Pazartesi, 23 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

- Basın Açıklaması - "Yüksek Adâlet Mahkemesi" Kararlarının Güvenlik Birimleri Nezdinde Kağıt Parçası Kadar Değeri Yok, O Halde Filistin Otoritesi, Bu Davranışlarıyla İnsanlara Yansıttığı Mesajın Hakîkatinin Farkında mı?

Filistin Otoritesi, "kanun otoritesine zorlamak" sloganlarıyla Filistin halkının kulaklarını şişirirken, askerî istihbârat birimleri, 04.08.2008 günü akşam saatlerinde Bedya bölgesindeki Hizb-ut Tahrir şebâbından 32 yaşında, evli ve iki kız babası Mueyyid Assâf'ı kaçırdılar. İstihbârat birimleri, Mueyyid'i kaçırdıktan sonra acımasızca işkence ettiler, tamamen bükülecek şekilde kolunu kırdılar ve üç kez hastaneye kaldırılacak derecede vahşice darp ettiler. Kayda değerdir ki henüz yeni olduğu ve tüm resmî evrakları tamam olduğu halde Mueyyid'in arabasını da tahrip edip hurdaya çevirdiler.

Mueyyid'in ailesi, askerî istihbârat tarafından gözaltına alındığı sırada işkenceye maruz kalması bir yana, sırf evlatlarının gözaltına alınmasına karşı Yüksek Adâlet Mahkemesi'ne dava açtı. 28.08.2008 Perşembe günü Yüksek Mahkeme, Mueyyid'in derhal serbest bırakılmasına ve askerî istihbâratın sivillerin işlerine müdâhale yetkisi olmadığına hükmeden kararını açıkladı. Bunun üzerine avukat, karar ile birlikte istihbâratçılara gidince kararı uygulamayı reddettiler. Ardından avukat, Askerî Yargı Başkanı'na yönelerek kararın uygulanması talebinde bulundu. O da Yüksek Mahkeme kararını hiçe sayarak talebi reddetti. Daha sonra Batı Şeria'daki Askerî İstihbarât Başkan Yardımcısı'na gittiyse de hiçbir faydası olmadı ve karar, hiçbir değeri olmayan bir kağıt parçası olarak kalmaya devam etti. Daha kötüsü ise; Silfit'teki askerî istihbârat birimlerinin, Cumartesi günü alelacele Mueyyid için bir mahkeme yapıp Yüksek Mahkeme'nin kararını görmezden gelerek hakkında bir yıl altı ay hapis kararı vermeleridir.

Sonuçta Mueyyid, işkenceye maruz kalmış, bir ay boyunca gözaltında tutulmuş, sonra da işlediği hiçbir suç olmadığı halde, hukuki bir karar hiçe sayılarak hakkında bir yıl altı ay hapis kararı verilmiştir. Zîra onun tek kabahati, sayesinde Allah'ın Şeriatı'nın tatbik edileceği, gasp edilmiş beldelerin kurtarılacağı ve hayrın dünyanın dört bir köşesine yayılacağı Hilâfet Devleti'nin kurulması için Allah'ın emrine icâbet ederek İslâm Dâveti'ni taşımak ve bu uğurda siyâsî çalışma yapmak üzere Hizb-ut Tahrir üyesi olmasıdır.

Gördük ki bu bağlamda atmamız gereken ilk adım, bu hakîkatleri kamuoyuna beyân etmektir. Mueyyid'in ailesi, hukuk zemininde ellerinden gelen her şeyi yapmış, Yüksek Mahkeme'den evlatlarının derhal serbest bırakılmasına dair bir karar çıkartmışlardır. Ancak güvenlik birimleri bu kararı çiğnemişler, hem kendileriyle, hem de Yüksek Mahkeme ile alay etmişlerdir. Dolayısıyla görüyoruz ki diğer bölgeler haricinde sırf Silfit'te yaşananlar, bilhassa Mueyyid'in başına gelenler ve Hizb'e, şebâbına ve tüm Filistin halkına revâ görülenler, Ortaçağ'daki feodal sistem despotizmine benzer bir İslâm'a ve dâvâ adamlarına karşı savaştır. Çünkü her icra organı kendi başına buyruk hareket etmekte ve Filistin Otoritesi, bakanları ve siyâsî kesimleri ile Yahudilerle müzâkerelere daldıkları için oradan yaşananlardan gâfil kalmaktadır. O nedenle bu süreçte Filistin Otoritesi'ni, kamuoyu nezdinde sorumlu ilan etmekle yetiniyoruz.

Tüm bu hakikatleri, halkımızın, bilhassa siyâsî güçlerin, saygın kurumların, aşiret eşrâfının, kamuoyuna önem verenlerin ve insan hakları örgütlerinin dikkatine sunuyoruz. Tâ ki şiddet, katliam ve feodal rejim uygulamaları ile oluşan hukukî başıboşluğun ve siyâsî baskı durumunun düzelmesi için kimse sözünü sakınması ve herkes görevini yerine getirsin. Filistin Otoritesi ise bu duruma çözüm getirerek zulmü kaldırmalı, mevkileri ne olursa olsun hukuku çiğneyen, işkence ve baskı uygulayan, insanî hakları hiçe sayan yetkilileri soruşturmaya tâbi tutacağını ilan etmelidir. Rasûlullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] şöyle buyurmuştur:  «كَلاَّ وَاللَّهِ لَتَأْمُرُنَّ بِالْمَعْرُوفِ وَلَتَنْهَوُنَّ عَنِ الْمُنْكَرِ وَلَتَأْخُذُنَّ عَلَى يَدَيِ الظَّالِمِ وَلَتَأْطُرُنَّهُ عَلَى الْحَقِّ أَطْرًا وَلَتَقْصُرُنَّهُ عَلَى الْحَقِّ قَصْرًا أَوْ لَيَضْرِبَنَّ اللَّهُ بِقُلُوبِ بَعْضِكُمْ عَلَى بَعْضٍ ثـُمَّ لَيَلْعَنَنَّكُمْ كَمَا لَعَنَهُمْ» "Vallâhi hayır! Ya ma'rufu emredersiniz ve münkerden sakındırırsınız ve zâlimin elini tutar, onu tam bir çevirme ile hak üzere çevirir ve onu tam bir zorlama ile hak üzere zorlarsınız, yahut Allah kiminizin kalplerini kiminiz üzerine kilitler, sonra onları (yani İsrailoğullarını) lânetlediği gibi sizi de lânetler!"

 

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Mübarek Toprak (Filistin)


H. 3 Ramazan 1429
M.  Çarşamba, 03 Eylül 2008

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER