Perşembe sabahı bazı gazeteler, Adalet Bakanı Avad Hasen en-Nur’un açıklamalarını manşete taşıdılar. Bakan açıklamasında, “Dinden dönme, recim ve belli bir süre borçlu kalmak gibi bazı Sudan kanunları, İslam Şeriatı ve uluslararası sözleşmeler ile çelişiyor”diyor ve “Bugün mürtet hükmü uygulanabilir mi? Çağımızda insanları recmetmek de ne oluyor? Recim cezası, idam ile olabiliyorsa, o zaman neden idam etmeyelim?” diye de soruyor.

Mürtet hükmü ve muhsan zinakarın recmedilmesi, şeri bir hükümdür ve bu hükümler, İslam Şeriatı ile çelişmezler. Adalet Bakanı, hedef saptırmak için İslam Şeriatı ile uluslararası sözleşmeleri ile aynı cümlede zikretti. Zaten amaç da budur. Evet, biz, bazı hadler ve kişisel hükümler dışında Sudan yasalarının İslam ile hiçbir ilgisi olmadığı konusunda bakan ile aynı fikirdeyiz. Ne anayasa ne siyasal ve ekonomik sistemler ne de diğer yasalar kesinlikle İslam esasına dayalı değildir.

Sudan yöneticilerinin amacı, İslam’ı andıran ya da İslam’ın ceza sistemi ile ilgili tüm hükümlerini karalamak ve sömürgeci kâfir Batıyı hoşnut etmek için bu hükümlerin hepsini uluslararası küfür yasaları ile uyumlu hale getirmektir. Tekrarlıyoruz amaç, açıkça ülkeyi laikleştirmek ve slogan bile olsa İslam adını taşıyan her şeyi silip atmaktır.

Art niyetli uluslararası küfür yasalarının ilk uygulandığı alanın, dini zaruret olarak bilinen şeri hükümler olduğunu görüyoruz. Bunun için Adalet Bakanı, dini hükümlerde şüphe oluşturmaya çalışıyor. Dini zaruret diyoruz, çünkü mürtet hükmü, sahih hadisle sabittir. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

من بدل دينه فاقتلوه“Kim dinini değiştirirse, öldürün.”

Muhsan zinakarın recmedilmesi de Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in uygulamalı sünneti ile sabittir. Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem, Maiz, Ğamidiyye ve zina eden bir Yahudi’yi recmetmiştir.

Taşla recmetmeye gelince, keza bu da bir şeri hükümdür, bu hükmün çağdaşlıkla hiçbir ilgisi yoktur. Taşlamadan hikmetin ne olduğunu hiç kimse bilmiyor. Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem, mürtedin recmedilmesini değil öldürülmesini emretti. Müslümanların cemaatini parçalaya çalışanların kılıçla vurulmasını emretti. Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

من أتاكم وأمركم جميعا على قلب رجل واحد يريد أن يشق عصاكم أو يفرق جماعتكم فاقتلوه“Siz yönetim işinde bir adam üzerinde birleşmiş iken, birisi gelip sizin asanızı kırmak ya da cemaatinizi parçalamak isterse onu öldürün.”

Kılıçla vurmak ve taşlamaktan amaç, öldürmek olsa da biz, Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem tarafından belirlendiği için aletlerin seçiminde özgür değiliz. Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem, muhsan zinakarın taş ile recmedilmesini emretti. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

وَمَا كانَ لِمُؤْمِنٍ وَلا مُؤْمِنَةٍ إِذَا قَضَى اللهُ وَرَسُولُهُ أَمْراً أَنْ يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ أَمْرِهِمْ“Allah ve Rasûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur.”^{[Ahzab 36]}

Biz, Adalet Bakanı ve onun zalim rejimini İslam hükümlerini kâfir Batı sistemleri ile değiştirme akıbetinden şiddetle sakındırıyoruz. Oysa Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devleti yoluyla tüm İslam hükümlerini yönetim, siyaset, ekonomi, ceza sistemi ve muamelelerde uygulama sahasına koymak bu ülkenin yönetici ve Müslümanlarına kesinlikle farzdır.