16 Eylül 2020’de Rostov-on-Don’daki Rusya Federasyonu Güney Bölge Askeri Mahkemesi, “İkinci Hizb-ut Tahrir Bakhchisaray davası” olarak bilinen davada Kırımlı 8 Müslüman hakkında kararını açıkladı. 7 kişiyi 13 ila 19 yıl arasında hapis cezasına çarptırdı. Duruşma ve yargılamalar üç yıldır devam ediyordu.

Mahkeme, Marlen Asanov, Memet Belyalov, Timur Ibragimov, Server Zekiryaev, Server Mustafayev, Seyran Saliev ve Edem Smailov’u terörist faaliyetler düzenlemek ve katılmak suçundan suçlu buldu. Ernes Ametov’u ise suçsuz buldu ve mahkeme salonunda serbest bırakıldı.

Bir kez daha uydurma bir davaya ve cezaya tanık olduk. İslam’a göre yaşayan temiz dava erleri, terörist faaliyetler düzenlemek suçlamasına maruz kaldı. Geçmişte Çar ve komünizm dönemlerinde olduğu gibi Rus makamları da boyun eğdirmek ve iradelerini kırmak için Kırım Müslümanlarına karşı barbarca eylemlerde bulundular. Rusya, Kırım Müslümanlarının en aktif olanlarını suçlular olarak niteledi. Müslümanları kontrol etmek için başkalarından ajanlar devşirdi.

Bir kez daha Rus hükümeti, Kafkasya ve Volga Müslümanlarına yaptığı gibi Kırım Müslümanlarını “Rabbimiz Allah” dedikleri için akıl almaz cezalara çarptırırken, tecavüzcüleri, kadın ve çocuk katillerini, topluma gerçek bir tehdit oluşturan tehlikeli insanları çok daha az cezalara çarptırmaktadır.

Bu zoraki cezaların saçmalığı apaçık ortada, zira bu “terör davasında” iddianamenin temelini, terör eylemleri planlamak, hazırlamak veya uygulamaktan ziyade Bakhchisaray’daki camide halka açık bir toplantıya katılmak oluşturuyor. Toplantıya onlarca kişi katılmıştı. Ayrıca cezaya çarptırılan Müslümanlar, İslami kitap okumak ve İslam hakkında konuşmalar yapmak suçlamasına duçar kaldılar.

Çarpık Rus yargısının verdiği bu siyasi karar, iflas ettiğini gösteriyor! Gerçek şu ki, telefonlar, sabit disk, tablet, dizüstü bilgisayar ve klavye bu mahkeme kararında suç aracı olarak kabul ediliyor!

Ne bir harita, ne bir terörist saldırı planı, ne bir silah, ne de bir patlayıcı madde bulunmuş değil. Bu davanın materyalleri arasında şiddet ile ilintili bir planlamadan bile söz edilmiyor. Savcılar ve hâkimler, mahkeme duruşmalarında sanıklarda en ufak bir terörist faaliyet belirtisine rastlanmadığını defalarca vurguladılar. Sadece 2003 Rusya Federasyonu Yüksek Mahkemesi’nin mahut kararına atıfta bulundular. Bu adli belge, önemli bir kısmı Müslüman olan Rus toplumunun çıkarları ile uyumlu değildir, sadece Rus hükümetinin çıkarları ile örtüşüyor. 2003 yılında Rusya Yüksek Mahkemesi, bir dizi Müslüman kuruluşu terörist olarak tanıyan, iç ve dış politikada bazı hedeflere ulaşmayı amaçlayan oportünist bir karara imza attı.

Müslüman Kardeşler veya Taliban hareketi gibi terörist olarak tanınan örgütlerle müzakere masasına oturan Rus makamlarının eylemleri, bu “mahkeme kararının” ikilemini ve tutarsızlığı teyit etmektedir. FSB (Federal Güvenlik Servisi) müfettişleri, savcılar, hâkimler veya arkalarındaki üst düzey yetkililer, bunun İslam’a karşı düşmanlıktan başka bir şey olmadığını çok iyi biliyorlar. Yakıtı, haset, yersiz fobi ve bazen de ideolojik nefrettir. Çünkü Hizb-ut Tahrir’in şiddet ve terörizmle hiçbir bağlantısı olmadığını defalarca kabul etmişlerdir.

Buna rağmen hiçbir zaman terörizm ve terörist faaliyetlerde bulunmamış insanlar ve örgütler, suçlular ve teröristler olarak kabul edildiler. Hizb-ut Tahrir, küresel İslami siyasi bir partidir. Faaliyetlerini yalnızca ideolojik ve politik çalışmalar ile sınırlı tutar. Dünyanın 40’tan fazla ülkesinde Hizbin 60 yıllık çalışma geçmişi, Hizb-ut Tahrir’i terörizmle suçlama girişimini yerle yeksan ediyor.

Kitleler, bu karara ve çok sayıda tutuklamalara tepki gösterdiler, Kırım Müslümanlarının tutumlarına destek oldular. Arife günü düzinelerce Müslüman, dua etmek için Kırım’ın her köşesinde bir araya geldi. Toplaşmaya binlerce Müslüman katıldı, hüküm giymiş kardeşlerine destek olmak için dua ettiler, bir an önce serbest kalmaları için Allah’a yalvardılar, destek mektupları yazdılar.

Buna ek olarak kararın açıklanacağı gün 600’den fazla Müslüman, Rostov on Don ve Simferopol’daki adliyeye gelerek hoşnutsuzluklarını dile getirdiler; bu, sözde “terör vakaları”nda benzeri görülmemiş bir olaydı. Tabii ki bu kadar çok insan, mahkemeye girmedi.

Kırım Müslümanlarının, Rus makamlarının bu tür suç eylemlerine yönelik gerçek değerlendirmesi budur. Emir Ali Ablaev başkanlığındaki Kırım Müslümanlarının sözde Müftülüğü saflarındaki bazı hainler, dini tekelleştirmek ve camilerde imamlar için iyi bir görev kapmak amacıyla Rus hükümetine övgü dolu sözler sarf ediyorlar. Cezaları ve babaları hapsedilen çocukların gözyaşlarını umursamıyorlar.

Kardeşimiz Ernes Ametov’un serbest bırakılması, şüphesiz kalplerimizde ve Müslümanların gönüllerinde sevince neden olmuştur. Ernes’i ailesine ve çocuklarına bağışladığını için Allah’a şükrediyoruz.

Ancak, burada naif olmaya gerek yok. Ernest’in serbest bırakılmasının adaletin zaferi ve Rus mahkemelerinin tarafsızlığının bir işareti olduğuna inanıyoruz. Çünkü hiçbir suç işlememiş masum yüzlerce Müslüman, halen ya bu suçlu KGB rejiminin hapishanelerinde ve kolonilerinde soruşturma altındalar ya da hapishanelerde cezalarını çekmeye devam ediyorlar.

Kuşkusuz Rus makamlarının, bugün İslam’a ve takipçilerine karşı ördüğü yalanlar ve entrikalar, Rusya ve Kırım Müslümanları tarafından tamamen reddedilmeye mahkûmdur. Şüphesiz ki çok sayıda ceza davasıyla, uzun mahkûmiyetler ve hükümet yanlısı medya platformlarının düzinelerce ısmarlamış raporları ile gizlemeye çalışsalar bile gerçekler yalanlarla gizlenemez.

وَقَدْ مَكَرُوا مَكْرَهُمْ وَعِنْدَ اللَّهِ مَكْرُهُمْ وَإِنْ كَانَ مَكْرُهُمْ لِتَزُولَ مِنْهُ الْجِبَالُ  “Onlar gerçekten tuzaklarını kurmuşlardı. Tuzakları yüzünden dağlar yerinden oynayacak olsa bile, tuzakları Allah katındadır.”^{[İbrahim 46]}