Husi milisler, 39 yaşındaki Abdullah Ahmed Naci adlı genci hâlâ gözaltında tutuyorlar. Abdullah Ahmed Naci, yaklaşık dört ay önce “Çatışmanın Tarafları, Sömürgecilere Hizmet Etmek İçin Yemen Halkını Ateşten Ateşe Sürüklüyorlar. Ey Yemen Halkı! Âlemlerin Rabbinin Ateşinden Sakının”başlıklı bildirinin dağıtımının ardından Teiz ili Damne Hadir ilçesinin Zeylaî bölgesinde gözaltına alınmıştı.

Ailesi ve yakınları, Naci’yi milislerin zindanından kurtarmak için çeşitli girişimlerde bulundu, ancak ha bugün ha yarın serbest kalacak diye sürekli yalan söylüyorlar. Her zamanki gibi savsaklayıp duruyorlar. Ne Allah’tan ne de kullardan utanıyorlar. Bir de sözde Kurani yürüyüş sloganı dillendiriyorlar. Kaldı ki eylemleri İslam’dan oldukça uzaktır.

Hâlbuki Hizb-ut Tahrir, savaş ve fitne fücura değil, bunları durdurup Şeriata dönülmesine çağrı yapıyor. Düşüncesini insanlara ulaştırmak için sadece fikir silahını kullanıyor. Topluma karşı silah kullanmaz, değişim metodu olarak fiziksel eylemlere başvurmaz. Yemen ve diğer Müslüman ülkelerde Müslümanlar arasında mezhepçilik, ırkçılık, kabilecilik ya da bölgecilik temelinde bir ayrım yapmaz. Örnek edindiği Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şeri metodu uyarınca İslam’a aykırı her şeyi muhasebe edip deşifre eder. Tarafları Şeriata başvurmaya, ayrılık ve gayrılıkları gideren Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti kurmak için çalışmaya davet eder. İşte buna rağmen milisler, Hizb-ut Tahrir’li dava adamlarını gözaltına alıp baskı yapıyorlar. Zira onlara göre İslam için çalışmak, hakemliğine davet etmek ve Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafetin kurulması için uğraş vermek suçtur. Bu yüzden de bu suçu işleyenleri tutuklayıp kovuşturuyorlar. Daha da kötüsü tutukluların aile ziyaretine izin vermiyorlar. Yerlerini gizli tutarak mahkemeye çıkarmıyorlar. Hastalıklar kol gezdiği, en temel ihtiyaçların bile karşılanamadığı cezaevlerinde tutuklulara oldukça kötü yemek veriyorlar.

Bu milisler, günlerin gelip geçici olduğunu ve zulmün yok olacağını bilmelidir. Zulmün akıbeti ise korkunçtur. Onun için milisler, suçsuz yere zalimane bir şekilde zindanlarda tutulan tüm tutsakları özellikle de fikir ve akide silahından başka hiçbir silahı olmayan dava adamlarını derhal serbest bırakmalıdır. Hizbin taşıdığı fikirler, uykularını kaçırıyor olmalı ki kendilerine karşı savaşan pek çok kişiyi serbest bıraktıkları halde Hizb-ut Tahrir’li dava adamlarını serbest bırakmıyorlar. Böyle de olsa gençler, hem onlar hem de Yemen’de çatışan tüm tarafların gerçek yüzünü, İslam kisvesi giydirilen sahte projelerini ifşa etmeyi sürdürecektir.

3 Mart 1924 yılında yıkılan Hilafetin 94. yıldönümünde bu milislere şunu anımsatmak isteriz ki Hizb-ut Tahrir, zorlu yürüyüşe, yardım yoksulluğuna, artan baskılara ve bütün dünyada tutuklanan üyelerine rağmen ideoloji ve dosdoğru metodu üzerinde sebat etmeye devam edecektir. Ta ki Nübüvvet metodu üzere Hilafet Devletini kurma gayesine erişene dek. Bu Allah’a hiç de zor değildir.