Pakistan’ın geniş bölgelerinde şiddetli muson yağmurları nedeniyle sel felaketi yaşanıyor. NDMA’ya göre, 12 Haziran’dan bu yana 903 kişi hayatını kaybetti, 1293 kişi yaralandı, yaklaşık 300.000 ev kısmen, 200.000 ev tamamen yıkıldı. Sel, mağdurların çocuklarını sürükleyip götürüyor. İnsanlar barınaksız veya yiyeceksiz kaldılar. Çoğu alanla iletişim kurulamıyor. Her zamanki gibi hükümet sahada yok.

Seller, devletin gece gündüz seferber olması ve yardım için hiçbir çabadan kaçınmaması gereken doğal afetlerdir. Ancak yöneticiler, sanki insanların başına felaket gelmemiş gibi bir tavır içerisindeler. Sanki korku filmi izleniyor. İzleyiciler için geçici bir heyecan söz konusu. Afet, kısacık açıklamalar yapmak için bir fırsat sağlıyor. Siyasi ve askeri liderlik, ülkeyi daha fazla krediye boğmak ve baskıcı koşulları dayatmak için ucuz güç mücadelesi ve IMF’nin kurtarma paketini onaylamanın derdindeler.

Pakistan’ın mevcut liderliği, sel ve baskınlar sırasında bile koruyucusu olduğunu iddia ettiği halkın haklarını çiğniyor. İşlerini güttüğünü iddia ettiği halkın gerçek durumundan bile haberdar değil. İnsanları yetimler gibi acılar içinde kıvranmaya ve tek başına ölüme terk ediyor. Demokraside siyaset başkalarına hizmet etmek değildir, ülkenin zenginlerine hizmet etmektir. Aynı duruma daha önce Sindh ve Karaçi sellerinde de tanık olduk. Aslında bu durumu onlarca yıldır ulusal acil durumlarda onlarca kez gördük.

Demokrasi, felç edici sellerde, yıpratıcı enflasyonda, Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in onuruna hakarette, işgal altındaki Keşmir’in kurtuluşunda, sağlık ve eğitimde, kanun ve yönetmeliklerde, elektrik faturalarında, petrol fiyatlarında bizi tamamen hayal kırıklığına uğrattı. Bugün bile Pakistanlı kardeşlerinin yardımına koşanlar, sıradan Müslümanlardır. Pakistan yöneticileri ise, ya IMF ile flörtle meşguller ya da sanki tek amacı dolar kazanmakmış gibi Pakistan ordusunun FİFA dünya kupasında görev alması için uğraşıyorlar.

Sellerde veya karşılaştığımız herhangi bir sorunda bizi yalnızca Nübüvvet metodu üzere Hilafet koruyabilir. Halife İslam’ı tam anlamıyla uygulamakla kalmayacak aynı zamanda Allah huzurunda hesap verme korkusu ve bilinciyle insanların refahından da kendini sorumlu tutacaktır. İkinci Raşidi Halife Ömer El Faruk şöyle dedi:

لَوْ مَاتَتْ شَاةٌ عَلَى شَطِّ الْفُرَاتِ ضَائِعَةً لَظَنَنْتُ أَنَّ اللهَ تَعَالَى سَائِلِي عَنْهَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ  “Fırat kenarında bir oğlak kaybolsa (yahut bir kurt bir koyunu kapsa) korkarım ki kıyamet gününde onun bile hesabı Ömer’den sorulur!” diyen Ömer ibn El Hattab gibi yöneticiler üretecektir.” ^{( Ebu Naim)}

Seller sırasındaki büyük ihmalkârlığı nedeniyle demokrasinin çirkinliği artık gün ışığı kadar berraktır. Şimdi sadece ölüm fermanını bekliyor.

Ey Pakistan ordusunun samimi subayları! Değişim için bir adım öne çıkın. Asil İslam ümmetine merhamet edin. Allah’ın size bahşettiği ve hesabını soracağı güç ve kuvvetinizi, Pakistan’ın soylu Müslümanlarına yardım etmek için kullanın. Hilafetin kurulması için hemen Hizb-ut Tahrir’e nusret verin. Hilafet, sel mağdurlarına yardım etmek için dakikalar ve saatler içinde tüm imkânlarıyla seferber olacaktır.