10 Şubat 2020’de Yekaterinburg’daki Merkez Askeri Bölge Mahkemesi, Hizb-ut Tahrir / Rusya faaliyetlerini organize etmekle suçlanan Edward Nazamov’u yüksek güvenlikli bir ceza kolonisinde 23 yıl hapis cezasına çarptırdı. Mahkeme, Rus Ceza Kanunu’nun 205.5/1 “Terör örgütü faaliyetleri organize etmek”, 205.1/1 “terörizmi desteklemek” ve 78 “iktidarı zorla ele geçirmek” maddeleri uyarınca kardeşimizi suçlu buldu.

Ayrıca Rus medyası da bir kaç kez Nazamov’u Hizb-ut Tahrir / Rusya lideri olarak nitelendirdi. 2005 yılında Edward, Hizb-ut Tahrir faaliyetlerine katılım sağlamaktan suçlu bulunmuş, ancak o zaman İslam çağrısına “terörle mücadele” bağlamında zorbalık uygulanmamıştı. Bu nedenle, Rus Ceza Kanunu’nun 282,2 / 2 “Aşırı örgüt faaliyetlerine katılım” maddesi uyarınca iki yıl denetimli serbestlik cezasına çarptırılmıştı

Duruşmadaki “son sözünde” Nazamov, İslam’dan, Rusya’da Müslümanların gördüğü zulümden, İslam karşıtı politika ve mevzuattan, devlet medyasındaki İslam karşıtlığından bahsetti. Devlet politikasının doğal sonucu olarak, Rus toplumunda İslamofobinin ortaya çıktığını, devletin, İslam karşıtı politikasını ve Müslümanlara yaptığı baskıyı haklı göstermek için İslam ve toplumdaki Müslümanlar hakkında olumsuz bir imaj çizdiğini belirtti.

Edward ayrıca hayatı hakkında da bahsetti. İslam’ı tam bir farkındalık ile nasıl anladığını, hayatta zor zamanlarında dinin kendisine nasıl yardımcı olduğunu anlattı. İnsan yapımı ve sürekli değişkenlik arz eden kanunların aksine Kuran’ın, 14 asırdan fazla bir süredir sabit kalan hükümler için değişmeyen tek gerçek kaynak olduğunu söyledi. Nazamov, çelişkili durumlar yaratan bu yasaların sertleştirilmesi de dâhil olmak üzere sürekli değişen Rus mevzuatına atıf yaptı. Bu yasalara göre şekil alsa da Müslümanın, zorba Rus mekanizmasının gözünde hep “suçlu” olarak kalacağını ifade etti. Edward, kendisine karşı yöneltilen tüm suçlamaları reddetti, eylemlerinde herhangi bir suç unsuruna rastlanmadığını söyledi. Ardından İslam’dan şüphe edenlere ve inançlarından dolayı Müslümanları hapse atanlara karşı suçlamalarda bulundu.

İslami dava erlerini terörizmle suçlamak, iktidarın gerçek karşısında ve tek silahları sözleri olan kimseler önünde çaresizliğini itiraftan başka bir şey değildir. Hizb-ut Tahrir üyelerine karşı Rus özel servislerinin attığı iftiraların ifşa olacağında hiç şüphe yok. Allah Subhânehu ve Teâlâ’ya imanlarından dolayı Müslümanları cezaevine atanların maskesi düşecek, suçlarından ötürü hesaba çekileceklerdir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ لِيَصُدُّوا عَن سَبِيلِ اللَّهِ فَسَيُنفِقُونَهَا ثُمَّ تَكُونُ عَلَيْهِمْ حَسْرَةً ثُمَّ يُغْلَبُونَ وَالَّذِينَ كَفَرُوا إِلَى جَهَنَّمَ يُحْشَرُونَ “Şüphe yok ki, kafirler mallarını Allah yolundan alıkoymak için harcarlar ve harcayacaklardır. Sonra bu mallar onlara bir iç acısı olacak, sonra da yenilgiye uğrayacaklardır. Kâfirler toplanıp cehenneme sürüleceklerdir.” ^{[Enfal 36]}