Hizb-ut Tahrir / Pakistan Vilayeti, 22 Haziran 2013 tarihinde Kuta'da meydana gelen trajedinin ardından Gilgit-Baltistan bölgesinde bulunan Diyamar'daki yabancı turistlere yönelik doğrudan yapılan vahşî saldırıyı kınar ve Hizb-ut Tahrir, bu trajedinin sorumluluğunu  -General Keyâni liderliğinde olan- siyasî ve askerî liderliklerdeki hainlere yüklediği gibi bunların dışındaki sorumlulukları da onlara yükler.

Kuta katliamında sadece on gün içerisinde güvenlik güçlerinin gözleri ve kulakları önünde diğer trajedilerin meydana gelmesi sırf bir tesadüf müdür?! Olayın meydana geldiği yerin, başka herhangi bir devletin veya her hangi bir müfsidin güvenlik güçlerinin yoğunluğu nedeniyle ulaşması imkansız olan hassas bir yer olması tesadüf müdür?! Yine aynı şekilde bizim, Amerikan "Raymond Davis" şebekesine veya medya aracılığıyla birçok kez başlıklar halinde yayınlanan yerleşim bölgelerine yönelik saldırıları duymamamız bir tesadüf müdür?! Ayrıca İslamabad, Lahor ve Kuta'da çok iyi bilinen yerleşim bölgelerinin hedef alınmaması ve masum yabancı dağcıların öldürülmesi bir tesadüf müdür?!

Hizb-ut Tahrir, yerel vatandaşlara ve askerî ve sivil bölgelerde bulunan yabancılara karşı yapılan tüm bu bombalamaların ve sistematik ölüm operasyonlarının arkasında duranın, güvenli bir şekilde vahşî cürümleri işleyen "Raymond Davis" şebekesi olduğu hususunda insanları ve silahlı kuvvetlerini defalarca uyarmıştır. Çünkü onlar, General Keyâni liderliğinde olan siyasî ve askerî liderliklerdeki hainler tarafından desteklenip yardım edilmektedir.

Siyasî liderliğin görevi, güvenlik birimi başkanlarını, bu operasyonların meydana gelmesine izin verenleri ve trafikte onlara göz yumanları görevden alması veya konuyu soruşturmasıdır. Hatta bunlardan da önce ordu ya da bizzat bölge komutanının, insanların güvenliğini sağlama noktasındaki temel görevlerini yerine getirmede başarısız olmalarından dolayı istifa etmelidir. Ancak onlar, tüm bunları nasıl yapacaklar ki!

Siyasî ve askerî liderliklerdeki hainler, "Raymond Davis" şebekesindeki teröristleri takip etmede herhangi bir ciddiyet göstermedikleri gibi dahası şebeke unsurları suçüstü yakalandıklarında derhal onları serbest bırakmaktadırlar. Ancak mesele, İslam Ümmetinin muhlis evlatlarıyla ilgili olduğunda bu liderlik, ister ordu içerisinden olsun ister kamuoyundan olsun İslam şeriatının tatbik edilmesini istedikleri ve kendileri için -Hilafet'in kurulmasını hedef olarak belirledikleri sürece -Amerikalı efendisinin talimatlarıyla- onları tutuklama, kaçırma ve işkence etme girişiminde bulunmaktadırlar. Nitekim Hizb-ut Tahrir / Pakistan Resmî Sözcüsü Navit Butt'un 11 Mayıs 2012 tarihinde evlatlarının önünden kaçırılması ve üzerinden bir yıl geçmesine rağmen yasal olarak yargılanmaya sevkedilmemesi veya serbest bırakılmaması buna dair örneklerden sadece bir tanesidir.

Hizb-ut Tahrir, Silahlı Kuvvetleri içerisindeki muhlis subaylara sesleniyor ve onlara şu soruyu soruyor: Daha ne zamana kadar liderliğinizdeki hainlere karşı hoşgörülü olmaya devam edeceksiniz? Müslümanların en büyük ordusunun gücü üzerine bir kez daha soru işareti konulur mu?

Ey Silahlı Kuvvetler İçerisindeki Muhlis Subaylar! Bu hainleri kaldırıp atın, bu Ümmeti onların zulümlerinden kurtarın, uzun bir zamandır Müslümanların bağrına çöreklenen demokrasiyi kaldırın ve Hilafet Devleti'ni kurması için Emiri Celil Alim Atâ İbn-u Halil Ebu Raşta liderliğindeki Hizb-ut Tahrir'e nusret verin. Zira Amerikalılar ile sömürgecilerin Büyükelçiliklerini, konsolosluklarını ve üslerini kapatacak olan sadece Hilafet Devleti olduğu gibi "Raymond Davis" şebekesine son verecek, siyasî ve askerî tüm Haçlı şahsiyetleri ülkemizden kovacak olan da odur. Dolayısıyla bu Ümmete İslam'ın ve Müslümanların izzetini geri kazandıracak olan sadece Hilafet Devleti'dir.

Şeyh Şehzad
حزب التحرير   
Hizb-ut Tahrir   
Resmi Sözcü Yardımcısı
Pakistan Vilâyeti