Filistin Başbakanı Muhammed Iştıyye, dün Cumartesi akşamı düzenlenen basın toplantısında, Filistin illerindeki tüm dükkânların önümüzdeki Cuma akşamına kadar açılacağını söyledi. Önümüzdeki Cuma gecesinden itibaren 25 Mayıs 2020 Pazartesi günü sonuna kadar tüm şehirlerde, kamplarda ve köylerde hareketliliğin tamamen kısıtlanacağını, 26 Mayıs 2020 Salı günü yani Ramazan Bayramı sonrasında hayatın normale dönmesi için nihai önlemlerin yeniden değerlendirileceğini belirtti.

Açıkçası Filistin yönetimi, işgalle güvenlik koordinasyonu rolünü güzelce eda ettikten sonra İslam’a karşı savaşında ileriye dönük adımlar atmaya başladı. Şimdi de görevleri arasına küstahça ve kabaca İslam ve şiarları ile mücadele gündemini ekledi... Camileri mümkün olduğunca kapalı tutmak için Korona salgınını bir bahane olarak kullandığı açık ve net.

Tüm dükkânlar açık. Binlerce işçi - günlük- işgal topraklarına girip çıkıyor. Camiler ise kapalı, cemaat namazı yasak! Dahası Filistin yönetimi, Müslümanların geçmiş bayramını mahvetmişti. Hilal şeran görüldüğü halde bayram günü oruç tutturmuş, halkı saptırmıştı. Bu kez de bayram namazını yasaklamak arzusunda. Bayram öncesi ve sonrasında ülkeyi ardına kadar açmaya karar verdi. Ama Bayram namazı ile Rablerine ibadet etmek, silai rahim yapmak ve bayram ritüellerini yerine getirmek isteyenlere ülkeyi kapattı, insanlara baskı uyguladı!

Cuma ve bayram namazına yani İslam ve yüce ritüellerine saldırıdan başka bu günahkâr kısıtlamaları haklı çıkaracak hiçbir şey yok. Çünkü çoğu illerde enfeksiyon yok. Enfeksiyonun olduğu illerde ise, enfeksiyon sayısı neredeyse zikredilmeyecek kadar sınırlı ve malum. İnsanlar pazarlarda, sokaklarda, iş yerlerinde bir araya geliyor, hatta pazarlar ve dükkânlar dolup taşıyor. İşçiler, kontrolsüz veya denetimsiz işlerine gidip geliyorlar. O halde peki neden yönetim, cemaat ve bayram namazını yasaklıyor ve bayram gününde insanların itaatlerini yozlaştırıyor?

Filistin Başbakanı yaptığı açıklamada korkunç önlemleri ile insanlara acılar yaşattıktan sonra ekonomi çarkının dönmesi gerektiğini ve insanların çıkarlarının iptal edilemeyeceğini söyledi. Sağlık önlemleri ile birlikte yaşama gerekliliğine vurgu yaptı. Mücrim yönetimin literatüründe İslami ritüellere yer yok. Tüm eylemler ve fikirler, düşünülebilir, incelenebilir, geliştirilebilirken İslam’a karşı acımasızca savaş yürütülüyor, hükümdarlığında Allah’a karşı açıkça ve küstahça hakaret yapılıyor.

Yönetim, İslami ritüellerle mücadele ettiği, Müslümanları namazlarından ve ibadetlerinden alıkoyduğu sırada günahkâr CEDAW uyarınca aileyi koruma yasası da dâhil olmak üzere İslami hükümleri amaçlayan yeni yasaları onaylamak üzere.

Filistin yönetimi, İslam’la, ritüelleriyle, camilerle uğraşırken, Yahudiler sahada yönetimi il valiliklerine ve köy derneklerine dönüştürecek yeni bir gerçeklik dayatmakla meşguller. Yönetim işgalle mücadele etmek yerine güvenlik birimleri, işgali korumak ve camileri kapatmakla meşguller. Otorite liderleri, boş ve beyhude toplantılar ve açıklamalarla avunuyorlar.

Yönetim, işgalin güvenlik kolu gerçekliğini yerleştirdikten ve güvenlik koordinasyonunu kutsallaştırdıktan sonra şimdi de İslam’la savaşan ve Allah’ın dinine düşmanlık eden asker gerçekliğini sağlamlaştırmak istiyor. Yönetime ve cürümlerine sessiz kalmak felakettir, büyük bir günahtır.