Muhalif Suriye Ulusal Koalisyonu, 9 Temmuz 2014 Çarşamba günü, Koalisyon üyesi Hâdî el-Bahra'yı, Ahmed el-Carba sonrasında yeni başkan seçti.

Hâdî el-Bahra'nın Koalisyona başkan tayin edilmesi, selefi Ahmed el-Carba'nın üstlendiği uşaklık rolünün tamamlayıcısı niteliğindedir ki bu rol, Suriye'nin sivil demokratik bir devlet olduğunu vurgulayarak, bir yanda Suriye devriminin İslami yönelişini vururken, öte yandan terörle mücadele adı altında İslami hareketleri vurmaktır.

Şüphe yok ki mübarek Şam devrimi, aleyhindeki komplolara karşı bağışıklık kazandığını kanıtlamıştır. Nitekim Amerikan mahsulü Ulusal Koalisyon, gerek devrimi saptırıp yönünü değiştirme girişimlerinde, gerekse siyasi ve askeri düzeylerde başarısız olmuştur. Mübarek Şam devriminin başlamasının üzerinden üç yılı aşkın bir süre geçtiği halde Koalisyon, en basit düşünenleri bile, devrimi temsil ettiğine ya da ülkeyi içinde bulunduğu durumdan çıkarmaya yönelik çözümler sunabileceğine ikna edememiştir. Herkes biliyor ki bu Koalisyon, Amerikan projesinin bir pazarlama aracıdır ve uşaklıkta mücrim Beşşar'ın alternatifi olarak geliştirilmiştir. Yine herkes biliyor ki bu Koalisyon, kendisini alenen üreten efendisi Amerika'dan başka hiçbir şeyi temsil etmemektedir. Amerika'nın Hâdî el-Bahra'nın başkanlığı devralmasını hızla kutladığı da malumdur. Kurgusal makamlar uğrunda süregelen çatışmanın sonucu olarak ortaya çıkan aralarındaki dağınıklık ve parçalanmışlık da cabası! Dertleri, şahsi menfaatlerini gerçekleştirmek için efendilerine bağlılık gösterisi yapmaktır. Siyasi düzeyde böyledir. Askeri düzeye gelince; Koalisyonun, kendilerine pompalanan onca paraya rağmen ve üzerlerindeki onca baskıya rağmen, mücahitleri bütünleştirme kudreti göstermedeki başarısızlığı ayyuka çıkmıştır. Nükleer silahların ulaştırılmasını engellemesi de buna bir örnektir. Yine tüm mücahitler nezdinde açıkça ortaya çıkmıştır ki Koalisyon saflarında savaş, Allah'a, Rasûlü'ne ve şehitlerin kanlarına ihanettir. Çünkü o kanlar, Allah'ın sözü en yüce, kâfirlerin sözü en alçak olsun diye akıtılmış, bu uğurda nice kurbanlar verilmiştir. Bu da ancak Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in, İmam Ahmed'in Müsned'inde rivayet ettiği;

ثم تكون خلافة على منهاج النبوة "Sonra da Nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır." hadisinde müjdelediği Râşidi Hilafetin kurulmasıyla mümkündür. Ancak Râşidi Hilâfet sayesinde önceki izzet ve üstünlüğümüze kavuşacak, tarih sayfalarını yeniden yazacağız.

Ey Mübarek Şam Topraklarındaki Müslümanlar! Gözlerinizin önünde tüm komplolar darmadağın olmuş, devriminiz, aleyhinize çalışan tüm uşakları ve komplocuları ifşa etmiş, tuzaklarını derin bir vadinin diplerine düşürmüştür. Bu devrimin geriye kalan son aşaması, eman içinde toprağa basıp ümmetin liderliğini teslim almak, kendi ayakları üstünde dik durup tuzak kuranların tuzaklarını başlarına geçirmektir. Muhakkak ki Hizb-ut Tahrir, Nübüvvet metodu üzere Râşidi Hilâfet kuruluncaya kadar, gecesini gündüzüne katarak çalışmalarını sürdürmede son derece kararlıdır. O halde siz de bu muazzam fırsatın ikamesi için Hizb-ut Tahrir ile birlikte hareket edin ki Müslümanlar yeniden aziz olsun, Allah Subhânehu ve Teâlâ'nın dini hakkıyla tatbik edilebilsin.

وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ ، بِنَصْرِ اللَّهِ يَنْصُرُ مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ

"İşte o gün müminler de Allah'ın yardımıyla sevineceklerdir. Muhakkak ki (Allah) dilediğine nusret verir. O, Aziz'dir, Rahim'dir." ^{[Rum 4-5]}