حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Ofisi
No: HT-BA-2024-MB-TR-23 |
H. 25 Safer 1446 M. Cuma, 30 Ağustos 2024 |
Müslümanların Yöneticileri Ruveybidadır, Bunun Bilincindedirler ve Buna Göre Hareket Etmektedirler!
Müslümanların yöneticileri ve güçlü orduları, Amerika ve Yahudilerin Mübarek Toprak Filistin’de işlediği suçlara sessiz ve eylemsiz kaldılar. Yöneticilerin ve orduların bu eylemsizlik ve tepkisizliği, Yahudi varlığını ümmete daha fazla katliam yapmaya ve yaralamaya sevk etti. Bu yöneticiler, sadece sessiz kalmakla yetinmediler, aynı zamanda ihaneti bir adım daha ileri götürerek Amerika ve onun himayesindeki Yahudi varlığına destek verdiler, çevre ülkelerden ve genel olarak Müslüman dünyasından gelebilecek herhangi bir tepkiyi önlemek amacıyla Yahudi varlığının sınırlarını korumak için canhıraş çalıştılar ve Yahudi varlığına gıda maddesi sağladılar. Kral Abdullah’ın Ürdün’ü, Birleşik Arap Emirlikleri, Türkiye ve Mısır’ın yaptığı ve hâlâ yapmaya devam ettiği gibi, Yahudi varlığına gıda tedarik ettiler; Türkiye, savaş sanayii için gerekli temel malzemeleri sağladı; Kazakistan ve Azerbaycan, Aramco Suudi Arabistan ile birlikte yakıt desteği verdi. Buna karşılık, Mübarek Toprak halkı, özellikle Gazze halkı, yaşam ve direniş için gerekli tüm temel ihtiyaçlardan yoksun bırakıldı.
Müslüman yöneticilerin çoğu Gazze’de işlenen suçları ve katliamları görmezden geldi, insanları Gazze gündeminden uzak tuttu, günlük meselelerle oyaladı, baskı altına aldı ya da yalnızca kukla yöneticilerin iş başına geldiği parlamento veya hükümet seçimleriyle oyaladı. Ayrıca, Mescid-i Aksa ve Mübarek Toprağı savunma görevlerinden uzak tutmak için Müslüman orduları faydasız ve masa başı görevlerle meşgul etti. Bu yöneticilerden birinin, Yahudi varlığının işlediği suçları kınadığını veya sızlandığını duyduğunuzda bunun göz boyamaktan başka bir şey olmadığını bilin. Onların en olgun ve akıllı olanının, Yahudi varlığının daha fazla katliam yapmasını engellemek için uluslararası toplumu Yahudi varlığına baskı yapmaya çağırdığını görürsünüz. Bu çağrı, onların sadece Yahudi varlığına olan tarafgirliklerini ve desteğini vurgulamakla kalmadıklarını, aynı zamanda ülkelerinin askeri ve siyasi gücünü göz ardı eden Ruveybida yöneticiler olduklarını, Amerika ile Yahudi varlığının katliamlarını durdurma konusunda hiçbir etkilerinin olmadığını da açıkça göstermektedir.
Yürek burkan bir diğer durum ise, bazı bağımsız veya yarı resmi kurumların, tıpkı El-Ezher gibi uluslararası topluma yapılan bu tür çağrıları yinelemeleridir. Bilindiği gibi El Ezher, “işgalci rejimin bakanının Mescid-i Aksa’da bir Yahudi sinagogu inşa etme planını destekleyen açıklamalarına karşı dünya hükümetlerinden ciddi tavır almalarını” talep etti. Oysa bu kurumlar, ümmetin içinde Yahudi varlığını tek bir darbede yok edebilecek güçlerin bulunduğunu çok iyi biliyorlar! Ancak bu çağrılar, ümmete çaresizlik, yenilgi ve zillet ruhu aşılamayı, küçük devletçiklere ve parçalara bölmeyi, zorluklar ve felaketler karşısında birlik ruhuyla hareket etmemesini, ulus-devlet anlayışını pekiştirmeyi, kabileleri birbirinden ayırmayı ve Sykes-Picot sınırlarını kutsallaştırmayı amaçlamaktadır. Daha da acı verici olan, ümmetin her bir askerinin yüreğini parçalayan bu acı sahne karşısında Müslüman ordularının sessiz kalması, genelkurmay başkanlarının, halklarını savunma ve Mübarek Toprak Filistin’i, tıpkı büyük komutan Selahaddin Eyyubi gibi, özgürleştirme görevlerini görmezden gelmeleridir. Müslüman ülkelerdeki Genelkurmay başkanları artık Yahudilerin sınır muhafızları, Ruveybida yöneticilerin koruyucuları ya da müteahhitler, kapitalist şirket sahipleri ve emlak zenginleri haline gelmişlerdir... İslam’daki mücahit asker karakterinden olabildiğince uzaklaşmışlar, Firavun’un veziri Haman gibi olmuşlardır!
Müslümanların yöneticilerinin ve onlar kadar yozlaşmış ve ahmak genelkurmay başkanlarının bu üzüntü verici gerçeklikleri karşısında İslam’ı, Müslümanları ve davalarını savunmak görevi, İzz ibn Abdüsselam gibi ümmetin samimi alimlerine düşmektedir. Bu samimi alimler, ümmeti bu yöneticileri köle pazarlarında satmaya ve ümmeti kafir Batı’nın boyunduruğundan kurtararak Nübüvvet metodu üzerine ikinci Hilafeti kurmaya yönlendirmelidir. Bunu, Ruveybida yöneticilere bahaneler uyduran, onların alçaklıklarını ve ihanetlerini pazarlayan sultanların alimleri değil, ancak samimi âlimler yapabilir. Bu görev aynı zamanda Müslüman ordularındaki samimi subaylara da düşmektedir. Onlar, ordularını liderliklerine sızmış korkaklardan temizlemeli ve Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in hadisi şerifte müjdelediği Hilafet Devleti’nin kurulması için Hizb-ut Tahrir’e destek vermelidirler.
ثُمَّتَكُونُخِلَافَةًعَلَىمِنْهَاجِالنُبُوَّةٍ“Sonra Nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır.”[Ahmed]
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Merkezî Medya Ofisi |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi el-Mezra’a, P.K. 5010-14, Kolombiya Merkezi B Blok Kat:2, Beyrut/Lübnan Telefon: TEL: 0096 113 07 59 4 / GSM: 0096 171 72 40 43 www.domainnomeaning.com |
E-Mail: media [@] domainnomeaning.com |