Perşembe, 26 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/28
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Sudan Vilâyeti
Medya Bürosu

No: SD–BA–2019–KRS–TR–08 H. 20 Rabi’-ul Âhir 1441
M. Salı, 17 Aralık 2019

Hizb-ut-Tahrir, Allah’ın Buyruğuna İmtisalen Eylemler Yapar, Kimseden İzin Almaz

Gazeteci Lena Yakup, Bajnews sitesinde Hizb-ut Tahrir’in sözde Sudan Dostları Konferansı’nı kınamak için düzenlediği gösteriyi eleştiren bir makale kaleme aldı. Yazısında Yakup şunları söyledi: Düzinelerce protestocu, Sadakat Salonu önünde bir gösteri düzenledi. Göstericiler, Sudan Dostları konferansını kınayıcı pankartlar taşıdı. Hizb-ut Tahrir / Sudan üyesi protestocular, bir sonraki bütçeyi desteklemek için hükümetin donörlardan para dilemesini reddettiklerini, ülkenin enerjisi ile ekonomik sorunların üstesinden gelineceğini belirttiler! Vallahi bu, ülke tarihinin en garip protestosudur. Yoksul bir ülke, uluslararası toplumun destekleme arzusunu protesto ediyor ve bunu dilencilik olarak algılıyor. Oysa önceki hükümet, işlerini ve hayatını krediler, hibeler, bağışlar ve sübvansiyonlar ile yürütmekteydi. Hizb-ut Tahrir ve diğer partiler buna sessiz kalmaktaydı! Manzara çok güzel, özgürlük ve demokrasinin varlığının göstergesiydi. Şu anda mevcut özgürlüklerde mükemmel aşamalara ulaşmış olsak da, Sudan Dostları’nın Sadakat Salonuna girerken bu sahneyi görmeleri önemliydi!

Olayları izleyen bir gazetecinin, Hizb-ut-Tahrir ile önceki hükümet arasında irtibat kurması oldukça garip. Hâlbuki bu yanlış irtibatı ortadan kaldıracak bilgilere sahipti. Araştırmacı gazeteci kız kardeşimiz gerçekler hakkında enformasyon alabilirdi. Hizb-ut-Tahrir / Sudan Vilayeti üyelerinin etkinliğe katılmak için gazetecilere ve medya organlarına gönderdiği özel ve genel davete neden cevap vermedi? Şüphesiz bu, parti ile önceki rejim arasındaki bu anonim irtibatı ortadan kaldıracaktır.

Uluslararası toplum konusuna ve desteğine gelince, derinliğe ve aydınlığa muhtaçtır, çünkü birçok kişi başını kuma gömmektedir.

Sömürgeci kâfir Batı Avrupa ülkeleri, İslami ülkelerde söz sahibidir. Bu ülkeleri kontrol ettikleri, aşağıladıkları, teslim aldıkları bir gerçektir. Küstah insanlar ancak bunun farkında olmaz. Batı, Osmanlı Hilafet Devletini yıktıktan ve Müslümanları uluslararası siyasetten dışladıktan sonra Sykes Picot anlaşması kapsamında yarattığı tüm ülkelerde etkisini genişletti. Sudan da bu devletçiklerden biridir. Sonra geçen yüzyılın ortalarında sömürgecilik rolünü Amerika devraldı. Sömürgeciliğin sürdürülmesinde kâfir Batıya önderlik etti. Tüm dünyayı boyun eğdirdi. Batılı görüş açısını küreselleştirmek için vahşi kapitalizm meşalesini taşıdı.

Olayları takip eden biri, uluslararası toplumun mevcut tüm rejimlerin suç ortağı olduğunu görür. Bu rejimlerin, otoriterliklerine destek oldular. Bu rejimler kendi halkları pahasına olsa da kendilerinden istenileni yerine getirdiler. Aksi takdirde başarısız yöneticiler on yıllarca nasıl hüküm sürebilirler ki? Batı ülkeleri onları devirmek için neden acele etmedi ki?

Uyanık biri, sömürgeci enstrümanı yöneticilerin varlığına şaşırmaz! Batının üçüncü dünya ülkelerini yağmalayan bir asalak gibi yaşadığını bilir. Nitekim Fransa eski Cumhurbaşkanı Chirac, Afrika olmasaydı, Fransa üçüncü dünya ülkesi olurdu.dedi. Batının teşvik ettiği insanlık sloganlarına gelince, yalan ve aldatmadan başka bir şey değil. Eylemleri, suçlarının en iyi kanıtıdır. Diktatörleri desteklediler, iktidarlarını perçinlediler, Filistin halkının soğukkanlılıkla öldürülmesini destekleyen bu dünya düzeninin hegemonyasından kurtulma girişimleri ile mücadele ettiler! Batının Şam ve zorbası Beşşar’ı desteklediğini herkes bilir. Trump’ın favorisi diktatör Es Sisi’ye gelince, körpecik muhalif gençleri idam etti. Kimse hesabını sormadı. Rohingya, Doğu Türkistan ve Orta Afrika Müslümanlarını unutmuyoruz.

Tuhaf olan şu ki, hâlâ bu ülkelere güvenenler ve sloganlarına inananlar var. Bu ülkelere yalvarıyorlar, yardım dileniyorlar. Bu ülkeler, öncekileri iktidarda yardımsız bırakmış olmalarına rağmen yine de ihanetlerine gerekçeler üretiyorlar ve kurtarıcı oldukları konusunda ısrarcılar! Sudan’ın yeni yöneticilerinin de kapitalist düzenden yardım dilendiğini görüyoruz. Verecekleri destek, hâkimiyet ve hegemonya ajandasıyla bağlantılı kısıtlı destektir. Bunu çok iyi biliyorlar... Bu nedenle bağış konferanslarında dilencilik yapan bu yöneticileri tebrik edenler ve destekleyenler aslında Batıya bağımlılık ve kölelikte kendisine verilen rolü oynuyor.

Bu dış politika olamaz. Çünkü herhangi bir devletin dış politikası, aslında belirli temellere ve özel kriterlere dayanmalı, o ülkenin inancından, diğer milletler, halklar ve ülkelerle olan ilişkilerinde vatandaşlarının işlerini güttüğü hayat hakkındaki kavramlarından fışkırmalıdır. Müslümanlar, küresel veya bölgesel siyasal sistemin bir parçası olamazlar. Hilafet Devletindeki gibi olmalılar, bağımsız politika gütmeli, şeri hükümleri merkez almalı, İslam ve Müslümanların çıkarlarına öncelik vermelidir.

Sözde bağımsızlıktan beri dış ilişkiler, İslam akidesine dayalı ve halkın çıkarlarını gözeten bağımsız ilişkiler değildi. Ülke halkının çıkarlarından ziyade sömürgeci büyük güçlerin çıkarlarını gözetmekteydi. Bu yüzden yöneticilerin karışıklık ve ikiyüzlülük içinde olduklarını, kâfir düşmanın yanında yer aldıklarını görüyoruz. Önceki hükümetlerin özelleştirme sistemini benimsemeleri, yabancı yatırımlara kolaylık sağlamaları bu yüzdendir. Her tesis ve proje yabancıya hibe edildi. Bu ülke halkına geçim sıkıntısından başka bir şey kalmadı. Kurtuluş hükümetinin bıraktığı her şeyi yok edeceğini söyleyenler, bugün onun izinden gitmektedir!

Kanıtlar, bu ortakların gerçek yüzünü ifşa etti. Ortada şek ve şüphe bırakmadı. Uluslararası toplumun Sudan’ı destekleme arzusunda olduğu söylenemez. Tersine Batılı ülkelerin bağışçı ülkeler olduğunu ya da yardım etmek istediklerini düşünmek yüzeyselliktir! Avrupa ve Amerikan siyasi projelerinin amacı, kendi vizyon ve perspektiflerinin egemen olmasını sağlamak, IMF kredileri yoluyla ülkenin varlıklarını kontrol altına almak, hammadde kaynağını kurutan yabancı yatırımı kolaylaştırmak için baskı yapmaktır. Sıradan insanlar bile Batının Sudan halkına şefkat gösterdiğini veya fakirleri ve yoksulları düşündüğünü söyleyemez. Şüphesiz bu durumun müsebbibi, onlarca yıldır uygulanan kapitalist ekonomik sistemdir. Servet zengini bir ülkede halk, geçim sıkıntısı yaşıyor, pahalılık ve yoksulluk söz konusu...

Tarafsızlık iddiasındaki medyanın, sömürgeci kâfirlerin stepnesi ve enstrümanı olduğu açıktır. Açgözlü kapitalist Batının planlarını deşifre etmek için kılını bile kıpırdatmıyor, her eylemiyle sömürgeciliğe hizmet ediyor, kiralık kalemleri ile sömürgeciliğin goygoyculuğunu yapıyor. Aksi takdirde düşman ve açgözlü kapitalistlerin art niyetli çalışmalarını nasıl dost ve ortak olarak gösterebilir ki? Medya dürüstçe işini yapmış olsaydı, Batının, halkların kanını emici çirkin dişlerini ifşa eden gerçek bilgileri, kamuoyunun önüne sererdi. Sudan’da Dünya Bankası temsilcisi Xavier Fortunado şunları dedi: “Sudan’ın toplam dış borcu yaklaşık 46 milyar dolardır. Asıl borç yüzde 15’tir, yaklaşık 6,9 milyon dolar. Yüzde 85’i (39,4 milyar dolar) borç, ödememe cezası ve borç servisidir (yani faiz)!” [et-Teyyar gazetesi]

Açıkçası sömürgeci büyük güçler, Sudan halkına yardım etmek, Darfur’daki savaş bölgelerini imar etmek ya da zorda olanların yardımına koşmak için para yardımında bulunmaz. Batı plan ve projelerine göre hareket eden ilgili taraflara siyasi bir bedel karşılığında para verirler. Yöneticiler ise gönüllü olarak borç tuzağına düştükleri için sadece bu planın uygulayıcısıdır. Ülkeyi ve halkı Uluslararası Para Fonu’na, lanet reçetelerine, Dünya Bankası’na ve korsanlık politikasına ipotek ettiler. Aslında bağışçı ülkeler adındaki sömürge güçlerin yapmış olduğu ve yapacakları tüm yardımlar, hilekârlığı ve düzenbazlığı ifşa olmuş politik paralardır. Kiralık kalemler ve sahtekâr yöneticiler, bu düzenbazlığı örtbas ediyorlar.

Hizb-ut Tahrir, özgürlüklerden ziyade Allah’ın buyruğuna imtisalen bu gösteriyi düzenledi. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

وَلَا تَرْكَنُوا إِلَى الَّذِينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ أَوْلِيَاءَ ثُمَّ لَا تُنْصَرُونَ Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allahtan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez.” [Hud 113] Hizb, konuşan ağızların susturulduğu günlerde bile gösteriler düzenlemiş, tüm gençleri gözaltına alınmış, işkenceye maruz kalmışlardır. Ama yine de kutsal bir görev olarak addettikleri amelleri yapmaktan vazgeçmemişlerdir. Hizb-ut Tahrir, özgürlükler düşüncesine inanmaz. Çünkü özgürlükler, egemenliği halka ait kılan, halkı otoritelerin kaynağı gören demokratik yönetim sisteminin varlığını gerektiren Batılı politik fikirlerdir. Demokraside insan kendisinin efendisidir, egemenliğini ve iradesini uygular. Yasalar ve hayat sistemleri koyar, yöneticilerini seçer. Bu nedenle (kâfir Batının siyasi düşüncesine göre) dört genel özgürlük kaçınılmazdır: İnanç özgürlüğü, ifade özgürlüğü, mülkiyet özgürlüğü ve kişisel özgürlük. Özgürlükler fikri, İslam inancına aykırı batıl bir fikirdir. Çünkü Müslüman eylem ve söylemlerinde özgür değildir. İstediğini yapamaz. Aksine Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın bir kuludur. İslam dinini değiştirirse, öldürülür. Bu, inanç özgürlüğüne aykırıdır. Müslüman küfür görüşünü ya da Şeriata aykırı bir görüş söylerse, cezalandırılmak için hâkim karşısına çıkarılır. Bu ise ifade özgürlüğüne aykırıdır... Müslümanların hak ve görevlerinin temeli İslam’dır. [Allah’ın Kitabı, Rasûlün Sünneti, İcmau’s Sahabe ve Şeri Kıyas] Müslümanların İslam’ın öğretisi dışından bir şey almaları haramdır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

وَمَا آتَاكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُوا وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ Peygamber size ne verirse onu alın, sizi neden menederse ondan geri durun; Allah’tan sakının, doğrusu Allah’ın cezalandırması çetindir.[Haşr 7] Sevgili Peygamberimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem de şöyle buyuruyor:

مَنْ عَمِلَ عَمَلاً لَيْسَ عَلَيْهِ أَمْرُنَا فَهُوَ رَدٌّ “Kim dinimiz üzerinde olmayan bir iş yaparsa, merduttur.” [Müslim]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Sudan Vilâyeti
Medya Bürosu
Adres Bilgileri ve Web Sitesi
21 October Street, Imarat al-Vaqf, Ground Floor, East Khartum / Sudan
Telefon: +(249) 0912 24 01 43 – 0912 37 77 07
http://www.hizb-sudan.org/
E-Mail: spokman_sd@dbzmail.com

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER