4 Mayıs 2022 Perşembe sabahı Mescid-i Aksa’da bulunan onlarca Filistinli Murabıt yaralandı. Yahudi güçleri, Murabıtlara saldırısında kauçuk kaplı metal mermi kullandı. Sözde “Radikal tapınak grupları” üyesi onlarca yerleşimci, işgal güçlerinin sıkı koruması altında Muğrabi Kapısı’ndan Mescid-i Aksa’ya girdi. Onlarca Murabıtın salavat ve tekbirleriyle karşılaştılar. Ardından Dışişleri ve Gurbetçi İşleri Bakanlığı resmi sözcüsü Büyükelçi Heysem Ebu Ful, aşırılık yanlılarının polis koruması altında Mescid-i Aksa / El Haram El Şerif baskınını kınadı. İşgalci güç olarak Yahudi varlığına Mescid-i Aksa’ya yönelik tüm uygulamaları ve ihlalleri durdurması çağrısında bulundu.

Bu olay karşısında biz şunları belirtiyoruz:

1- İslami kutsallar üzerinde vesayet iddiasında bulunan Ürdün rejiminin, korkak Yahudi askerlerinin Mescid-i Aksa saldırısını her zamanki gibi tiksindirici ifadelerle kınaması gerçekten utanç verici. Oysa Murabıtlar, Yahudi askerlerini silahsız çıplak göğüsleriyle karşıladılar.

2- Ürdün rejimi, kamuoyunu kandırmak için kınayıcı açıklamalar yaparken diğer yandan Yahudi varlığı ile güvenlik koordinasyonunu sürdürüyor. Kudüs Vakfı, mübarek Mescid-i Aksa’daki itikâfı Ramazan’ın son on günüyle sınırladı. Ürdün Başbakanı, Yahudi varlığının Mescid-i Aksa’yı mekân ve zaman olarak bölmeye çalıştığını iddia etti.

3- Rejimin başı, Kudüs’teki İslami kutsallar üzerindeki mevcut vesayetini koruma ve iktidarını sağlamlaştırma gayreti içinde. Amerika ziyareti sırasında vesayet konusunda garanti almak için çabalıyor. Amerika’ya sunduğu hizmetlere karşılık vesayet pazarlığı yapmak istiyor. Bu hizmetlerin başında, askeri varlığı ve Uluslararası Para Fonu’nun ekonomik reform programlarının uygulanması gelmektedir. IMF programları Ürdün’de siyasi ve ekonomik istikrarı gerektiriyor.

4- Rejim, Yahudi varlığını tanıdı, onunla anlaşmalar imzaladı, güvenlik, ekonomik ve siyasi olarak destekledi. Ülkeler, sözde İbrahimi Anlaşma adı altında Yahudi varlığı ile hain ve normalleşme açılımı gerçekleştirdi. Buna rağmen Yahudi varlığı, diğer ülkelerin de sözde kutsal mekânlar üzerinde vesayet hakkının olduğunu ima ediyor. Siyasi ve bölgesel ilişkilerini güçlendirmek için rekabet ortamı sağlıyor. Hatta Ürdün yönetiminin istikrarını bile tehdit ediyor.

5- Mescid-i Aksa ve Filistin’in kurtuluşu ile kutsallar üzerindeki vesayet arasında kesinlikle hiçbir ilişki yoktur. Vesayet, hain rejimlerin altını çizdiği ve hakkında şarkılar söylediği bir yanılsama ve seraptır. (Vesayet), halkın öfkesini absorbe etmektir, bu rejimlerin, sömürgeci kâfir Amerika ile İngiltere’ye ve yaramaz çocukları Yahudi devletine bağımlılıkları konusunda ümmeti kandırmaktır. Ümmetin ve ülkesinin kutsalları üzerindeki gerçek vesayet, ümmete ve ümmet adına Allah’ın Şeriatını uygulayan kişiye aittir. Ki bu, ümmetin biat ettiği yöneticidir. Dini ikame edenler, Allah düşmanı kâfirlere ve Müslüman ülkelerin işgalcilerine karşı cihat edeceklerdir.

6- Uluslararası hukuk ve uluslararası meşruiyet, sömürgeci büyük güçlerin meşruiyetidir, Müslüman ülkelerdeki çıkarlarını perçinlemek, Yahudi varlığını desteklemek, korumak, ona güvenlik ve askeri güç sağlamak, siyasi çıkarlarını benimsemektir. İslam ülkelerindeki yöneticilerin uluslararası hukuka uymaktan ve manevra yapmaktan başka seçenekleri yok. Onlarca yıl sonra bile olsa Mescid-i Aksa, Kudüs ve Filistin uluslararası hukuk ile özgürleştirilemez. Sadece Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın Müslümanlara farz kıldığı şeri çözüm ile özgürleştirilebilir. Bu çözüm, Müslümanların Halifesi liderliğinde tek bir İslam Devletinde birleştikten sonra ümmetin ordularını seferber etmektir. Ordular mutant Yahudi varlığının kökünü kazıyacaktır.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاءَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ وَمَن يَتَوَلَّهُم مِّنكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ “Ey inananlar! Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse, kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğruya iletmez.”^{[Maide 51]}