Başbakan Abdullah Hamduk, “Ulusal kriz ve geçiş sorunları - ileriye giden yol” başlıklı bir girişim başlattı. Hamduk, “Ülkemiz, ulusal projenin yokluğunda bağımsızlığından bu yana kapsamlı bir ulusal kriz yaşıyor. Sudanlıların eşit vatandaşlığını sağlayan demokratik bir sivil hükümetin kurulması arzusunu yerine getiren yeterli fikir birliğine sahiptir.”dedi. Girişimin en önemli noktası, kapsamlı siyasi çözümdür. Hamduk bu çözümde devlet içindeki karar merkezlerinin birliğinden ve ortak bir vizyona göre çalışmalarından bahsetti.

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak biz, Sudan’ın sömürgeci kâfirden sözde bağımsızlığından bu yana gerçekten boğucu siyasi ve ekonomik bir kriz yaşadığını vurguluyoruz. Kriz günden güne büyüyor. Sudan, topyekûn çöküşün eşiğine geldi. Başbakanın çözüm arayışı bu yüzdendir. Ancak ne var ki demokratik kapitalist sistem kutusu içinde çözüm arıyor! Oysa kapitalizm, hastalığın babasıdır. Yetmiş yıldır tüm yöneticiler, siyasi ve ekonomik başarısızlık yaşıyorlar. Hâlbuki çözüm, ayın on dördü gibi açık ve nettir:

Birincisi: Önce Allah’ın, sonra da âlemlerin rızasına sahip proje, Allah’ın indirdikleriyle yönetimdir.

فَلَا وَرَبِّكَ لَا يُؤْمِنُونَ حَتَّى يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لَا يَجِدُوا فِي أَنْفُسِهِمْ حَرَجاً مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْلِيماً “Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar”^{[Nisa 65]} Sadık politikacılar, İslam’ın yönetişim, ekonomi ve diğer sistemlerini yürürlüğe koyduğunda, göz açıp kapamaya ülkenin tüm krizleri çözülecektir. Çünkü bu sistemler Âlim ve her şeyden haberdar olan Allah Subhânehu ve Teâlâ katından indirilmiştir.

İkincisi: Mutlak egemenlik, Şeriata aittir (Allah’ın Kitabına, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in Sünnetine, İcmau’s Sahabe ve Kıyas). Yöneten ve yönetilen herkes, İslam’ın hükümlerine bağlıdır. Otorite, ümmete aittir. Ümmet otoritesini yönetici (halife) şartlarını barındıran kimseye verir. Allah’ın Kitabı ve Rasûl’ünün Sünneti üzere Müslümanların Halifesine ve müminlerin İmamına biat eder. Böylece Hamduk’un askeri ve sivil bileşenlerinin anlaşmasına dayalı ajan sistemin egemenliği altında şikâyet ettiği karar merkezlerinin çokluğu ortadan kalkacaktır! Yalnızca Halife, anayasa ve yasaları benimseme hakkına sahiptir, emri anlaşmazlığı ortadan kaldırır.

Üçüncüsü: Devlette tek bir silahlı güç vardır, o da ordudur. Ordunun akidesi, yüce İslam’ın akidesidir. İşi, Allah yolunda cihat ve sınırları korumaktır. Askerin bir bölümü (polis), görevini ihsanla yerine getirmek için özel bir kültürle özel olarak eğitilir. İç güvenlik işleriyle uğraşır. Böylece silahlı kuvvetlerin çokluk sorunu da ortadan kalkar.

Sonuç olarak krizler için köklü çözüm işte budur. Devlet içinde birden fazla karar merkezi ve birden fazla silahlı kuvvet olmayacaktır. Bu ise ancak Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devletinde mümkündür. Hizb-ut Tahrir, ümmetle birlikte Hilafeti kurmaya çalışıyor, İslam’ın hükümlerini realiteye dönüştürmek için güç ve kuvvet ehlinden nusret talep ediyor. Andolsun ki bunda Rahman’ın rızası, ahiret ve dünyanın iyiliği vardır.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ “Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Rasûl’üne icabet edin.” ^{[Enfal 24]}