Pazartesi, 23 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Şam Tagutu, İran Rejimi ve Onun Lübnan'daki Partisi... Hülagü'nün Bağdat'ı Yıkmak İçin Yürüdüğü Gibi El-Kusayr'ı Yıkmaya Hazırlanmaktadırlar!

Yaklaşık yedi buçuk yüzyıl önce, yani H. 656 yılında Hülagü, şiddetli bir kuşatmanın ardından Bağdat'ı yıkmış, insanları vahşî bir şekilde katletmiş, evleri ve mescitleri yok etmiş, kitapları ve kütüphaneleri yakmış, ekini ve nesli helak etmiş ve bunun üzerine Bağdat'a nüfuz eden Dicle Nehri, sularına insanların kanları ile kitapların mürekkeplerinin karışmasına şahit olmuştur... Bugün de tagutlar, hiç Allah'tan, Resulünden ve müminlerden utanmaksızın el-Kusayr'daki Müslümanların kanlarını yalamaya devam etmektedirler.  Zira Şam tagutu, uçaklarla ve patlayıcı lavlarla burasını bombalamakta, İran Partisi roket ve havanlarla bu hususta onunla yarış yapmakta ve İran da bunu, kamyonlar ve uçaklar yoluyla insan ve lojistik olarak uzaktan, dahası yakından yönetmektedir... Nitekim bu durum, el-Kusayr'ın kırsalında ve bahçelerinde, sonra da evlerinde ve mescitlerinde günlerce, hatta haftalarca devam etmiştir. Dolayısıyla tagut ile kuyruklarının bombalamalarından, ne bir insan ne bir ağaç ne de bir taş kurtulabilmiştir... Nitekim el-Kusayr'a nüfuz eden Asi Nehri'nin sularının üzerindekiler, bombalamanın, katliamın ve yıkımın etkilerine şahit olmuştur... Tüm bunları ise bir ajanın yerine başka bir ajanı olgunlaştırmaları amacıyla sömürgeci kafirler ile Yahudilerin çıkarlarını koruyan Beşar'ın ayakta kalabilmesi için Amerika ile müttefiklerini ve Yahudi devleti ile kuyruklarını hoşnut etmek için yapmaktadırlar. Dolayısıyla tagutun, İran rejiminin ve partisinin lisan-ı halleri şöyle demektedir: Amerika, hoşnut olmak için size hız vermektedir!

Bu korkunç saldırılara, Şam ülkesindeki katliamların arttırılmasının onları Amerika'nın projelerini kabul etmeye sevk edeceğini, "barışçıl çözümler olarak" adlandırılan konferanslar ve müzakerelerdeki çıkış süreci sayesinde onlar için bir ajanın yerine başka bir ajan imal edeceğini ve yüzlerdeki şeklî değişimin ardından laik rejimi yeniden inşa edeceğini zanneden Amerika yeşil ışık yakmaktadır. Çünkü Amerika, Şam halkının bakış açısının İslam olduğunun farkındadır. Bundan dolayı o, ön ve arka hatlarına, insanların emirlerine ve komplolarına boyun eğmeleri için bütün ölüm ve yıkım araçlarıyla tüm katliam çeşitlerini kullanmaları talimatı vermektedir... İşte bu vahşî saldırılar, bu şekilde olmuştur...

Bir Müslüman, Şam tagutunun İslam'a ve Müslümanlara yönelik kinini anlayabilir. Zira o, rejiminin Allah'ın, Resulünün ve müminlerin düşmanı olan laik bir rejim olmasından dolayı övünç duymaktadır. Ancak İran rejimi ve Lübnan'daki partisi, İslam ve İslamiyet ile ilgili konuşmalar yapmaktadırlar... O halde nasıl oluyor da laikliğe ortak olabiliyorlar, dahası Müslümanları katletmek, mescitlerini bombalamak, kadınlarını ve çocuklarını katletmek için yarış yapabiliyorlar? Eğer iman ediyorlarsa, Allah'ın şu kavlini hiç okumuyorlar mı?

يٰأَيُّهَا ٱلَّذِينَ آمَنُواْ لِمَ تَقُولُونَ مَا لاَ تَفْعَلُونَ "Ey iman edenler! Niçin yapmayacağınız şeyleri söylüyorsunuz?" [es-Sâf 2]

Yoksa onlar, Subhânehu'nun şu kavlinde buyurduğu gibi olan kimselerden midir?

يَقُولُونَ بِأَفْوَاهِهِمْ مَا لَيْسَ فِي قُلُوبِهِمْ وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا يَكْتُمُونَ "Onlar, kalplerinde olmayan şeyi ağızlarıyla söylüyorlar. Halbuki Allah, onların gizledikleri şeyi çok iyi bilir." [Âl-i İmrân 167]

Akıllı olan herkesin utanç duyacağı, göz ve basiret sahibi olan herkesin damarlarındaki kanlarının kaynayacağı paradokslara tanık olmaktayız. Zira Filistin'i ve Golan'ı gasbeden Yahudi varlığı, Suriye'deki hayatî kurumları bombalarken rejim de buna, Suriye'deki yaşlıları, kadınları ve çocukları bombalayarak cevap vermiştir! Ayrıca İran Partisi, bir taraftan Golan'ın Yahudilerin pisliğinden kurtulması için Beşar rejimine yardımcı olacağını söylerken diğer taraftan el-Kusayr'ı yıkmak ve burasının İslam'ın ve ehlinin taharetinden kurtulması için taguta yardım etmektedir! Nitekim İran, Siyonist varlığa bir söz vermiş olup bu sözünden dolayı da Filistin ile Golan'ı gasbeden Yahudi varlığının refahı ve huzuru için el-Kusayr ve Şam'ın diğer bölgeleri için bir ateş olmaktadır!

El-Kusayr, her bir taraftan bombalanmakta olup Şam tagutunun kendileriyle övündüğü laiklerden ve kalplerinde olmayan şeyi ağızlarıyla söyleyen, İslam hakkında konuşan ancak İslam ehline olan düşmanlığını kalplerinde gizleyen münafıklardan oluşan Allah'ın ve Resulünün düşmanları bunun için bir araya gelerek bunların hepsi, el-Kusayr'ı insanı, ağaçları ve taşlarıyla birlikte yıkmak için yarışmaktadırlar... Tüm bunlar olurken rejimlerin orduları, el-Kusayr'ı kurtarmak için harekete geçmedikleri gibi Allahu Teâlâ'nın şu kavlinden de hiç etkilenmemektedirler:

وَإِنِ اسْتَنْصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ "Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, onlara yardım etmek üzerine borçtur." [el-Enfâl 72]

Dahası bu rejimler, bu bombalama ve yıkımları izlemekte, şehitleri ve yaralıları saymakta, yetimlerin ve yaslı anaların çığlıklarına hiç aldırış etmemekte ve sanki hevesle Şam topraklarında bulunan el-Kusayr ve diğer yerlerin yok olmasını beklemektedirler! Ancak kalpleri kanatan ise bu orduların, hala yöneticilerinin hıyanetlerine, fısklarına ve zulümlerine itaat ederek kışlalarında oturmaya ... Amerika'ya övgüler yağdıran ve Amerika ile müttefiklerini hoşnut etmek için saf kanları akıtan rejimlere itaat etmeye devam etmeleridir! Bu orduların içerisinde, Allah'ın kalbini açıp doğruya yönelttiği, bu hain rejimlere düşman olan, kendi bölük veya taburuna komutan olacak, ailesine ve kardeşlerine yardım edecek aklı başında bir adam yok mu? Gerçekten yok mu Allah aşkına?!

Ancak el-Kusayr'ın aslanları, tagutların Amerika'nın ön hatları olan Rusya ve İran'dan gelen enva çeşit silahları kullanarak devam ettikleri bombalamalarına, düşmanın onda birine bile ulaşmayan silahlarla direnmektedirler. Ancak onların azim bir şekilde iman etmiş kalpleri ve dinlerine, ırzlarına, nefislerine ve ülkelerine saldıranlara cevap olarak ya nusret ya şehadet diyerek hakkı konuşan sadık dilleri vardır... Dolayısıyla tagutların ve etrafındakilerin karşısındaki aslanlardır onlar. Esed'in saldırısını şişirerek anlatan farelerin zamanındaki aslanlardır onlar... El-Kusayr'ın aslanları, Allah'ın izniyle hem dünyada hem de ahirette nusret bulacaklardır. Zira müminin her yaptığı işte bir hayır vardır ve güzel akıbet muttakilerindir.

El- Kusayr'ın laneti, Şam tagutuna, İran rejimine ve onun Lübnan'daki partisine ulaşacak ve akıtmış oldukları saf kanlar Allah'ın emri gelinceye kadar gece gündüz uykularını kaçıracak ve el-Kusayr'ı yok etseler bile           Allah'ın emri mutlaka gerçekleşecektir... Dahası onlar, bu dünyada aşağılanmaya nail olacaklardır. Ahiretin azabı ise daha büyüktür. Keşke bilmiş olsalardı.

فَأَذَاقَهُمْ اللَّهُ الْخِزْيَ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَلَعَذَابُ الآخِرَةِ أَكْبَرُ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ "Allah onlara dünya hayatında zilleti tattırmıştır. Ahiretin azabı ise elbette daha büyüktür. Keşke bilmiş olsalardı." [Zümer 26]

Dolayısıyla daha önceki taraftarları gibi helak olacaklardır. Zira Hülagü ve taraftarları da yok olup gitmişlerdir. Nitekim Bağdat'ta Hilafet'in kalkmasının ardından arzusuna ulaştığı zannıyla helak olup gitmiştir. Ancak Hilafet geri dönerek Kahire ve İstanbul'da yeniden doğmuştur.

وَتِلْكَ الأَيَّامُ نُدَاوِلُهَا بَيْنَ النَّاسِ وَلِيَعْلَمَ اللَّهُ الَّذِينَ آَمَنُوا وَيَتَّخِذَ مِنْكُمْ شُهَدَاءَ وَاللَّهُ لا يُحِبُّ الظَّالِمِينَ "Biz o günleri insanların arasında döndürüp dururuz. (Bu da) Allah'ın iman edenleri ayırt etmesi ve sizden şahitler edinmesi içindir. Allah zalimleri sevmez." [Âli İmran 140]

Hizb-ut Tahrir, Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in asırlar önce Hâkim'in Müstedreki'nde Sahihey'den tahriç ettiği sahih hadiste Ka'b İbn-u Ucra için söylediği şu hak sözü vurgular:

أَعَاذَكَ اللَّهُ يَا كَعْبَ بْنَ عُجْرَةَ مِنْ إِمَارَةِ السُّفَهَاءِ قَالَ: وَمَا إِمَارَةُ السُّفَهَاءِ؟ قَالَ:  أُمَرَاءُ يَكُونُونَ مِنْ بَعْدِي لَا يَهْتَدُونَ بِهَدْيِي وَلَا يَسْتَنُّونَ بِسُنَّتِي، فَمَنْ صَدَّقَهُمْ بِكَذِبِهِمْ وَأَعَانَهُمْ عَلَى ظُلْمِهِمْ، فَأُولَئِكَ لَيْسُوا مِنِّي وَلَسْتُ مِنْهُمْ وَلَا يَرِدُونَ عَلَيَّ حَوْضِي، وَمَنْ لَمْ يُصَدِّقْهُمْ بِكَذِبِهِمْ وَلَمْ يُعِنْهُمْ عَلَى ظُلْمِهِمْ فَأُولَئِكَ مِنِّي وَأَنَا مِنْهُمْ وَسَيَرِدُونَ عَلَيَّ حَوْضِي "Allah seni sefih emirlerden korusun ey Ka'b İbn-u Ucra! (Ka'b İbn-u Ucra) Dedi ki: Sefih emirler kimlerdir? Dedi ki: Benden sonra birtakım emirler olacaktır. Onlar hidayetime uymazlar ve sünnetimi de takip etmezler. Her kim onların yalanlarını doğrular ve zulümlerinde onlara yardım ederse, işte onlar benden değildir ve ben de onlardan değilim! Onlar (cennetteki) havzıma gelemezler. Her kim de onların yalanlarını doğrulamaz ve zulümlerine de yardım etmezse, işte onlar bendendir ve ben de onlardanım! Havzıma gelecek olanlar işte bunlardır."

Nitekim hadisi, sünen sahiplerinin birçoğu toplayıp tahriç etmiştir. Dolayısıyla mezhebi ne olursa olsun, ister Hanefî ister Mâlikî ister Şâfî ister Hanbelî ister Zeydî İster Caferî isterse Ebâdî olsun herkim zalim bir yöneticiye yardım eder ve onun yalanını tasdik ederse, Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in, فَأُولَئِكَ لَيْسُوا مِنِّي وَلَسْتُ مِنْهُمْ وَلَا يَرِدُونَ عَلَيَّ حَوْضِي "İşte onlar benden değildir ve ben de onlardan değilim! Onlar (cennetteki) havzıma gelemezler" hadisini doğrulamış olur ki buda onların büyük günah işlediklerini göstermektedir. Ayrıca Hizb-ut Tahrir, Allahu Teâlâ'nın şu kavline  هُوَ سَمَّاكُمُ الْمُسْلِمِينَ "O size Müslümanlar adını verdi." [Hac 78] iman ederek el-Kavî ve el-Azîz'in izniyle Allah için hiçbir kınayıcının kınamasından korkmaksızın hakkı söylemekte ve akıllarını başlarına almaları, işlemiş oldukları kötülüklerin kefaretini ödemeleri ve pişmanlığın ve nedametin hiçbir fayda vermeyeceği o gün gelmeden önce pişman olmaları için Şam tagutuna yardım eden ve yardım etmeye devam edenlere yönelmektedir. Hala pişman olmayacaklar mı acaba?

إِنَّ فِي ذَلِكَ لَذِكْرَى لِمَنْ كَانَ لَهُ قَلْبٌ أَوْ أَلْقَى السَّمْعَ وَهُوَ شَهِيدٌ "Şüphesiz bunda, aklı olan veya hazır bulunup kulak veren kimseler için bir öğüt vardır." [el-Kâf 37]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir


H. 10 Raceb 1434
M.  Salı, 21 May 2013

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER