Müslümanların birliğini sağlayan ve ümmetin koruyucu kalkanı olan Hilafet, liderliğini İngiltere’nin yaptığı Batılı devletlerin eli ve yerli işbirlikçilerin yardımı ile, H. 28 Recep 1342, M. 3 Mart 1924’te yıkıldı. Bu tarihte Müslümanlar başsız ve güçsüz kaldı. Hilafet’in kaldırılması sonrasında Müslümanlar büyük acılar yaşadılar, birçok işgal ve yıkıma şahit oldular. İngilizler Hilafet’i yıkmakla yetinmeyip 1948’de mübarek Mescid-i Aksa topraklarına Yahudi işgalcileri yerleştirdiler. Hilafetsiz geçen bu son yüzyılda İslam beldelerinin maruz kaldığı işgal ve Müslümanların yaşadığı acı saymakla bitmez. Fransızlar Cezayir’de 20 yıl boyunca soykırım yaptılar ve 1 milyondan fazla Müslümanı öldürdüler. Bosna, Afganistan, Irak, Doğu Türkistan ve Keşmir’de yaşanan işgallerde yaşlı genç, kadın erkek milyonlarca Müslüman kafirler tarafından katledildi. Suriye’de 10 yılı aşkındır devam eden savaşta 1 milyona yakın Müslüman katledildi, milyonlarcası mülteci olarak başka ülkelere göç etti. Müslümanların kanı tarihin hiçbir döneminde bu kadar kolay ve bu denli pervasızca akıtılmadı. İslam coğrafyasının yeraltı ve yerüstü zenginlikleri son yüzyılda Batılı devletler tarafından adeta sömürüldü, servetleri yağmalandı.

Hilafet ile güçlüyken Hilafetsiz zayıfladık, zengin iken fakirleştik, onunla izzetli iken onsuz zillete sürüklendik. Hilafet ile tek ümmet ve tek devlettik, o yıkılınca parçalandık bölündük. Hilafet varken başımızda cesur, izzetli ve takvalı halifeler vardı, sonra başımıza satılmış sömürge valileri, korkak, bir o kadar hain ve işbirlikçi yöneticiler atandı.  Hilafet varken Müslümanların sevinci de hüznü de birdi, Hilafetsiz kalpler bile ayrıştı. Bazıları Milliyetçi, vatancı, bazıları laik ve demokrat, bazıları da modernist ve Batıcı oldu.

Ey Müslümanlar! Bir asırlık bu kara sayfadan sonra, İslam ümmeti için bembeyaz tertemiz bir sayfayı açmanın zamanı geldi artık. Filistin’i özgürlüğüne kavuşturmanın, Suriye’de zulme son vermenin, Irak ve Afganistan’da ölen çocukların hesabını sormanın zamanı geldi. Doğu Türkistan’a sahip çıkmanın, Myanmar ve Mora’ya ses vermenin zamanı geldi! Keşmir’i, Pakistan’ı, Hindistan ve Bangladeş’i birleştirmenin zamanı geldi. Mekke’nin kapılarını Müslümanlara koşulsuz açmanın, Medine’ye özlemi bitirmenin zamanı geldi! Hilafet, Allah’ın tüm Müslümanlar üzerindeki farzıdır hatta ve hatta farzların tacıdır. Hilafet’in yeniden kurulması Allah’ın vaadi ve Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesidir. Muhakkak ki Allah’ın vaadi ve Rasulünün müjdesi gerçekleşecektir. Müslümanlar için Hilafet bir hayal değil, varlığı ile kurtuluşa ereceğimiz bir hakikattir! Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:ثم تكونُ خلافةٌ على مِنهاجِ النُّبُوَّةِ“...Sonra nübüvvet yolu üzere yürüyecek Hilâfet olacaktır.” ^{[Ahmed, Müsned 17680]}

Ey Müslümanlar! O halde Allah’ın vaadini gerçekleştirmek, Rasulullah’ın müjdesine nail olabilmek için Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devleti’ni kurmak için Hizb-ut Tahrir ile birlikte çalışın. Hizb-ut Tahrir insanlığı kurtaracak olan yegâne şeye sizi davet ediyor, sizin hayrınızı istiyor, unuttuğunuz hakikatleri hatırlatarak Allah’ın rızasına ulaşmanızı arzuluyor. Şimdi artık çalışma vakti, şimdi artık konuşma vakti, şimdi artık mücadele etme vakti, şimdi artık Hilafetin vakti, haydi kalkın ve Hilafetin ikamesi için çalışın!

Ey Güç ve Kuvvet Ehli! Hizb-ut Tahrir sizleri de Râşidî Hilâfet Devleti’ni kurmak için kendisine nusret vermeye davet ediyor. Hizb-ut Tahrir sizi, bu büyük hayra ortak olmaya çağırıyor! Haydi, dayanağınız ABD, AB ve NATO değil, Allah olsun! Yönünüz Avrupa ya da Rusya değil İslam ve Rasulullah olsun! İslam için, Allah için size yeniden güç, kuvvet ve izzet verecek olan bu çağrıya icabet etmeyecek misiniz?