Pazartesi, 23 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

28 Raceb – Hilâfet Devleti’nin Yıkılışı Hilâfet’i Yeniden Kurmak, İslâmî Ümmet’in En Önemli Farzıdır

İslâm, Allah [Subhânehu ve Te’alâ]’nın Rasûlü [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]’e inzâl ettiği dîndir. Bu dîn, yeryüzünde Müslüman olsun, gayri-Müslim olsun tüm insanlığın hayatını sahîh bir biçimde düzenler. İslâm’ın, insanın ruhî, toplumsal, iktisâdî ve siyâsî işlerine yön vermek üzere getirdiği fikirler ve hükümler, İslâmî Şeriatı oluşturur. Açıktır ki yönetim sistemi (yani devlet), herhangi bir ideolojinin hükümlerinin ve hayat tarzının uygulamaya konulmasında en önemli rolü oynar. Hayat işlerinde hükümlerin devletsiz uygulanması asla mümkün değildir. Bu nedenle görüyoruz ki Muhammed [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] ve Sahâbe [Rıdvânullahi Aleyhim] Mekke’de 13 sene boyunca mücâdele verdiler, ardından ilk İslâmî Devlet’i kurmak üzere el-Medîne’ye hicret ettiler. el-Medîne’de devletin kurulmasından sonra, İslâmî fikirler ve hükümler, hayat işlerinde uygulanmaya başladı. Sonuç olarak, başlangıçta el-Medîne’deki bölünmüş kabileler, ardından tüm Arap Yarımadası, tek bir Ümmet dâhilinde, yani İslâmî Ümmet olarak bütünleştiler. Rasûlullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] bizâtihi İslâmî Devlet’in ilk Devlet Başkanı idi ve O’nun irtihâlinden sonra, Ebu Bekr [RadiyAllahu Anh] Müslümanların Halîfesi seçildi. O zamandan sonra İslâmî Devlet, Hilâfet Devleti olarak tanındı.

Hilâfet Devleti, tüm Müslümanların siyâsî liderliğidir; Bu sayede İslâmî Şeriat toplum içerisinde uygulanabilir, korunabilir ve İslâmî Dâvet, tüm insanlığa bir Hidâyet ve Nûr olarak taşınabilir. Hilâfet Devleti’nde Müslümanlar, bir Halîfe seçip ona bey’at verirler. Şu şartla ki Allah’ın Kitâbı ve Rasûlü [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]’in Sünneti üzere Allah’ın kullarını yönetsin. Halîfenin sorumluluğu, İslâmî Şeriat’ı uygulamak ve İslâmî Dâvet’i âleme taşımaktır. Hilâfet Yönetim Sistemi, vahdet sistemidir ve yeryüzündeki diğer tüm yönetim sistemlerinden keskin bir farklılık arzeder. Meselâ teokratik bir devlet değildir, bilakis güvenliği sağlamakla, ırklarına, renklerine ve dînlerine bakmaksızın tüm tebâsının temel ihtiyaçlarını karşılamakla emrolunmuş, ideolojik temele dayalı bir devlettir.

Varlığı boyunca Hilâfet Devleti, yeryüzünde yükselen bir yıldızı, milletler arasında aydınlatan bir güneş, dünyanın mazlum halkları için ümit feneriydi. İnsanlık, Hilâfet liderliğinde muazzam bir ilerleme kaydetmiş, onun gölgesinde barış, güvenlik, istikrar ve gerçek kalkınma görmüştü. Hilâfet Devleti’nin 13 asır boyunca dünyaya siyâsî, askerî, iktisâdî, mânevî ve fikrî olarak liderlik ettiği inkâr edilemez bir târihî hakîkattir. İslâmî Ümmet, Hilâfet’in gölgesinde kaldığı müddet boyunca, başka hiçbir millet yahut ümmet onunla boy ölçüşememişti. İşte bu Hilâfet Devleti, Rasûlullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] tarafından el-Medîne’de kurulmasından 13 asır sonra H. 28 Raceb 1342 el-muvâfık M. 3 Mart 1924 günü Sömürgeci İngiltere ve ajanı Mustafa Kemâl [Lâ’netullahi Aleyh] tarafından kaldırıldı.

Hilâfet’in kaldırılması neticesinde, bugün Müslümanlar 50 küsur parçaya ayrıldılar ve canlarını, mallarını ve ırzlarını koruyan kalkanı kaybettiler. Rasûlullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] şöyle buyurmaktadır:

إِنَّمَا الإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِİmâm [Halîfe] ancak bir kalkandır, onun ardında savaşılır ve onunla korunulur.[İmâm Muslim rivâyet etti.]

Hilâfet’in kaldırılmasıyla, işlerimizi yürüten ve sorunlarımızı çözen himâyeden mahrum kaldık. O kadar ki bugün başımıza küfür ideolojilerini tatbîk eden küfür devletleri altında yaşamaya mahkum olduk. Üstelik Sömürgeci Kâfir güçler, bizi yönetsinler diye Müşerref, Kerimov, Beşşar, Mübarek, Karzai, Erdoğan, Abbas ve Fahruddîn gibi ajanlarını başımıza musallat ettiler. Düşmanlarımız zayıflığımızı ve çobansız kalmış bir sürü gibi olduğumuzu görünce, vahşi hayvanlar misâli üzerimize saldırdılar. Filistin’de, Keşmir’de, Bosna’da, Kosova’da, Çeçenistan’da, Afganistan’da, Irak’ta… sonu gelmez bir liste! Bugün tüm namlular Müslümanlara doğrultulmuştur. Bugün Müslümanlar bölünmüş, parçalanmış, yapay sınırlarla birbirlerinden koparılmış, zayıflatılmıştır. Bu da başta Amerika ve müttefikleri olmak üzere Sömürgeci Kâfir devletleri, “teröre karşı mücâdele” adı altında peş peşe Müslümanların beldelerine saldırmaya cüretlendirmiştir. Çünkü İslâm’ın ve Müslümanların emîn bekçisi olacak, onları koruyup savunacak tek bir liderleri yok! Aynı zamanda bugün özgürlük ve demokrasi sloganları ile Müslümanlara dayatılan Kapitalist İdeoloji, Ümmet’i ifsat etmeye devam etmekte, şerden öte hiçbir şey getirmemektedir. Gerçekte bu kokuşmuş Sömürgecilik ideolojisi, sadece İslâm Ümmeti’ni değil, tüm insanlığı sefâlete, rezâlete ve felâkete sürüklemiştir.

Ey Müslümanlar!

Hilâfet Devleti, Rabbinizin en azîm farzıdır. İzzetinizin kaynağıdır. Muhakkak ki Hilâfet, yeniden kurulduğu vakit düşmanlarınızı hezîmete uğratacak, topraklarınızı kurtarak, bir kez daha dünyada adâletin ve hayrın minâresi olacaktır. Zîra bu, Rabbinizin vaadi, Rasûlünüzün müjdesidir.

Hilâfet’in yıkılışının bu yıldönümünde, Hizb-ut Tahrir / Bangladeş olarak sizleri, Hilâfet’in yeniden kurulması çalışmalarına elinizden gelen tüm çaba ve süratle katılmaya çağırıyoruz ki Küfür yönetimi ortadan kaldırılabilsin ve Allah’ın indirdikleri ile yönetim yeniden ikâme edilebilsin. Gerçek şu ki beşer mahsulü Küfür sistemleri altında yaşadığımız ve İslâmî yönetimi kurma farzımızı ihmâl ettiğimiz müddetçe, boyunlarımızdaki günah yükünden kurtulamayacağız. İslâm Akîdesi’ne îmândan sonra, bir Müslümanın boynundaki en önemli farziyetlerden biri Allah’ın indirdikleri ile yönetimin kurulması için çalışmaktır. Üstelik bu farz, sadece herhangi bir hizbe veya gruba da farz değildir, bilakis bu, Allah [Subhânehu ve Te’alâ]’nın tüm Müslümanlara farzdır. Allah [Tebârake ve Te’alâ] şöyle buyurmaktadır:

فَاحْكُم بَيْنَهُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ وَلاَ تَتَّبِعْ أَهْوَاءهُمْ عَمَّا جَاءَكَ مِنَ الْحَقِّ Aralarında Allah’ın indirdikleri ile hükmet ve Sana gelen haktan (sapıp da) sakın onların hevâlarına tâbi olma![el-Mâide 48]

İmâm Muslim, Ebu Hâzim’den Nebî [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] şöyle dediğini rivâyet etmiştir: كَانَتْ بَنُو إسْرَائِيلَ تَسُوسُهُمُ الأَنْبِيَاءُ، كُلّمَا هَلَكَ نَبِيّ خَلَفَهُ نَبِيّ، وَإنّهُ لاَ نَبِيّ بَعْدِي، وَسَتَكُونُ خُلَفَاءُ فَتَكْثُرُ، قَالُوا: فَمَا تَأْمُرُنَا؟ قَالَ: فُوا بِبَيْعَةِ الأَوّلِ فَالأَوّلِ، وَأَعْطُوهُمْ حَقّهُمْ، فَإنّ اللّهَ سَائِلُهُمْ عَمّا اسْتَرْعَاهُمْİsrâiloğulları, Nebîler tarafından siyâset ediliyordu (yönetiliyordu). Bir Nebî vefât edince, bir diğer Nebî ona halef oluyordu. Artık Benden sonra Nebî yoktur. Halîfeler olacak da çoğalacaklardır.” Dediler ki: “Öyleyse bize ne emredersiniz? Buyurdu ki: Önceki ilk bey’atinize sadâkat gösterin ve onlara haklarını verin. Muhakkak ki Allah, yönettikleri hakkında (ne yaptıklarını) onlara soracaktır. [Muslim rivâyet etti]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Bangladeş Vilâyeti


H. 26 Raceb 1429
M.  Çarşamba, 30 Temmuz 2008

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER