Pazartesi, 23 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Parlamento Seçimlerine Katılmak Zulme Rıza Göstermek Demektir

Haziran ayının dokuzunda yapılması kararlaştırılan parlamento seçimleri, bu ülkedeki politikacıların genelini, -tüm seçimlerde adetleri olduğu üzere- seçimler ile görüşlerimizi ifade etme hususundaki haklarımızı bizlere hatırlatmaya dönük çabaları yoluyla Müslümanların sesine kulak vermeye sevk etmektedir. Halbuki haklarımızı gasbeden, bizlere düşmanlık eden ve söylemlerimizin kamuoyuna ulaşmasını engelleyen bizzat bu politikacılardır.

Müslümanlar her defasında bu seçimlere katılmanın hükmü hususunda ihtilaf etmektedirler. Bazıları malum delillerden dolayı bunun haram olduğunu söylerlerken bazıları da bunun mubah olduğunu söylemekteler dahası açık tahrim delillerini inkar etmeksizin bunu zorunlu saymaktadırlar. Ancak bu da "ehven-i şer" ve "iki mefsedetten büyük olanın küçük olanıyla defedilmesi" söylemleriyle amel edilmesine itmektedir.

Bizler Allah Azze ve Celle'nin, وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ "Birbirinize hakkı tavsiye ediniz ve birbirinize sabrı tavsiye ediniz" [el-Asr 3] kavli ve Nebi [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in, الدّينُ النّصِيحَةُ. قُلْنَا: لِمَنْ؟ قَالَ: لله وَلِكِتَابِهِ وَلِرَسُولِهِ وَلأَئِمّةِ الْمُسْلِمِينَ وَعَامّتِهِمْ "Din nasihattir. Dedik ki: Kim için? Dedi ki: Allah için, kitabı için, resulü için, Müslümanların imamları için ve bütün Müslümanlar için" kavli ile amel ederek Müslümanlara, özellikle de bu seçimlere katılmayı mubah sayanlara ve maslahat mefsedete galip gelir gerekçesiyle insanları bu seçimlere katılmaya teşvik edenlere şu sözlerimizle nasihat ediyoruz:

Sizlerin bu seçimlere katılması, ne şerri defeder ne mefsedeti ne hayrı celbeder ne de maslahatı. Bilakis Müslümanların hakkını yok eder, onların zulümlerini ve baskılarını sürdürmelerini haklı çıkarır. Zira burada Müslüman olarak bildiklerimiz de dahil Müslümanlardan zulmü kaldırmak için çalışmak, onlara karşı ırkçılıkla mücadele etmek, dinlerini deforme etme ve mukaddesatlarına karşı çıkma kampanyasını durdurmak, okul inşa etmelerine izin vermek, onlara yönelik casusluğu durdurmak, peçe ve başörtüsü takma hususunda Müslüman kadının hakkını savunmak, onların ülkelerinden evlenmelerini kolaylaştırmak ve benzerleri gibi Müslümanların meseleleriyle ilgili şeyleri söyleyen tek bir aday dahi yoktur. Yine Müslümanların hakları hususunda açıkça konuşan ve onların meseleleriyle ciddi olarak uğraşan tek bir politikacı dahi yoktur. Zira onlar, bizimle birlikte durmaktan utanmaktalar ve Müslümanların sorunlarını ele alma hususunda yumuşak olmakla etiketlenmekten korkmaktalar. Çünkü onlar, bizim azınlıkta, bizim dışımızdakilerin ise çoğunlukta olmalarından dolayı bizim dışımızdakilerin sesine bizden daha çok kulak vermektedirler. O halde bizlere utanç ve zayıflık mı musallat oldu ki bu son durum bizleri, bizlere hiçbir şey hazırlamayan, bizlerden hiçbir zararı uzaklaştırmayan ve bizlere hiçbir faydası da dokunmayan kimseleri seçmemize götürmektedir ey Müslümanlar?!

Bu sözün sahibi diyor ki; evet, bu politikacılar bizlere kesinlikle önem vermemektedirler. Ancak bizler, bizlere elem ve keder vaat eden aşırı sağcıların şerrini uzaklaştırmak için onları seçiyoruz.

Bu hususta deriz ki; Müslümanların seçimlere katılmaları yoluyla aşırı sağcıların şerrini uzaklaştırma ihtimalinin garantisi olmadığı gibi tercih de edilmemelidir. Zira Batının diğer bölgelerdeki Müslümanlara yaptıkları şeyler bizler için bir ibret olmalıdır. Nitekim Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Müslümanlar, rakibi Al Gore'un başarısını engellemek amacıyla ilk döneminde oğul Bush'u seçmişlerdi. Ancak Bush, Müslümanların ülkelerinden ikisini işgal etti, terörizm adı altında İslam'a ve Müslümanlara karşı yapılan iğrenç bir savaşa liderlik etti. Aynı şey İngiltere'deki Müslümanlarda da gerçekleşmiş ve onlar da Blair'in yanında yer almışlardı. Ancak o da, Afganistan ve Irak işgallerine etkin bir katılımla ortak olmuş ve ülkesindeki Müslümanlara sınırlamalar getirmişti. Yine Fransa'da da Müslümanlar Chirac'ı seçmişlerdi ancak o da Müslümanları Sanmar cezası ile cezalandırmış ve kız çocuklarının okullarda başörtü takmalarını yasaklamıştı. Bunun bir benzeri de Almanya'da gerçekleşti. Zira Müslümanlar Schroeder'in yanında yer aldılar ancak o da birçok İslami örgütleri yasaklamak, onların takip edilmeleri ve sınırlandırılmalarına ilişkin kanunlar çıkartmak ve Afganistan savaşını desteklemek yoluyla Müslümanları cezalandırmıştı. İddia edilen maslahat ve defedilmesi istenen mefsedet hani nerede? Diğer partiler Müslümanlara iyilikte bulunup onlara hürmetkar mı davrandılar ki bu aşırıcılara karşı onları tercih ediyoruz?

Sonra şu soruyu sormamız gerekiyor: Nasıl oldu da bu aşırı sağcılar yönetime ulaştı. O vakit Müslümanların seçimlere katılmayı reddetme ve benzerlerini izole eden sistemi eleştirme hakları var mıdır? Yoksa kabul etmek ve sessiz kalmak zorunda mı kalacaklardır? Zira Müslümanların katılımları, seçime ve sonuçlarına meşruiyet vermektedir.

Ey Müslümanlar:

Bizler sizlerin zillet ve aşağılanma içerisinde olmanızdan hoşlanmıyoruz. Aksine izzet ve şerefli olmanızdan hoşlanıyoruz. O halde fırkacılığı kaldırıp atınız, vahdeti arzulayınız, seçimleri boykot etmek ve ona katılmamak yoluyla bu seçimleri, görüşlerinizi ifade etmek ve sesinizi duyurmak için bir fırsata dönüştürünüz, bu duruma karşı olan öfkenizi gösterdiğiniz gibi İslami hükümlere tutunmayı bir cürüm sayan, Kur'an'a zarar veren ve Nebi [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e dil uzatan kimselere de tam bir özgürlük veren bu haksız politikaya karşı olduğunuzu da gösteriniz.

-Net meşru bir vizyonun ve açık siyasi bir bilgeliğin de ötesinde- bir bariyer gibi tek saf halinde durarak, İslami hükümler ve Müslümanların haklarından dolayı ifrata kaçılmasını reddedeceğiz, fikri ve medyasal eylemler, ekonomik baskı ve benzerleri gibi şeran caiz olup etkin olan baskı araçlarını onaylama çabasında olacağız ve sesimizi kısmak isteyen aç gözlü politikacılar ile partilere de şu son sözümüzü söylüyoruz: Sesimizi asla kısamayacaksınız ve sizin deliğinizden de iki defa sokulmayacağız.

يا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ "Ey iman edenler! Allah ve Resulü sizi size hayat veren şeye davet ettiği zaman icabet ediniz. Biliniz ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız." [Enfal 24]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Hollanda


H. 18 Cumâde’s Sânî 1431
M.  Çarşamba, 26 May 2010

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER