12 Mayıs Salı günü, Endonezya ve Malezya hükümetleri, Myanmar’daki işkenceden veya ülkelerindeki aşırı yoksulluktan kaçan aç ve çaresiz Rohingyalı ve Bengali erkek, kadın ve çocuklarla dolu teknelerin ülkelerine girişine izin vermediler. Malezya Donanma Gücü İlk Amirali Tan Kok Kwee, “Herhangi bir yabancı geminin ülkeye girişine izin vermeyeceğiz.” dedi ve Malezya Donanması’nın “onlara erzak vereceğini ve sonra da uzaklara göndereceğini.” Söyledi. Endonezya askeri sözcüsü Fuad Basya da yaptığı açıklamada “Ace sahillerine yaklaşan yasadışı göçmen dolu bir teknenin yakıtı tükense dahi demir atmasına izni verilmeyeceğini ” söyledi. Ayrıca Salı günü Endonezyalı yetkililer, kıyılarına demir atan kadın ve çocuklarla dolu yüzlerce göçmen taşıyan bir gemiyi engin denize ittiler. Yetkililer ve aktivistlere göre kadın ve çocuklar dâhil 6000 ila 8000 arasında mültecinin Malaka Boğazı ve diğer yakın sularda ahşap ve yıpranmış teknelerde biraz yiyecek, su ve yakıt ile teknelerde bekletildikleri belirtiliyor. Şu an çoğunluğu Müslüman olan iki ülke de onları sınırdışı ederek denizde ölüme terk ettiler.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Kadın Kolları olarak biz, Malezya ve Endonezyalı yetkililerin ve diğer İslam ülkeleri hükümetlerinin, korunmasız ve sefil Müslümanları, özellikle de kadın ve sağlıkları hızla kötüleşen küçük çocukları ülkelerine kabul etmeyi reddeden bu utanç verici ve duygusuz kararlarını şiddetle kınıyoruz. Birleşmiş Milletler tarafından bu Müslümanlar, dünyanın en korumasız azınlık grubu olarak kabul edildi. Myanmar’ın ırkçı rejimi de onları vatansız olarak tanımladı. Onlar, kendi ülkelerinde her türlü acımasız işkence ve zulme maruz kaldılar. Yetkililerin ırkçı politikaları nedeniyle uzun yıllar zulüm ve işkenceyle boğuştular. Budistler tarafından katledildiler. Evlerini terk etmek zorunda bırakıldılar. Salgın hastalıklarla dolu sığınma kamplarında ve Rakhine bölgesinde yarı cezaevi hayata mahkûm edildiler. Zira yeterli gıda, tıbbi bakım, eğitim ve güvenlik yok. Şimdi daha çok yardıma muhtaç oldukları bir zamanda bu Rohingyalı göçmenler, Müslüman oldukları iddia edilen, Allah ve Rasûlü’nün de emrettiği gibi derhal yardım ve bakım sağlaması gereken bu rejimler tarafından kabul edilmediler. Oysa Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyuruyor:

المسلم أخو المسلم لا يظلمه ولا يسلمه “Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez ve onu teslim etmez.” Aslında bu ulusal ve milliyetçi rejimler, insanlık dramına sırtlarını dönerek insani değerlerini yitirmişler. Müslümanların kalplerindeki inanç bağını paramparça ettiler. Ülkeler arasındaki çatışmanın fitilini ateşlediler. Nitekim bu trajedide gördüğümüz gibi Müslüman kardeşi, ihtiyaç anında hasta ve aç olan kardeşinin yardımına koşmayarak onu ölüme terk etti. Dolayısıyla biz, Müslüman ülkelerdeki mevcut rejimleri soruyoruz: Siz, Kıyamet günü Yaratıcınız huzurunda ümmeti kaderine terk ettiğiniz ve Rohingyalı kadın ve çocukların ölüm fermanını imzaladığınız için bu büyük suçun günahına katlanmaya hazır mısınız? Biz, onların kanlarını akıtan ve onlara işkence edenlere karşı derhal orduların harekete geçirilmesine ve bu korumasız insanlara sığınak sağlanmasına çağırıyoruz. Saldırganlara karşı yapılan boş ve kınayıcı açıklamalar hiç bir şeyi değiştirmez.

Ey samimi Müslümanlar!İslam’a aykırı yozlaşmış ulusal ve milliyetçi rejimlerin, izledikleri politikanın bir sonucu olarak bu ümmetin yaşadığı trajedinin boyutunu görmüyor musunuz? Sizi bu insanlık dışı, ayrımcı ve gerici hareketleri reddetmeye davet ediyoruz. Ve aynı zamanda Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devletini kurmak için çalışmaya çağırıyoruz. Zira Hilafet, Müslümanların ülkelerini birleştirecek, onların servetini koruyacak, etnik köken ve milliyetlerine bakmaksızın dünya çapında mazlum olan kim varsa, herkes için güvenli bir sığınak, tam bir koruma ve iyi bir hayat sağlayacaktır.