Pazartesi, 23 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

"Etiyopya Nahda Barajı", Kenane Arzı Üzerine Yahudi Nüfuzunu Yaymaktır Yöneticilerimiz Bu Komplonun Neresinde Durmaktadır?!

Etiyopya, akıntı üzerindeki "Mısır ve Sudan" ülkelerine danışmadan, hatta 24.05.2013 tarihinde Etiyopya'ya yaptığı ziyaret sırasında Mısır Devlet Başkanı Mursî'ye haber vermeden "Nahda Barajı" projesini tamamlamak için Mavi Nil Nehrinin akıntısını değiştireceğini açıkladı. Hatta bu açıklama, Mursî'nin Etiyopya'dan hareket etmesinden birkaç saat sonra yapıldı! Böylece Etiyopya, acı bir tokat atmış ve tek söz sahibinin kendisi olduğuna, Mısır ve Sudan gibi küçük yöneticilerin görüşlerine gerek duymadığına dair bir mesaj vermiş oldu!

Aslında bu proje, eski olan yeni bir proje olup, Amerika'nın şımarık çocuğu Yahudi varlığının planına ve telkinine ilişkin bir projedir..! Proje bugün başlamamıştır. Bilakis %21'i tamamlanmıştır ve 44 ay içerisinde bitecektir. Peki Mısır ve Sudan yöneticileri, derin bir uykuya mı dalmışlardır?! Etiyopya, projeyi açıklamış ve 1975 yılından beri planlamaya başlamıştır. Nitekim askeri işleri danışmanı Tümgeneral Yahya Mazen'in şu açıklaması bunu teyit etmektedir: "Etiyopya, Sedat'ın yönetimi devralmasından, tam olarak 1975'te Nahda Projesi hakkında düşünmeye başlamıştır." [el-Mısriyyun/03/06/2013] Bu, eski bir Amerikan projesidir. Zira bölgenin en büyük aktörü Amerika, bölgede su savaşı çıkararak Yahudi varlığının elini serbest bırakmayı amaçlamaktadır. Ardından savaş kızışacak ve Amerika her zaman olduğu gibi krizi yönetmek için ortaya atılacak. Ardından Sam amca imparatorluğunun çıkarlarını gerçekleştirmek için tüm taraflara şantaj yapacaktır! Nitekim su uzmanı olan "Dr. Ahmet Megavari'nin" şu açıklaması, bunu teyit etmektedir: "Washington ve Tel Aviv, Mısır'ı Nil'in kaynakları için sonsuz bir savaş bataklığına sürüklemeye çalışıyorlar. Washington'un altmışlı yıllardan beri olan hareketliliği, çok erken ortaya çıkmıştır." [AFP/03/10/2013] Amerika'nın bu hareketliliği, 1962'den beri başlayan eski bir şeydir. O zaman Amerika, Nil yatağına 33 baraj inşa etmesi için Etiyopya'ya detaylı araştırmalar sunmuştur. Bunun ardından seneler sonra Kenya ve Uganda'ya baraj fikrini sundu. Zira Amerika, kendi savaşında vekaleten Somalili Müslümanlara karşı kullandığı gibi Etiyopya'yı Afrika'da vekil olarak kullanmaktadır... Amerika, Yahudilerin su meselesinde ağızlarının sulandığını bildiği için dizginlerini serbest bıraktı ve bu savaşta mızrak başı olması için ajanı Etiyopya'yı kullanmasına izin verdi. Amerika, Yahudilerin Nil'in suyuna olan arzusunun eskiye dayandığını bilmektedir. Zira Yahudiler, bu amaçla Mısır'daki İngiliz Yüksek Komiseri "Lord Cromer'e" 20. asrın başlarında projeyi sundu. Yahudi varlığının ilk başbakanı "David Ben-Gurion", 1955 yılında şu açıklamayı yapmıştı: "Yahudiler, Araplarla su savaşına giriyorlar. "İsrail'in" geleceği bu savaşın sonucuna bağlıdır. Bu savaşı kazanamazsa Filistin'de baki kalamaz." Yine Yahudi bir mühendis olan Elisha Kelly, 1974 yılında Mısır'dan "İsrail'e" su getirme projesinin tasarımını yapmıştır. Nil nehri açısından projenin özeti, içerisindeki su akışı oranının saniyede 30 m3 oranının üzerine çıkıncıya kadar İsmailiyye kanalının genişletilmesi ve bu suyun, Süveyş kanalının altından geçen Menfez kanalıyla Tel Aviv'e taşınması amaçlanmaktadır. Yahudiler, bu plana göre senelik 8 m3 su elde etmeyi amaçlamaktadır. Yahudiler İslam ülkelerinin etrafında bir müttefikler çemberi oluşturmadıkça bu planlarında başarılı olamayacakları sonucuna ulaştılar. Nitekim öyle de oldu. Zira "David Ben-Gurion" 1965 yılında Yahudilerin dış siyasi sabitelerinden birinin, "Çember ülkelerin bölgesel engelleri üzerinden atlama politikası" olduğunu açıklamıştır. [Knesset Siyasi Sözlüğü / 01.11.2011] Böylece Yahudiler, Amerika'dan yeşil ışık aldıktan sonra arzularını gerçekleştirmenin bir aracı olarak kullanmak üzere müttefikleri harekete geçirmeye başladı. Nitekim Amerikan siyasi analist "Michael Keller", Tel Aviv'de Etiyopyalı bakanlarla bir toplantı yapıldığını ve bunun amacının şu olduğunu ortaya koydu: ""İsrail'in" 200 milyon doları aşan mali bir yardımın yanı sıra ağır silahlar ve F16 uçakları vermeyi vaadetmesi karşılığında suyu engellemek ve Sudan'a giden su akıntısını kontrol etmek için Nil üzerindeki barajları tamamlamaya ikna etmeleridir." [Randy Daily Mail Gaztesi / 20.05.207] Üç ülke, Mısır ve Sudan'ı tehdit etmek üzere Etiyopya öncülüğünde 14 Mayıs 2010'daki Entebbe Anlaşmasıyla Nil nehrinin yatağı üzerinde herhangi bir baraj yapımına başlamadan önce Mısır ve Sudan'a müracaat edilmesini öngören 1929 ve 1959 anlaşmalarına yönelik ilk gerçek isyan baş gösterdi. Ardından bu ülkelere, bölgede "İsrail'in" baş müttefiki olan Güney Sudan, Sudan'dan ayrıldıktan sonra bu ülkelere katıldı. Zira Güney Sudan Dışişleri Bakanı, "Ülkesinin Mısır ve Sudan ile yapılan önceki su anlaşmalarına bağlı kalmayacağını" açıkladı [Reuters / 11.12.2011].

Böylece Yahudi varlığı, kaynak ülkeleri ve kaynağa komşu olan ülkelerden oluşan müttefiklerle İslam ülkelerini kuşatmayı başardı. Bununla ise şu iki şeyi amaçlamaktaydı: Birincisi, tertemiz berrak suları bedelsiz olarak elde etmek. İkincisi, sınırdaki Sina ve Refah'ta Yahudilerin güvenliğini koruyan Mısır yöneticilerini kullanarak Mısır ve Sudan'a siyasî iradesini dayatmak!

Ey Müslümanlar! Ey Kenane Arzındaki Mısır Halkı!

Yahudi varlığının "Nahda Barajındaki" parmak izleri saymakla bitmez! Hatta İngiltere'deki Arap İnsan Hakları Örgütü, "İsrail'in barajın yapımına ortak olduğu, ilk müteahhidin ‘İsrail' ortaklığının tamamen bilindiği İtalyan ‘Salini' olduğu, Kudüs'teki Yahudi yerleşim eylemlerine karışan Fransız ‘Alstom' şirketinin barajın inşasına katkıda bulunduğu noktasında uyarıda bulunmuştur. Nitekim örgüt, barajın finansmanına dair belgeleri satın almak için Etiyopya konsolosluğu ile iletişime geçmiş ve bu belgelerin ana ortak olmasından dolayı sadece ‘İsrail'de' olduğunu görmüştür." [el-Kuds el-Arabi / 04.06.2013] Son olarak Etiyopya'nın depolama ve tarım için su ihtiyacının olmadığını bilmekteyiz. Zira Etiyopya, su ihtiyaçlarının %98'ni yağmurlardan temin etmektedir! Özellikle Etiyopya, 6 milyon megavat elektriğe ihtiyaç duymamaktadır. Zira Nil havzası yönetiminde uzman olan Dr. Heni Reslan, şu açıklamayı yapmıştır: "Etiyopyalılar, yaklaşık 75 milyon megavat elektrik üretmek için 30 baraj istasyonuna sahiptirler. Yani bu da elektrik ihtiyaçlarının dört katına denk gelmektedir." [Saddil Beled / 31.05.2013] İşte bunların hepsi, Etiyopyalıların iddia ettiği gibi bu barajın elektrik, tarım veya su depolamak için olmadığını göstermektedir. Aksine bu, Yahudiler ve Amerikan tarafından İslam Ümmeti'ne yöneltilmiş apaçık bir şantajdır.

Bundan daha beteri ve daha kötüsü ise, Mısır ve Sudan yöneticilerinin böylesine açık bir olay karşısında hareket etmemeleridir! Zira bu barajın su kapasitesi, 74 milyar m3'tür. Bu da Mısır'ın senelik 55,5 m3'ü bulan su payının üzerinde bir miktardır! Nil nehrindeki suların tamamı barajın havzasını doldurmak için engellendiği zaman Ala barajının %25 ila %40 oranında enerjisinin azalmasına neden olacaktır. Bu da Yukarı Mısır illerinin karanlıkta kalmasına, yaklaşık 5 milyon dönüm arazinin çoraklaşmasına ve Nil'in ağzındaki deltanın tuzluluk oranının yükselmesine neden olacaktır. Yahudilere Nil sularının verilmesine karşı çıktığımız zaman kontrolleri altındaki Nahda barajı yoluyla bize şantaj yapabilirler. Hatta bir savaş çıkması halinde bu barajı yıkma şantajında bulunabilirler ki böylesi bir durumda uzmanlara göre Sudan'nın Roseires, Mervi ve Sennar adındaki üç barajı da yıkılır ve Hartum diye bir şey kalmaz. Yine sular, 18 günlük bir zamanda Ala barajına doğru hızlı bir şekilde akacaktır. Bilindiği üzere Nahda barajı, yapısal olarak zayıf bir şekilde tasarlanmış olup, uzmanlara göre olası 9 derecenin bir derecesinden fazla değildir. Bu da hafif bir darbe veya sarsıntıda yıkılmak üzere inşa edilmişçesine zayıf ve kırılgan olarak yapıldığını göstermektedir. Ayrıca Sudan sınırına yakın olmasından dolayı Etiyopya, yıkılması durumunda hiç etkilenmeyecektir. Bilakis kabak, tamamen Sudan ve Mısır'ın başına patlayacaktır. O halde yöneticiler neyi beklemektedirler! Komployu açık bir şekilde gördükleri halde ne orduyu harekete geçiriyorlar ne de füze atıyorlar! Yahudi varlığının bekası ve bize karşı cüret etmesi, ülkelerimizdeki bu laik rejimlerin bekasına bağlıdır! Zira belanın başı bu rejimler olup, kendilerinden daha çok Yahudi varlığını korumaktadırlar. Bu rejimler baki kaldığı sürece siyasi irademiz sömürgeci kafirin iradesine bağlı kalacaktır. Çünkü sömürgeci kafir, demokrasiyi bize tahakküm etmenin aracı olarak kullanmaktadır...  

Ey Müslümanlar! Ey Kenane Arzındaki Mısır Halkı!

Amerika ve Yahudiler, ormanların kralı aslan kaybolunca aslan kesildiler. O halde Allah'a sadık kalın, Yahudilere ve avenelerine şeytanın vesvesesini unutturacak Râşidi Hilafet'i kurarak Allah'ın şeriatını hakim kılmak için Hizb-ut Tahrir ile birlikte çalışın. SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in buyurduğu gibi İmam, yani Halife, جنة يتقى به ويقاتل من ورائه "Ancak kendisiyle korunulan ve arkasında savaşılan bir kalkandır." Su hırsızlarının ve suyu kontrol altına almak isteyenlerin komplosuna karşı ancak Halifeyle korunulur demektir. Zira gücünüzü ve izzetinizi sizlere geri kazandıracak olan sadece Halifedir. Etiyopya ve çevresindeki ülkelere gelince; bunları halletmek çok kolay. Hatta akıllarını başlarına almaları için sadık askerlerin tekbir sesleri bile yeter!

Ey Kenane Arzı Mısır Ordusundaki Muhlis Subaylar!

Hizb-ut Tahrir / Mısır Vilayeti, meseleleri kökünden halletmek, Allah'ın indirdikleri ile hükmetmesi, Mısır ve Sudan ordularını birleştirmesi, ortalığı karıştıran karanlık elleri kesmek için Nil'in kaynaklarına bir fatih gibi hareket etmesi, başından sonuna kadar tüm ülkeler için içerisinde hayır bulunan suların yatağını düzenlemesi, dini ve ırkı ne olursa olsun tüm tebaanın içmesini ve arazilerini sulamasını sağlaması için Allah'ın kitabı ve Resulü [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in sünneti üzere bir Halifeye biat etmeniz amacıyla muhlislerle birlikte çalışmanız ve onlara yardım etmeniz için İslam ordularının içindeki tüm muhlislere seslenmektedir.  Bu azim nehir, herkese bereketini bahşetmektedir. Nil nehrinin suları doğru bir şekilde kullanıldığında üzerindeki tüm ülkeleri yemyeşil cennet haline getirecek şekilde bir kapasiteye sahiptir. Bu soruna dair İslamî çözümden daha güzel bir çözüm yoktur: Zira Muslim, Ensardan bir adamın, Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in yanında hurmalarını suladıkları bir su kanalından dolayı Zübeyr'den şikayetçi olduğunu rivayet etmiştir. Ensardan olan adamın arazisi, Zübeyr'in arazisinden sonra gelmekteydi. Bunun üzerine Resulullah, Zübeyr'e şöyle demiştir: اسْقِ يَا زُبَيْرُ ثـُمَّ أَرْسِلِ الْمَاءَ إِلَى جَارِكَ "Ey Zübeyr! (Arazini) sula, sonra suyu komşuna gönder." Yani arazine yetecek şekilde sula sonra da suyu komşuna sal demektir. Biz de Etiyopya'ya deriz ki: Arazine yetecek şekilde sula, sonra suyu komşuna sal. Suyu elinde tutma ki bereketinden herkes faydalansın. İşte bu, İslam'ın hayrıdır! Hilafet'in hayrıdır! İşte biz de Müslümanları bu hayra davet ediyoruz!

هَـذَا بَيَانٌ لِّلنَّاسِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةٌ لِّلْمُتَّقِينَ "İşte bu, insanlar için bir beyan ve muttakiler için de bir hidayet ve bir öğüttür." [Âl-i ‘İmrân 138]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Mısır Vilâyeti


H. 4 Şa'bân 1434
M.  Perşembe, 13 Haziran 2013

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER