Pazartesi, 23 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Pakistan Vilâyeti
Medya Bürosu

No: PK-BA-2023-MB-TR-21 H. 25 Zilka’de 1444
M. Çarşamba, 14 Haziran 2023

Pakistan Ekonomisindeki Kronik Mali Krizi Yalnızca Hilafet Çözebilir

Ardışık Pakistan hükümetleri, sürekli mali açık sorunuyla karşı karşıya kalmışlardır. Bu, devletin insanlara harcayacağı kaynakların sürekli olarak yetersiz olduğu anlamına gelir. Devletin karşı karşıya kaldığı bu kaynak sıkıntısı, ülkede uygulanan ekonomik yönetişim yapılarının doğrudan bir sonucudur. Pakistan’ın yönetici eliti, ülkede kapitalist ekonomik modeli uyguluyor. Kapitalizm, mülkiyet özgürlüğünü kutsal sayar, ülkenin ekonomik kaynaklarının özel sektörün tasarrufunda olması gerektiğine inanır ve hükümetin ekonominin işleyişine asgari düzeyde müdahale etmesi gerektiğini düşünür. Hükümet, özel sektörün güçlü bir düzenleyicisi olarak hareket etmelidir. Ekonomi yönetimine dair bu yaklaşım, devleti ülke kaynaklarının doğrudan denetiminden mahrum bırakır, aksine kaynaklar özel sektöre aittirler. Harcamaları için gelir elde etmek amacıyla devlet, özel sektöre vergi koyar. Buna ek olarak mali açığı Pakistan’ı borç tuzağına düşüren faize dayalı kredilerle finanse eder.

Özel sektör doğal olarak devletin zenginliklerine vergi koymasını devletin kaynaklarını alması olarak görür, devletin vergilendirme çabalarını yağma olarak addeder. Bu gerilim, düşmanca bir vergilendirme politikasına yol açar, devlet ve vergi vermek isteyenler, maksimum mali kazanç için birbirleriyle çatışırlar. Bu tür siyasetin yarattığı gerilim ve siyasi baskı, genellikle devletin gelir ihtiyaçlarını karşılamaya yetecek kadar vergilendirme yeteneğini engeller. Devlet daha sonra finansal kurumlardan, sermaye piyasalarından ve halktan faizli krediler alır. Faize dayalı krediler, ekonomi üzerinde bir yüktür, özellikle de devletin kalkınma dışı harcamalarını finanse etmek için kullanıldıklarında. Borcun faiz ödemesi arttıkça, vergileri artırmak ve daha da fazla faize dayalı borç almak dışında devletin bu faizi geri ödemesinin bir yolu yoktur. Böylece devlet ciddi ve sürekli bir finansal kriz döngüsü içine hapsolur. Kapitalizmin ekonomik yönetimi bize yoksul ve kaynak sıkıntısı çeken bir devlet ile zengin bir özel sektör sorunu verir.

İslam’ın ekonomik yönetime dair farklı köklü bir yaklaşımı vardır. İslam, ekonominin kritik kaynaklarının kontrolünü özel sektöre devretmez. İslam kamu, özel ve devlet olmak üzere ülke kaynaklarını üç farklı mülkiyete ayırır. Devlet, kamu ve devlet mülkiyetindeki kaynakları denetler, özel sektör ise özel mülkiyet altındaki kaynakları kontrol eder. İslam ayrıca devletin özel mülkiyete vergi konulmasına izin verir. Bununla birlikte devletin özel servete vergi koyması yeteneğini kısıtlar, Halifenin özel sektörden sadece Şeriatın zorunlu kıldığı vergileri almasına izin verir. Şeriatın koymadığı bir vergiyi, Halife’nin ümmetten alma hakkı yoktur. İslam hem devlet hem de özel sektör için her türlü faize dayalı finansmanı yasaklar. İslam’da faize dayalı işlemlere veya faiz getiren finansal araçlara izin verilmez.

Dahası kapitalizmde sermaye ve yatırım, piyasa güçleri aracılığıyla ekonomiye dağıtımı yapılır. İslam’da ise sermaye ve yatırım, ortaklık sözleşmeleri ve devletin kendisi aracılığıyla ekonomiye dağıtımı yapılır. İslam’da banka, borsa ve sermaye piyasası yoktur. Dolayısıyla özel sektör, faize dayalı kredilerle sermaye artırımına gidemez, borsada hisse senedi ihraç edemez ve sermaye piyasaları aracılığıyla tahvil ihraç edemez. Bu durum özel sektörün büyük miktarlarda sermaye toplamasını zorlaştırır. Bu nedenle İslami ekonomide telekomünikasyon, hava yolculuğu, silah üretimi, çimento ve gübre endüstrisi gibi sermaye yoğunluklu endüstrilerin tümü devlet tarafından finanse edilir. Devlet, sermaye yoğunluklu sanayilere yatırım yapar. Bu endüstriden elde edilen gelirler devletin kasasına girer. Bu nedenle İslam’da devlet zengindir.

Petrol, gaz ve maden kaynaklarının satışından elde edilen gelirler gibi kamu mülkiyeti tarafından üretilen servet, halkın ihtiyaçları için harcanmak üzere devletin idaresindedir. Devlet, büyük ölçekli sermaye yoğunluklu endüstriler tarafından üretilen gelirin sahibidir. Özel sektörden öşür, haraç ve zekât gibi Şeriatın farz kıldığı sadakaları toplar. Devletin geliri, kapitalizmin finansman modelinde olduğu gibi büyük faiz ödemeleriyle çarçur edilmez. Bu nedenle devletin halka harcayacak bolca kaynağı olur. Hilafet, ekonomiyle ilgili şeri hükümleri uygulayacak, Müslüman topraklarının muazzam ekonomik potansiyelini ortaya çıkaracaktır. Böylece az vergilendirilmiş özel sektöre sahip zengin bir devlet olacaktır. Geçmişte olduğu gibi yaygın bir ekonomik refah getirecektir. İslam’ın ekonomik sisteminin uygulanması, Hint Yarımadası’nı dünyanın en zengin bölgelerinden biri haline getirmiştir.

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Pakistan Vilâyeti
Medya Bürosu
Adres Bilgileri ve Web Sitesi
P.O. Box 1924, Lahore / Pakistan
Telefon: +(92) 345–428–7323 / +(92) 333–561–3813
https://bit.ly/3hNz70q
Fax: +(92) 21–520–6479
E-Mail: spokesman@hizb-ut-tahrir.com.pk

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER