan ve sahih siyasi çözümlerinden uzaklaştırılmıştır.

İşte bugün de görüyoruz ki hem Obama, Cameron, Sarkozy gibi küfrün elebaşları, hem de Müslümanların umut dolu gözlerle baktıkları yöneticiler, aynı sömürgeci çözümlere çağrıda bulunuyorlar. Şu halde Başbakan Erdoğan'ın ziyaretinin, Sarkozy ve Cameron'un Libya ziyaretinden farkı nedir? Bu ikisi de demokrasi ve laiklik diyor, Başbakan Erdoğan da demokrasi ve laiklik diyor, hem de İslam'a aykırı olmadığını iddia edecek kadar ileri giderek? Başbakan Erdoğan'ın ziyaretini, onların ziyaretinden ayıran fark nedir? Türkiye'nin Libya petrolleri üzerinde habis emellerinin olmaması mı?

İşte bu bağlamda, Hizb-ut Tahrir Türkiye Vilayeti olarak Başbakan Erdoğan'a bazı ikazlarda bulunmak istiyoruz:

1.    Başbakan Erdoğan, kendi ülkesinde ve ziyarette bulunduğu ülkelerdeki insanların huzurlu ve güvenli bir yaşam sürmesini gerçekten arzuluyorsa, demokrasi ve laiklik söylemlerinden vazgeçmeli, Allah'ın emri ve Rasulü'nün müjdesi olan Hilafet'e çağrıda bulunmalıdır.

2.    Başbakan Erdoğan'ın aklında ve gönlünde, yıllar önce sarf ettiği düşüncelerden eser varsa bunları tekrar canlandırmalı ve etrafındaki Samirileri, Musa Aleyhi's Selam gibi kovmalıdır.

3.    Başbakan Erdoğan, gerçekleştirdiği ziyaretlerde açıkça görmelidir ki -belki de görüyordur- İslam Ümmeti'nin hakiki bir lidere olan ihtiyacı doruk noktaya ulaşmıştır. Müslümanların yaşadığı neredeyse hiçbir bölgede, mevcut yönetim şekillerinden ve dayatılan sömürgeci politikalardan dolayı huzur, refah ve adalet kalmamıştır. Bundan kurtuluşun tek yolu ise, İslami hayatın yeniden başlatılmasıdır ve bu gerçeğe hiçbir Müslümanın itirazı yoktur.

4.    Ve Başbakan Erdoğan'a son olarak deriz ki, Allah'ın size lütfettiği bu güçlü itibar ve iktidar size, Allah'ın rızasına götürecek altın bir fırsat sunmaktadır. Bu fırsatı kaçırıp Müslümanları bu vahim durumdan kurtarmak yerine, Sömürgeci Batılıların -Avrupa ve Amerika- planlarını Müslümanların kabullenmesi için aracılık yapacak olursanız, iktidarda kaldığınız her günün her saatinde, bütün bu coğrafya dâhilinde meydana gelen/gelecek olan tüm cürümlerin ve günahların ortağı olmaktan kendinizi kurtaramazsınız.

» صنفان من الناس إذا صلحا صلح الناس وإذا فسدا فسد الناس العلماء والأمراء « İnsanlardan iki sınıf vardır ki onlar düzelirse insanlar da düzelir, onlar bozulursa insanlar da bozulur. Onlar, âlimler ve yöneticilerdir.

 

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Türkiye Vilâyeti


H. 22 Şevvâl 1432
M.  Pazartesi, 19 Eylül 2011

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER