Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Perşembe günü, Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad ile geçen Ekim ayında Sırbistan’ın başkenti Belgrad’da düzenlenen Bağlantısızlar Hareketi Toplantısı’nda ayaküstü kısa bir sohbet yaptığını açıkladı. Çavuşoğlu Ankara’daki 13’üncü Büyükelçiler Konferansı’nın son gününde gazetecilerin sorularını yanıtlarken “Muhalefet ile Suriye’deki rejimi bizim bir şekilde anlaştırmamız lazım. Aksi takdirde kalıcı bir barış olmaz. Bunu hep söylüyoruz” dedi. Suriye ile istihbaratlar dışında doğrudan diplomatik temasın söz konusu olup olmadığına ilişkin bir soru üzerine Çavuşoğlu, “Daha önce istihbaratlar arası görüşmelerin olduğunu ancak daha sonra bunda bir kesinti olduğunu, şimdi tekrar başladığını” belirtti.

Ey mübarek Şam toprakları Müslümanları! Türkiye Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun açıklamaları, Amerika’ya hizmet etmek, ajanı Esad’ı korumak ve tarihin en büyük devrimlerinden birini diri diri gömmek için Türk rejiminin oynadığı fonksiyonel rolü teyit ediyor. Olayları takip edenler, Türk rejiminin sözde kötü niyetli Amerikan siyasi çözümünü hayata geçirmek amacıyla başından beri tüm bölgeleri Şam tiranının kontrolüne geri vermek için gayret ettiğini görür. Birçok bölgeleri zaten teslim etti. Grup liderlerinin kararlarına el koydu, iradelerini gasp etti. Onları Türkiye ve efendisi ABD’nin çıkarlarına hizmet eden paralı askerlere dönüştürdü. Devrime karşı işlediği suçlar listesi uzayıp gider...

Suçlu Suriye rejiminin dışişleri bakanı ve istihbaratıyla görüşenlerin, Şam tiranı ile yüz yüze veya telefon görüşmesi için zemin hazırlayanların, ne kadar aksini iddia ederlerse etsinler entrikacı olduklarında şüphe yoktur. Başka bir şey yapamıyorlarsa, en azından Şam tiranı ile ilişkileri kesmelilerdir.

Ey İslam’ın Payitahtı Biladu’ş Şam Müslümanları! Türk rejiminin komplosuna ve suç rejimiyle anlaşma çağrısına karşı sözde kurtarılmış bölgelerde düzenlenen gösteriler, devrimin hala halkın kalbinde alev alev yandığını, suç rejimini devirmeye hala kararlı olduklarını ve katille anlaşmak yerine onuruyla ölmeyi yeğlediklerini vurguluyor. Aynı zamanda halkın devrimi güçlü bir şekilde benimsediğini de gösteriyor. Halkın düzenlediği gösteriler ve gösterilerde atılan sloganlar, düşmanlarla birlikte komplocuları bir bukalemun gibi renk almaya ve devrim düşmanlarına hizmet etmek için devrimcilerin kan ve fedakârlıklarıyla ticaret yapmalarının utancını silemeyecek yeni yöntemler benimsemeye zorluyor.

Buna göre herkes olay seviyesinde olmalı ve sorumluluk almalıdır. Gerçekler, tüm düşmanlarımızla ipleri kesmek, Allah’ın ipine sarılmak, bilinçli ve sadık bir siyasi liderliğin arkasından gitmek için basiretleri hala kapalı birkaç kişiye ifşa etmiştir. Başta Türk rejimi olmak üzere düşmanlarımız, başımıza belalar gelmesini bekliyorlar. Söz konusu siyasi liderlik, ümmetin akidesinden fışkıran bir kurtuluş projesine sahiptir. Rejimi devirmek, insanları kötülüklerinden kurtarmak, Allah düşmanlarının hoşuna gitmese de Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devletini kurmak için başkente gidecek yol haritası bile hazırdır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

وَيَقُولُونَ مَتَى هُوَ قُلْ عَسَى أَنْ يَكُونَ قَرِيباً “Ne zamanmış o?” diyecekler. De ki: “Yakın olsa gerek!”^{[İsra 51]}