Frankofon Zirvesi olarak adlandırılan ve Fransızca konuşan devlet ve hükümet başkanlarının on sekizinci konferansı, 19 ve 20 Kasım 2022 tarihlerinde Cerbe adasında düzenlenecek. Zirve, 2020 yılında ülkemizde yapılacağı açıklandıktan sonra sürekli ertelenmişti.

Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti Medya Bürosu olarak biz, kamuoyu ile aşağıdaki gerçekleri paylaşıyoruz:

1- Fransa, halklara kültür ve kavramlarını aşılamada dilin oynadığı rolün çok iyi farkında. Bugün kültürünü yayarak ve dilini başta Tunus olmak üzere diğer bazı ülkelere empoze ederek kolonilerini kurtarma çabası içerisinde. Böylece üzerlerindeki hâkimiyetini sıkılaştırmaya ve o ülkeleri uygarlığını göre yönetmeye çalışmaktadır. Frankofon zirvesi, Fransa’nın, dünyaya sahip olmak ve onu kontrol etmek için çalışan süper güçler arasında yer almak için kullandığı bir araçtır.

2- Bugün Frankofon, sömürgeciliğin İslam ümmetiyle mücadelesinde kullandığı araçlarından biridir ve egemenliği sürdürme planının bir parçasıdır; Çünkü insanların dillerini, değerlerini ve düşüncelerini kontrol etmek, onları körü körüne Batı düşüncesine bağımlı hale getirmektedir. Fransa Cumhurbaşkanı’nın Fransız dilini dayatma saplantısının ve ısrarının nedeni işte budur. Fransa Cumhurbaşkanı 2018’de Tunus ziyareti sırasında “Frankofon eski bir proje değil, geleceğin bir projesidir. Fransızca konuşmak, dilsel, ekonomik ve kültürel düzeylerde gerçek bir fırsattır.” ifadelerini kullanmıştı. O halde proje, politik ve uygarlık projesidir, insanları deforme etmeyi ve kültürlerinden koparmayı amaçlıyor. Özellikle Batı’ya karşı ayaklanan Müslüman ülkelere odaklanılmasının birden fazla göstergesi vardır: Kültürel nüfuzu amaçlamaktadır, Fransa’nın İslam’a karşı yürüttüğü savaş hiç kimse için sır değildir, çünkü Fransa’nın Allah’ın Rasûl’üne hakaret edenleri savunması, malum ve meşhurdur. İslam düşmanlığı katı ve köklüdür, Fransa’da İslam’ın sembolleriyle mücadele etmek için çıkarılan yasaları tüm dünya biliyor.

3- Burgiba, ülkemizde iradeden yoksun, basiret ve ferasetini kaybetmiş Frankofon savunucusu elitin en önde geleniydi. Sadece Tunus’ta değil, Arap Mağribî’n tamamında Frankofoniye sunduğu hizmetler bir sır değildir. 1965’teki “Fransızca konuşan tüm halklardan oluşan bir Fransız Topluluğu” oluşturulmasını önermişti. Mağrip’te Frankofon’un ruhani babası olmakla övünüyordu. Röportajlarından birinde, “Geleceğimiz genel olarak Batı’nın geleceğine ve özel olarak da Fransa’nın geleceği ile dayanışmaya bağlıdır... Bugün yine Fransa’ya gidiyoruz. Frankofon hareketine ben öncülük ettim; Farklı Afrika ülkeleri arasındaki dilsel bağ, iklim veya coğrafya bağlarından daha güçlüdür.” ifadelerini kullanmıştı.

4- Cumhurbaşkanı Kais Said bugün Burgiba’nın izinden gidiyor, hatta belki de onunla yarışıyor. Cumhurbaşkanı Said’e göre, Fransa ne bir sömürgeci ne de bir suçludur, sadece sömürgesini korumak için Tunus’a gelmiştir! Hep Frankofon zirvesi için mücadele etmiş, engellemeye çalışanlara tehditler savurmuştur. İsim vermeden, ülkesinin bu zirveye ev sahipliği yapma çabalarını bozmaya çalışan kesimlerin olduğunu söylemiştir.

Ey Tunus halkı! Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti Medya Bürosu olarak biz, ülkemizde sömürgeciliğin korkunç bir şekilde başarısızlığa uğradığını vurguluyoruz. Devasa finansal yeteneklerine, ajanlar ordusuna ve Burgiba gibi Batı kültürüyle bezenmiş kişilerin varlığına rağmen Tunusluların yönünü İslam’dan saptıramamışlardır. İslam’ı Tunusluların kalbinden ve nefsinden sökemediler ve büyük hayal kırıklıkları yaşadılar. İnsanları uysallaştırmak için yaptıkları her şey heder olup gitti ve bu sömürge mirasına karşı devrim gerçekleşti. İnsanlar, Avrupalıların kurduğu, Burgiba ve Bin Ali’nin uyguladığı bu rejimin devrilmesi çağrısında bulundular. Ardından devrim dalgasını istismar eden yeni yöneticiler iktidara geldi ve hepsi insanlara değişim ve “devrimin kazanımlarını koruma” telkininde bulunmaya çalıştı. Ancak müdahalecilikleri kısa sürede ifşa oldu ve Batı’nın kendi hâkimiyetini sürdürmek için ürettiği ve ön saflara ittiği alternatiflerden başka bir şey olmadığı ortaya çıktı. Bu nedenle Tunus halkı onları reddetti ve boyun eğmeyi kabul etmedi. Devrim halen sürüyor, Batı etkisini yok edene, beraberinde ajanları ve sömürgeci uşaklarını, sonra Müslümanları temsil eden ve onları Allah’ın hükümleriyle yöneten hakkaniyetçi bir devlet kurulana kadar da durmayacaktır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

الَّذِينَ يَتَرَبَّصُونَ بِكُمْ فَإِنْ كَانَ لَكُمْ فَتْحٌ مِّنَ اللَّهِ قَالُوا أَلَمْ نَكُن مَّعَكُمْ وَإِنْ كَانَ لِلْكَافِرِينَ نَصِيبٌ قَالُوا أَلَمْ نَسْتَحْوِذْ عَلَيْكُمْ وَنَمْنَعْكُم مِّنَ الْمُؤْمِنِينَ فَاللَّهُ يَحْكُمُ بَيْنَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلَن يَجْعَلَ اللَّهُ لِلْكَافِرِينَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ سَبِيلاً“Onlar sizi gözetleyip duran kimselerdir. Eğer Allah tarafından size bir fetih (zafer) nasip olursa, “Biz sizinle beraber değil miydik?” derler. Şayet kâfirlerin (zaferden) bir payı olursa, “Size üstünlük sağlayıp sizi müminlerden korumadık mı?” derler. Allah, kıyamet günü aranızda hükmünü verecektir. Allah, müminlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir.”^{[Nisa 141]}