Hizb-ut Tahrir / Pakistan Vilayeti, Pakistan silahlı kuvvetleri ve kurumlarına yönelik devam eden saldırıları şiddetle kınar ve aşağıdaki noktalara dikkat çekmek ister:

1- Bu tür saldırıları yapanlar, sadece Pakistan ve Afganistan’daki Amerikan Raj’ın güçlenmesine yardımcı olacaklardır. Amerika, Pakistan silahlı kuvvetlerini zayıflatmak istiyor ve FATA’da kabile militanları ile uğraştırarak ordunun gücünü absorbe etmek için çabalıyor.

2- Dini konularda cahil olan kimseler ancak bu tür saldırıları İslam adına işleyebilirler. Zira Allah Subhânehu ve Teâlâ Kuran’da şöyle buyuruyor:

وَمَنْ يَقْتُلْ مُؤْمِنًا مُتَعَمِّدًا فَجَزَاؤُهُ جَهَنَّمُ خَالِدًا فِيهَا وَغَضِبَ اللَّهُ عَلَيْهِ وَلَعَنَهُ وَأَعَدَّ لَهُ عَذَابًا عَظِيمًا“Kim bir mümini kasten öldürürse cezası, içinde ebediyen kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lanetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.” ^{[Nisa 93]}

3-Hizb-ut Tahrir / Pakistan Vilayeti, ümmete, medyaya, düşünürlere ve politikacılara, Ulusal Eylem Planı kisvesi altında Amerika’nın terörle mücadele kumpasını desteklemek için Pakistan silahlı kuvvetleri ve devlet aygıtını sürekli felaket politikasına sürükleyen Rahil-Navaz rejimini muhasebe etme görevini hatırlatıyor. İslam’a ve cihada karşı savaş anlamına gelen Amerika’nın terörle mücadele sevdasını körü körüne destekleyen bu politika, Bush’un Afganistan Haçlı savaşına lojistik destek sağlayan Amerika’nın sadık ajanı General Pervez Müşerref tarafından üretilmiştir. Daha sonra Bush’un ısrarıyla Müşerref, Pakistan silahlı kuvvetlerini Peştun kabilelerine karşı yıllarca sürecek bir bataklığa sürüklemek için Pakistan’ın kabile bölgelerine göndermiştir. İşte son birkaç yıl içinde doruğa çıkan Pakistan şiddet döngüsünün başlama serüveni böyledir. Bu döngü ile birlikte Pakistan silahlı kuvvetleri çatışmaya kilitlendi ve bu çatışma sonucunda birçok subay, asker ve sivil hayatını kaybetti.

Madara edilerek Müşerref’in iktidardan uzaklaştırılmasıyla Pakistan’ın Amerika’nın terörle mücadele kumpasına verdiği desteği sona erdirmek yerine General Keyâni, tüm kabile ve Swat bölgesine askeri operasyonları yayarak Pakistan silahlı kuvvetlerini daha fazla Amerika’nın terörle mücadele bataklığına itmiştir. Bu, daha fazla şiddete yol açmıştır. Silahlı kuvvetlerimiz ve siviller sürekli büyük kayıplar vermişlerdir. Ve şimdi Pakistan’ın yeni “güçlü adamı” General Rahil, Amerika’nın terörle mücadele bataklığını Pakistan’ın dört bölgesine ve büyük şehirlerine yayarak Pakistan’ı bataklığa saplamıştır. Böylece şiddet döngüsü hız kesmeden son sürat devam etmektedir.

Ey Pakistanlı Müslümanlar!

11 Eylül’den itibaren Pakistan’da üç farklı siyasi ve askeri liderlik gördük. Birbiri ardına gelen her rejim, Pakistan silahlı kuvvetlerini Amerika’nın terörle mücadele bataklığına adım adım itmiştir. Dolayısıyla barış ya da güvenlik bizim için hayaldir. Ne zaman korkunç saldırılara tanık olsak, ne zaman silahlı kuvvetlere mensup evlatlarımızın ve sivillerin öldürüldüğü haberini duysak, yöneticilerimizin hemen saldırı mahalline damladıklarına, cenazeden cenazeye koştuklarına, ölenlerin ailelerine destek amacıyla duygusal açıklamalar yaptıklarına tanık oluyoruz. Ne gariptir ki aynı anda da ne pahasına olursa olsun bu fitne savaşını sürdürmek için ant içtiklerini görüyoruz. Allah onları kahretsin! Amerikan çıkarlarına hizmet etmek için nasıl da ümmetin acı ve kederini kullanıyorlar! Bilinmelidir ki bu çatışma, kökten çözülmedikçe çözüme kavuşmayacaktır. Ve bu çatışmanın kökeni de Afganistan ve Pakistan’da Amerika’nın askeri, paramiliter, istihbarat ve diplomatik varlığıdır. Amerika, bu bölgeden sökülüp atılmadıkça, Pakistan veya Afganistan’a asla huzur ve barış gelmeyecektir.

Biz, Müşerref-Aziz rejiminin fitne savaşına iştirak ettiğini gördük. Keyâni-Zerdari rejiminin de Amerikan savaşına verilen desteği artırdığını gördük. Ve şimdi de Ulusal Eylem Planı kisvesi altında Rahil-Navaz rejiminin topyekûn savaşa katıldığına tanıklık ediyoruz. Onlar bu savaşa Pakistan’ın insani ve ekonomik kaynaklarını akıttılar ve on dört yıl barışsız bir hayat geçti. Biz bu kaynakları, bu bölgeden Amerika’nın varlığını ortadan kaldırmak için adamalıyız. Bu ancak Müslümanların Halifesi tarafından yapılacaktır. Halife, Müslümanların özlem duyduğu, İslam ile yöneten ve Müslüman toprakları kurtarmak için Müslümanların ordularına komutanlık eden tek gerçek güçlü yöneticidir. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

إِنَّمَا الْإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ

 “Gerçekten İmam bir kalkandır, onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur.” ^[Müslim]