İşte 07 Mayıs 2008 yılından beri Trablus'ta süregelen yıkım ve ölüm döngüsünden bir yenisi daha. O yıldan itibaren korkulu geceler, top ve ağır makineli tüfek gürültüleri, ölüler, yaralılar, ağlayanlar, sızlayanlar hiç durmadı. Sonra bu ölüm döngüsü, bir yenisini beklemek üzere sona eriyor ve sanki hiç bir şey olmamış gibi hayat devam ediyor. Çatışan taraflar hâlâ kanları, canları, evleri, çıkarları ve ucuz posta iletileri siyasi baskı ve karşılıklı mesaj vermek için kullanılıyorlar. Şam zalimine bağlı acımasız çete, Bal Muhsin'i kendine kale ediniyor. Şam zaliminin Lübnan'daki uzantılarından mutlak maddi ve siyasi destek alıyor. Camilerde namaz kılanları öldürmek için patlayıcı dolu arabaları insanlar üzerine gönderiyor, onlarca hayat kaybediliyor, yüzlercesi yaralanıyor. Sonra fertler suçlanıyor. Sonra da küstahça ve kendinden emin çete lideri, Lübnan'daki iktidar partisinin kendisini destekleyeceğinden emin olduğu için Trablus sakinlerini tehdit ederek ortalığı kasıp kavuracağı şantajını savuruyor. Trablus'taki sözde liderler ve halkı temsil etmek iddiası ile yönetime ortak olanlar, istisnasız hepsi, yıllarca Trablus'u kan gölüne çeviren, halkına korku salan bu çıban başının kökünü kazımak için yönetimin hiç bir kararına etki edemediler. Hatta bu kanayan yaranın sürekli yara olarak kalmasına katkıda bulundular ki bölgesel fırsatları yakaladıklarında bir baskı aracı olarak kullansınlar. Ne zaman bir ölüm döngüsü olsa, siyasi kesim ve borazanları, devlet ve kurumlarından başka hiç bir seçeneğimiz yok diyerek seslerini yükseltiyorlar. Hangi devlet bu? Son yıllarda gördüğümüz onca şeyden sonra Lübnan'da bir devlet var mı? Lübnan'da kesinlikle bir devlet yoktur. Aksine devlet kalıntıları vardır. Asli ve doğal görevini yapmıyor. Devletin görevi, insanların işlerini gütmektir. Oysa o devlet kalıntıları, emri vaki güçlerin elinde sadece bir araçtır. Lübnan'ı kontrol altında tutmak, Lübnan halkını Suriye halkına yardım etmekten alıkoymak, Şam zalimini desteklemek için ülkeyi sıçrama noktası olarak kullanmak amacıyla ABD ve İran, o devlet kalıntılarını rolleri tamamlamak üzere paylaştı.  Bu otorite, Sayda'da İran partisini nasıl desteklediğini, Abra'da askeri operasyonu nasıl örtbas ettiğini iyi bilir. Ancak Trablus'ta bunu başaramadı. Hatta Bal Muhsin'deki cinayet çetesini savunmak için kalkan olmayı yeğledi. Trablus ve Bekaa'da Şam devrimini destekleyen aktivistleri tutuklamak için operasyonlar yaptı. Bunlar arasında Dr. Abdünnasır Şatah ve Şeyh Abdülkadir Abdulfettah gibi şahsiyetler de var. Sonra yalan yanlış açıklamalar yaptı. Tüm bunlar, Lübnan'daki otorite kalıntısının zalim Şam rejimini destekleyen müttefikler arasına dâhil olduğunun bariz kanıtıdır. Zira suçladığı kişilerin, mazlum Suriye halkını desteklemek dışında hiç bir fiili suçları yoktur. Artık Trablus halkının, yozlaşmış siyasi kesime olan güvenoylarını geri çekmelerinin, Lübnan'daki sözde devletten umutlarını kesmelerinin zamanı gelip de geçmektedir. Az da olsa ümmetine ve halkına sadakat gösteren güç ehline baskı yapmalılar ki onlar, bu ümmetin dokunulmazlığının hiç umurunda olmadığı bölgesel komutlara bağlılıklarını sona erdirsinler. İnsanların canları, güvenlikleri ve çıkarları ile oynayan o mücrimlerin çizdiği kırmızı çizgileri gözetmesinler. Trablus halkının, güvenlikleri ara sıra şehrin semtlerinde yaşayan Beşşar'ın Şebbiha çeteleri tarafından ihlal edilmeksizin huzur ve güvenlik içinde yaşama hakları vardır. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:  مَنْ رَأَى مِنْكُمْ مُنْكَرًا فَلْيُغَيِّرْهُ بِيَدِهِ فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِلِسَانِهِ فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِقَلْبِهِ وَذَلِكَ أَضْعَفُ الْإِيمَانِ  "Sizden kim bir münker görürse, onu eliyle değiştirsin. Gücü yetmezse diliyle değiştirsin. Buna da gücü yetmezse kalbiyle ona buğzetsin. İmanın en zayıfı da budur." İçimizde muhlis Devleti kurmak için çaba sarf edecek güç ve takva ehli, yiğit ve kahraman kimseler yok mu? O devlet, adaletle insanların işlerini güdecek, bu münkeri ortadan kaldıracak, eliyle kökünü kazıyacak, her zalim ve mücrimin cezasını verecektir. Bundan sonra artık insanlar, güven ve güvenlik içinde yaşayacaktır.

إِنَّ فِي ذَلِكَ لَذِكْرَى لِمَنْ كَانَ لَهُ قَلْبٌ أَوْ أَلْقَى السَّمْعَ وَهُوَ شَهِيدٌ
"Şüphesiz ki bunda kalbi olan yahut hazır bulunup kulak veren kimseler için bir öğüt vardır." ^{[Kâf 37]}

Ahmed el-Kasas
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Lübnan Vilâyeti
Medya Bürosu Başkanı