Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir, Suriye’nin başkent, Şam’a gerçekleştirdiği bir kaç saatlik ziyaretini 16 Aralık 2018 Pazar akşamı tamamladı. Ziyareti sırasında kendisini havaalanında karşılayan Devlet Başkanı Beşşar Esed ile bir dizi görüşmeler yaptı. Sudan Tribune gazetesine konuşan diplomatik kaynaklar, ziyaretin Rusya’nın arabuluculuğunda gerçekleştiğini belirttiler. El Beşir, 2011 yılında patlak veren devrimden bu yana Suriye’yi ziyaret eden ilk Arap Devlet Başkanı olarak kabul ediliyor.

Bu durum karşısında Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak biz, aşağıdaki hususları kamuoyuyla paylaşıyoruz:

Birincisi: Tüm dünya, asrın mücrimi Beşşar Esed’in, pazarlara, okullara attığı varil bombaları ile, füzeler ve kimyasal silahlar ile halkına karşı işlediği vahşi katliamları biliyor. Katliamlarda bebekler ve yaşlılar can verdi. Cezaevi ve gözaltı merkezlerinde yapılan işkence, insanlık dışı zulüm ve suçları saymıyoruz bile. İnsanlar, zulümden kaçmak, adaletli bir yaşam sürmek ve güvenlik arayışıyla yurtlarını terk ettiler. Müslümanlar için tek güvenlik, İslami yönetimin ikamesidir.

İkincisi: El Beşir’in bu adımı, tüm Arap hükümdarlarına mücrim Esed rejiminin izolasyonunu kırmak için örnek teşkil edecektir. Tarih bunu kıyamet gününe kadar kara bir leke ve rezil rüsva olarak kayda geçecektir.

Üçüncüsü: Belli ki bu ziyaret, köklü Amerikan ajanı olan Suriye rejiminin izolasyonunu kırmak için Amerikan talimatıyla gerçekleşmiştir. Bu sadece bir ziyaret değildir, aksine rol paylaşımıdır. 16 Aralık 2018 Pazar günü BBC sitesi, El Beşir’in Suriye ziyareti ile ilgili olarak şöyle bir haber yayımladı: “Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlit Çavuşoğlu, “Demokratik bir seçim kazanması durumunda herkesin Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed ile çalışmayı değerlendirmesi gerekebilir” dedi.” El Kuds El Arabi gazetesi, 19 Aralık 2018’de İngiliz Independent gazetesinden “El Beşir’e ziyaret emrini veren ABD Başkanı Donald Trump’tır. Ama Trump’ın bu rehabilitasyon girişimi, hüsranla sonuçlanacaktır.”ifadelerini aktardı.

Sonuç olarak diyoruz ki, İslam ümmetinin yaşadığı bu durum, normal değil. Çünkü mazlum Müslümanları koruyacak ve savunacak bir devlet yok. Eğer Müslümanların bir Halifesi olmuş olsaydı, onları savunurdu. Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem Beni Kaynuka Yahudilerini Müslüman bir erkeği öldürdükleri için Medine’den sürdü. Mutasım, tek bir kadını kurtarmak için koskoca bir ordu hazırladı. Sadece Müslümanların Halifesi savunmasız insanlara yardım edebilir. Dinlerini satan, ülkelerini sömürgeci kâfirlere peşkeş çeken bu hükümdarlardan yardım beklenmez. Dahası Halife, Allah’ın Şeriatını uygulayacak, sömürgeci kâfirlerin ellerini kesecektir. Bu yüzden ümmet, zilleti bertaraf edebilmesi için Hizb-ut Tahrir’li gençlerle birlikte hareket etmeli, Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet yoluyla İslam otoritesini kurmalıdır. Hilafet, Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın vaadi, Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesidir.

ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ“Sonra Nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır.” ^[Ahmed]

İbrâhîm Usmân [Ebu Halîl]