Salı, 24 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/26
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Mısır
Medya Bürosu

No: MSu2013BAu20132014u2013MB-TRu2013001 H. 11 Rabi-ul Evve 1435
M. Pazar, 12 Ocak 2014

Basın Açıklaması Ey Fetva Meclisi! Hayır, Aksine Demokrasi Küfür Sistemidir Onu Almak ve Davet Etmek Müslümanlara Caiz Değildir

Mısır Fetva Meclisi, 1895 yılında kurulduğu günden bu yana kendisine çizilen rolü başarıyla uygulamaktadır. Fetvalar, siyasi ya da iktidardaki rejimin siyasi hayatına etkisi olan bir mesele ile ilgili ise, kesinlikle otoriteyi memnun eden türden ya da otoritesine sahte meşruiyet kazandırmak için talep ettiğine uygun oluyorlar. Hatta fetvalar birbirleriyle çelişse bile hiç fark etmiyor. Örneğin 1956 yılında Fetva Meclisi, gasp edip işgal ettiği toprakları iade etmedikçe, Filistin'i gasp eden Yahudiler ile anlaşma yapmanın caiz olmadığını söylemişti. Daha sonra 1979 yılında ise aynı Fetva Meclisi, Mısır'ın Yahudiler ile anlaşma yapmasının caiz ve bu anlaşmadan doğan etkilerin de doğru olduğunu söyledi.

10 Ocak 2014 Cuma günü Fetva Meclisi tarafından yayınlanan bir açıklamada, "Demokrasiye davet, halkın yönetiminin Allah'ın yönetimine alternatif olarak kabul edilmesi anlamına gelmez. Zira ikisi arasında hiçbir çelişki yoktur." denildi. Aynı Fetva Meclisi "Demokrasinin özü, İslam'ın özüdür. Çünkü demokrasi yönetici seçimi, şura, tavsiye, marufu emretmek, münkerden nehyetmek ve haksızlığa karşı gelmek gibi konularda siyasal İslam'ın ilkelerini temsil eder. Bazılarının iddia ettikleri gibi küfür ya da münker değildir. Demokrasiden önce İslam, demokrasinin özünün dayandığı ilkeleri kabul etmektedir." dedi.

Fetva Meclisi, demokrasinin gerçek anlamını görmezden gelmektedir. Zira demokrasilerde yasama halka aittir. Haram ve helal kılar, güzel ve çirkin görür. Özgürlükler adına şeri hükümlere bağlı kalınmaz.

Daha da kötüsü, halkın yönetimi ile Allah'ın yönetimi arasında bir çelişki olduğunu düşünmez. Daha önce çöküntü asrının en şiddetli dönemlerinde bile fetva veren hiç bir merci, böyle bir görüş ortaya koymamıştır. Çünkü Fetva Meclisi, Müslümanların gerçek anlamda demokrasiyi asla kabul etmeyeceklerini bildiği için hileye başvurdu. Demokrasinin, yöneticiyi seçmenin, şuranın, tavsiyenin ve maruf emretmenin, münkerden nehyetmenin ve haksızlığa karşı koymanın bir aracı olduğunu iddia etti. Görüldüğü gibi Meclis, verdiği fetvada demokrasinin gerçek anlamından uzak yansımaları etrafında dönüp duruyor. Hâlbuki demokrasi, egemenliğin halka ait olması demektir. Çoğunluğun görüşüne göre halk istediği yasayı koyar. Haram ve helal kılar, heva ve hevese göre güzel ve çirkin görür. Aksi takdirde onlar, bu sözde yeni anayasaya nasıl meşruiyet kazandırılacağını bize söylesinler? Oylama ve çoğunluğun görüşü alınarak mı? Yoksa Kur'an ve Sünnetten çıkarılarak mı? Demokrasi, eylemlerinde bireyin özgür olması, dilediğini yapması anlamında değil midir? Demokrasi ve özgürlükler adı altında içki içmek, zina yapmak, dini değiştirmek, kutsal olanlara hakaret etmek ve sövmek, demek değil midir?

İşte demokrasi budur. Realitesi, gerçeği ve içeriği de budur. İslam'a iman eden bir Müslüman, nasıl demokrasinin caiz olabileceğini söylemeye cesaret edebilir? Ya da nasıl İslam'dan olduğunu söyleyebilir?

Ümmet tarafından yöneticinin seçilmesi konusu ise, İslam'da nassla sabit bir meseledir. Onların öngörülen ve iddia edilen demokrasilerine ihtiyacımız yoktur. İslam'da egemenlik Şeriata aittir. Ama Halife olabilmek için insanların Halifeye biatleri temel şarttır. Dünya diktatörlük ve kralların zulüm karanlığında can çekişirken İslam'da Halife seçimle iş başına geliyordu. Raşit Halifeler olan Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali RadiyAllahu Anhum'un seçim keyfiyetini inceleyen kimse, Müslümanlara itaati vacip bir Halife olabilmesi için bunlara nasıl Ehli Hal vel Akd ve Müslümanların temsilcileri tarafından biat edildiğini açıkça görecektir.

Müslümanların temsilcilerinin [Medine halkının] görüşü dâhilinde kendisine vekâlet verilen Abdurrahman ibn Avf, kişileri dolaşıyor, evlere uğrayıp görüşlerini alıyor, adaylardan kimi Hilafete seçeceklerini öğrenmek için kadın erkek herkese soruyordu. Nihayet insanlar bu konuda Osman RadiyAllahu Anh üzerinde karar kılınca, ona biat edildi.

Dolayısıyla Hizb-ut Tahrir olarak biz, demokrasinin küfür sistemi olduğunu söylüyoruz. Küfür sistemi oluşu, yöneticinin halk tarafından seçilmesini kabul ettiğinden ileri gelmemektedir. Bu, konunun temeli değildir. Aksine yasamayı Âlemlerin Rabbi olan Allah'a değil de insana ait kılması, demokrasinin temelidir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor: إنِ الْحُكْمُ إِلَّا لِلَّهِ "Hüküm, Allah'a aittir." [Yusuf 40] Yine Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor: فَلَا وَرَبِّكَ لَا يُؤْمِنُونَ حَتَّىٰ يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لَا يَجِدُوا فِي أَنْفُسِهِمْ حَرَجًا مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْلِيمًا "Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar." [Nisa 65] Yasamanın yalnızca Allah'a ait olması ile ilgili deliller sayılamayacak kadar çoktur.

Üstelik demokrasi, kişisel özgürlükleri kabul eder. Helal ve haram engeli olmaksızın erkek ve kadın istediğini yapabilir. Yanı sıra hiç bir kısıtlama olmadan dini özgürlükler adına mürtet olabilir, din değiştirebilir. Sonra mülkiyeti özgürlüğü ile güçlü olan zayıf olanı her türlü yollarla sömürebilir. Dolayısıyla zengin daha zengin, fakir de daha fakir olur. Fikir özgürlüğü de böyledir. Doğru değil, aksine ümmetin mukaddesatına zıttır. Hatta fikir özgürlüğü bahanesiyle İslam'ı karalamak isteyenler, dâhilerden kabul edilerek ödül ve mükâfat veriliyor. Oysaki fetvalar, İslam'ın kendine ait net bir metodunun olduğunu ve her asra uygulanabilirliğini vurgulamaktadır. İlk nesil Müslümanlar, toplumların sadeliği ve devlet fonksiyonlarının azlığına rağmen İslam'ın ilk zamanlarında uygulanabilirliğini gösterdiler. Aynı zamanda Müslümanlar, toplumların karmaşıklığı ve devlet fonksiyonlarının artırması ile birlikte de İslam'ın uygulanabilirliğini ispat ettiler. Ancak demokrasi, bu çağda İslam'ın uygulanmasına ve demokrasinin Allah'tan başkasından olduğu için çöpe atılmasına açıkça izin vermedi. Hatta bazı ayrıntı ve fraksiyonlarında İslam'a uygun düşse bile, buna müsaade etmedi.

Son olarak size, izzet ve şerefin Rabbi olan Allah'ın Aziz Kitabında söylediklerini söyleriz: الْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَأَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَرَضِيتُ لَكُمُ الْإسْلامَ دِينًا "Bugün sizin dininizi kemâle erdirdim. Ve üzerinizdeki nimetimi tamamladım. Sizin için din olarak İslâm'dan razı oldum." [Maide 3] Rabbinizin sizin için razı olduğunu rıza olun. Bir kertenkele deliğine girmiş olsalar bile siz de arkalarından girmek için sizden öncekilerin sünnetlerini karış karış, arşın arşın takip etmeyin.


Şerif Zâyid
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Mısır Vilâyeti
Medya Bürosu Başkanı

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Mısır
Medya Bürosu
Adres Bilgileri ve Web Sitesi
31 el-Cela’ Caddesi, Kahire / Mısır
Telefon: Tel: +(20) 2 27738076 – 5119857010
www.hizb.net/
E-Mail: hizb.ut.tahrir.eg@gmail.com

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER