2 Nisan 2015'de St. Petersburg kentinde Hizb-ut Tahrir üyesi Dimitri Mikhailov ve İsa Ragimov tutuklandı. Güvenlik güçleri bu iki gencin evine baskın düzenledi, ama İslam'ı etüt eden ve davetçi her Müslüman evinde olması gerekenler dışında hiç şey bulamadılar. Bulunanlar, pür İslam kültürüdür. Tutuklanan gençlere Ceza Kanunu'nun 205,5 Maddesi uyarınca [Terör örgütüne üye olmak ve bu örgütün faaliyetlerine katılmak] haklarında dava açıldı. 3 Nisan'da Kirov Bölge Mahkemesi, soruşturma tamamlanana kadar bir ay boyunca tutuklu kalmalarına hükmetti. Bu dosya, aynı madde uyarınca 2014 yazındaki bir önceki dosya ile birleştirildi.

Güvenlik birimleri, geçtiğimiz yıl 24 Haziran'da gerçekleştirilen önceki tutuklamalar ile yetinmediler. O zaman da çok sayıda Hizbin üyesi ve diğer Müslümanlar tutuklanmıştı. Altısı terör ile suçlanmıştı! Son tutuklamalar ve onlarca yıl hapis tehdidi Hizbin gençlerini yıldıramadı. Zira Hizbin üyeleri hâlâ kuzey başkent ve diğer bölge halkına İslam davetini taşımaktadırlar. Tutuklu Müslümanlar, St. Petersburg camisinin öncülerinden olarak bilinmektedir. Müslümanların ve İslami değerlerin korunmasına yönelik kamuoyu faaliyetleri ve aktivitelerin düzenlenmesine katılıyorlardı. Çevrelerindeki insanlara daveti taşıyarak, İslam'ı açıklayarak ve iyiliği emredip kötülükten nehyederek Allah Subhânehu ve Teâlâ'yı razı etmek için çabalıyorlardı. İşte bu samimi davet taşıyıcıları, bu nedenden dolayı tutuklandı.

Terör suçlamasına gelince, herkes biliyor ki Rusya, Hizb-ut Tahrir'i terör örgütü olarak kabul eden dünyadaki tek ülkedir. Rus yetkililer, zorla, tehditle, yalanlarla Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in davetini durdurmak için çalışan ve bugün olduğu gibi İslam'ın yayılmasını önlemek için her türlü suçu işleyen Mekke'deki Kureyş'i adım adım takip ediyorlar. Kureyş'in başlıca silahı, yalan, şiddet ve aldatmaydı. Müslümanların tek silahı ise hak sözüydü. Ama bunlar dünyada zillet ve rezil rüsva olarak Rus yetkililere geri dönecektir. Ahiret azabı ise daha şiddetli ve daha korkunçtur. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

ثُمَّ قِيلَ لِلَّذِينَ ظَلَمُواْ ذُوقُواْ عَذَابَ الْخُلْدِ هَلْ تُجْزَوْنَ إِلاَّ بِمَا كُنتُمْ تَكْسِبُونَ "Sonra o (kendilerine) zulmedenlere, "Ebedî azabı tadın!" denilecek. Kazanmakta olduğunuzdan başkasının karşılığını mı bulacaksınız?" ^{[Yunus 52]}