Pazartesi, 23 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Müstakbel-Hizbullah Diyaloğu Büyük Hayal Kırıklığıdır

25 Aralık 2014 Perşembe sabahı gazetelerde sözde Müstakbel-Hizbullah diyaloğunun 24 Aralık 2014 Çarşamba günü başladığını okuduk. Bir kaç gündür medya tarafından teşvik edilen bu diyalog ile sanki şişeden cin çıkmış gibi! İran partisinin Suriye'ye girmesi ya da Suriye'den çıkması görüşme ve diyalog konusu olmadığı için insanlar şaşırdılar. Ayrıca sözde "direniş" silahları, cumhurbaşkanı olma hakkı da görüşme ve diyalog konusu değil. İran partisinin müttefiki Tümgeneral Mişel Avn'ın durumu işte bu. Görüşmelerin gündem maddesi ve en önemli konusu, sözde direniş tugayları ve onların dağıtılma konusudur! Görüşmelerin amacı, Sünni-Şii gerginliğini hafifletmektir.

Burada biz deriz ki: Tüm bu sorunlar, görüşme ve gündem konusu değilse, neyi diyalog edecekler? Bu sorunlara neden olanlara göre bu sorunlar tartışma konusu olmayacaksa, peki o zaman bu toplantı ve diyalog niye? Sonra bu sorunlar, Müstakbel akımının sandığı gibi ideolojik sorunlar değil midir? O halde bu ideoloji nereye gitti? Ya da bu hareketin liderleri, İran partisi ile hükümet kurmayı kabul ettiğinden beri halkla alay mı ediyor?

Bu soruların cevabı aslında basiret ve feraset sahibi kimseler için açık ve nettir. Çatışma ya da hükümet kurma ya da diyalog masasına oturma kararı,  Müstakbel akımı ya da İran partisinin elinde değil ve olmayacaktır da. Görünürde diyaloğu sponsor edenlerin elinde de değil. Bu tür kararlar, bölgesel ülkelerin ipoteği altındadır ve öylede kalacaktır. Bölgesel ülkeler, diyalog taraflarını besleyen politik para sahibi ülkelerdir. Daha doğrusu, büyük ülkelerin ipoteği altındadır. Bölgesel ülkelerin hareket ve sükûnetini kendi çıkarlarına göre belirleyen uluslararası güçlerdir ve öyle de kalacaktır. Büyük ülkeler, ne Lübnan halkı hakkında ne de İslam dünyası hakkında yakınlık ve zimmet gözetmezler. Aksine onların hesapları, planları ve stratejileri her şeyin önündedir. Lübnan ve Suriye halkının ve bölgenin geri kalanının kanı pahasına olsa bile...

Direniş tugaylarını dağıtma sorununa gelince, bu, toplantı ve diyaloğu gerektirir mi? Hayır, bırakın toplantıyı yarım toplantı ya da diyaloğu bile gerektirmez? Onu kuranlar onun silahlı bir örgüt olduğunu, destek bulduğunu, güvenlik kurumları onlardan birini yakalasa kurşun yağmuruna tutulduğunu, oraya buraya kan saçıldığını bilmiyorlar mı? Bu, safları birleştirmek ve akan kanı durdurmak isteyenlerin acil ve ani çözümünden daha fazlasını gerektirmiyor mu?

Bu toplantının amacından da anlaşıldığı gibi diyalog taraflarınca Sünni-Şii gerginliğinin hafifletilmesine gelince, keşke dedikleri gibi olsaydı. Uzun yıllar önce bu olamaz mıydı? Yoksa dış konjonktür henüz buna hazır değil miydi? Bu gerginliği yaratanlar, dış güçlerin gündemlerine hizmet etmek için Suriye ve Lübnan halkının çocuklarının haram kanını akıtanlar değil midir? Bu gerginliği su taşıyanlar da efendilerinin talimatları ve gündemlerine boyun eğmek için dün ve bugün itibariyle onlarla aynı masaya oturmayı kabul edenler değil midir?

Bu gerginlikten çıkar sağlayanlar, taraflara diyalog masasına oturmayı emreden onların uluslararası efendileridir. Hâlbuki herkes, bu diyaloğun hayal kırıklığı yaratacağını ve hiç bir fayda sağlamayacağını biliyor. Bu diyalog sadece bir oyalama taktiğidir. Çünkü efendileri, bölgenin sıcak sorunlarını çözme konuşunda karmaşa ve kargaşa içinde debeleniyor.

Genelde İslami sloganlar, özelde Nübüvvet metodu üzere Hilafet sloganını ön plana çıkartması nedeniyle Suriye devrimi, bölgesel ve uluslararası oyuncuları ve onların kuklalarını şoke etti. Bu nedenle bu ülkeler, ümmetin uyanışını engellemek için bu gerginliği kışkırtmak zorunda kaldılar. Ümmetin gerçek kurtarıcısı olan ve samimi insanların uğruna gece gündüz çalıştığı Nübüvvet metodu üzere Hilafet projesini diri diri mezara gömmek için de IŞİD tarafından ilan edilen sözde Hilafet fikrine projektör tuttular. Daha sonra da hakka davet edenleri "terörizm" "tekfirci" ve "IŞİD'çi" bahanesiyle susturmaya çalıştılar.

İşte Genel Sekreter Yardımcısı Naim Kasım, 29 Aralık 2014 Pazartesi el-Hayat gazetesi tarafından yayınlanan bir açıklamada, ilk diyalog görüşmelerinin ardından çıkan sonucu müjdelemek amacıyla şöyle dedi: "Bugün bölge uyku halindedir. Çözüm, galibiyet ve başarıdan söz edilemez. Başka bir deyişle Suriye'de, IŞİD'le mücadelede, Suudi-İran ilişkilerinde ve bölgemizdeki mevcut diğer sorunlarda yakın gelecekte çözüm beklenilmemelidir. Bu kapsamda da Lübnan'da yakın gelecekte çözümden bahsetmek abesle iştigal olur. Çünkü Lübnan'ın birçok sorunu, bölgedeki mevcut projeler ile ilintilidir."

Ey Lübnan'daki Sünniler ve Şiiler! Ey Allah'ın Müslüman olarak adlandırdığı insanlar!

Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti olarak biz sizi yalancı umutlara, diyalog taraflarının ve onların efendilerinin saptırmak ve aldatmak amacıyla teşvik ettiği vehimlere bel bağlamamaya çağırıyoruz! Ayrıca sizi Nübüvvet metodu üzere Hilafet Devletini kurmak için çalışanlara yardımcı olmaya hatta onlarla birlikte çalışmaya davet ediyoruz. Çünkü Hilafet Devletinde yeryüzünde yaşayan herkes, Müslüman Gayrimüslim olsun güven içinde olacaktır. İşte bunun için Hizb-ut Tahrir, Lübnan ve halkı da dâhil olmak üzere ümmeti kalkındırmak için gece gündüz Hilafet uğrunda çalışmaktadır.

إِنَّ فِي ذَلِكَ لَذِكْرَى لِمَنْ كَانَ لَهُ قَلْبٌ أَوْ أَلْقَى السَّمْعَ وَهُوَ شَهِيدٌ "Şüphesiz ki bunda kalbi olan yahut hazır bulunup kulak veren kimseler için bir öğüt vardır." [Kâf 37]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Lübnan Vilâyeti


H. 10 Rabi-ul Evve 1436
M.  Cuma, 02 Ocak 2015

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER