5 Temmuz 2019’da Devlet Başkanı Uhuru Kenyatta, Terörle Mücadele Yasası’nın 2019/ 219 sayılı yasa değişikliğini onayladı. Yasa değişikliği, Ulusal Polis Teşkilatı, Dışişleri Bakanlığı, Savcılık Direktörü, Kenya Yaban Hayatı Servisi, Kenya Hapishaneler Servisi ve Terörle Mücadele Merkezi Kenya Sivil Havacılık İdaresi Başkanlığı gibi devlet kurumlarına tanıtıldı. Bu, 2018 yılındaki Terörle Mücadele Yasa değişikliği ile uyumludur ve radikalleşme ile mücadele programları kapsamında eğitim kurumlarının, Sivil Toplum Kuruluşlarının (STK’lar), dini grupların devletin diğer kurumlarıyla tam bir işbirliği içinde olmalarını amaçlıyor. Yasanın onaylanmasının ardından okul yöneticilerinden okullardaki tüm öğrencilerin kayıtlarını tutmaları ve güncellemeleri istenecektir. Öte yandan öğretmenler, öğrenciler arasındaki radikalizm unsurunu gözetlemek için duyarlı hale getirilecektir. Ayrıca Terörle Mücadele Yasası’nın 30.maddesi, terör eylemlerine bulaşanlara 20 ile 30 yıl hapis cezası öngörüyor.

Bu düzenlemeler bağlamında aşağıdaki hususları vurgulamak istiyoruz:

“Terörle Mücadele”, bu ülke vatandaşlarının hayatı, özellikle Müslümanların inancı için bir risktir. Terörle mücadele kampanyasının başlıca hedefi Müslümanlardır. Bu yasa ile hükümet, temel insan hakları ihlalleriyle ilgili kötü sicile sahip Kenya polisinin yetkilerini artırdı. Biz, polis ve diğer güvenlik birimlerinin agresif bir şekilde Müslüman topluluklara baskı yapacağını düşünüyoruz.

Okulların, Sivil Toplum Kuruluşlarının ve İslami örgütlerin sözde terörle mücadele yasası kapsamına dâhil edilmesi, birbirlerini ispiyonlamak için Müslümanlar arasında korku ve dehşete yol açacaktır. İslam bu tür kısır döngü eylemlerini gerçekten yasaklamıştır. Bu bağlamda biz, Müslüman anne-babaları, öğretmenleri ve kurumlardaki tüm paydaşları, İslam’a karşı uluslararası savaş yürüten düşmanların tuzağına düşmeme konusunda uyarıyoruz. Zira bu eylem, onları bu dünyada zillete düşürecek, ahirette ise Allah’ın azabına maruz bırakacaktır. Her Müslüman, İslam’ın saf ve asil mesajını taşımanın gerçek bir elçisi olmalıdır. İslam, terör ve şiddetin köklü değişimin bir aracı olarak görülmesini yasaklar. Her nerede olurlarsa olsunlar Müslümanlar İslami değerleri ve kimliklerini korumakla yükümlüdür.

Aşırılık inancı ve radikalleşme gibi terimlerin tanımları, derinlemesine incelenmelidir. Çünkü biz, bu terimlerin genellikle İslami anlayışı baskılamak, ideolojiden ziyade ruhi bir din olarak lanse etmek için kullanıldığını düşünüyoruz. Bu terminolojiler, Müslümanları dini yükümlülüklerine bağlılıktan vazgeçirme girişimidir. İslam’ın içtimai, ekonomik ve politik sistemlerle ilgili hükümlerine çağrıda bulunulmasını önleme çabasıdır. Ayrıca anayasada öngörülen inanç ve düşünce özgürlüğü gibi temel kişisel hakların ihlal edileceğini sanıyoruz. Bencil politik çıkarları için halkı şiddete teşvik eden çok sayıda kötü politikacının varlığına rağmen hiçbirisi aşırılık yanlısı veya radikalist olarak yaftalanmayacaktır!

Terörle mücadele yasalarının hedefi, sadece Müslüman topluluklardır. Gerçekten de bu yasalar, İslami kavramları hedef alan ABD’nin küresel kampanyasının bir parçasıdır. Ek olarak söz konusu yasalar, İslam’ı terk etmeleri için Müslümanların kalbine korku salmayı ve dinleri ile çelişen yozlaşmış laik düşünceleri benimsemeleri için onları baskı altına almayı hedefliyor. Bu kampanya, İslam’ın politik, ekonomik, sosyal ve eğitim alanında dünyaya liderlik etmesini önlemeye yöneliktir. Ancak Nübüvvet metodu üzere Hilafet yakında yeniden mutlaka kurulacaktır Allah’ın izniyle.