Ağustos ayı sonlarında 100’den fazla öfkeli köylü, Morogoro iline bağlı Kilombero ilçesi Mpofu köyündeki küçük bir polis merkezine baskın düzenledi. Olayda polis merkezi ateşe verildi, dosyalar ve diğer değerli eşyalar yanarak kül oldu. Olay, karısı Veronica Chabula’yı katletmekle suçlanan Bashiri Kadugula adındaki bir şüphelinin kendilerine teslim edilmesini talep eden öfkeli köylülerin eylemlerinin bir sonucudur. Köylüler, işlediği suçtan dolayı belirli vatandaşlar tarafından polis merkezine götürülen suçluyu kendi elleriyle cezalandırmak için şüphelenin kendilerine teslim edilmesini talep ettiler.

Hizb-ut Tahrir / Doğu Afrika olarak biz, kendimizden emin ve en ufak bir şüphe duymadan diyoruz ki bu olay, vatandaşların adaleti kendi elleriyle tesis etme teşebbüslerinden sadece birkaçıdır. Adaleti kendi elleriyle sağlamak köy, kasaba ve şehirlerde yaygın bir eğilimdir. Bu, üzüntü ve hüznün boyutunu, güvenlik kurum ve kuruluşlarındaki umutsuzluğu ve her türlü yolsuzluk ve pisliğe batan yargı sistemindeki çöküntünün düzeyini göstermektedir.

Polis güçlerindeki gevşeklik ve disiplinsizlik herkesçe malumdur. O derece ki bırakın vatandaşları korumayı, onların refah ve mal varlıklarını bile korumaktan acizdirler. Hatta kendilerini bile koruyamıyorlar. Örneğin, 2014 yılının ortasından itibaren polis karakollarına yönelik birkaç saldırı olmuş, polisler linç edilerek silahlarına el konulmuştur. Bukombe polis karakolu, Geita ilçesi Mkamba karakolu, Mkuranga sahil karakolu ve Rufiji bölgesindeki Ikwiriri polis karakolu saldırılara maruz kalan karakollardan sadece birkaçıdır. Dar es Selam Sitakishari karakoluna yapılan son saldırı ise, bu saldırıların en vahim olanıdır. Olayda pusuya düşürülen polis memurları öldürülürken, karakolda bulunan bazı para ve silahlar da çalınmıştır.

En üzücü olan şey ise, Sitakishari saldırısından sonra bile polis gücü, bu gevşeklik ve ihmalkârlığı düzeltme yönünde bir adım atmamıştır. Hatta kendisini daha da salıvermiştir. Bunun yerine bazı kurban ve basının aktardığına göre, olayda parmağı olduğu gerekçesiyle haksız yere masum Müslüman vatandaşlar tutuklanarak işkenceye maruz kalmışlar, zulüm görmüşler, sonra da hiç bir suçlama olmaksızın serbest bırakılmışlardır.

Kapitalist demokrasinin boyunduruğu altındaki sözde hukuk ve adaleti denetleme mekanizmalarının kafaları, zulüm ve baskı ile dolu olduğu için zulmetmeye devam edeceklerdir. Çünkü tüm bunlar, bozuk kapitalist demokratik ideolojinin beklenen sonuçlarıdır. Kapitalist ideolojinin kendisi çürüktür ve temelden yanlışlıklar ile doludur. Sınırlı zihinler tarafından yapılan yasalara dayanır ve her eyleme, çıkar kriterine göre hüküm verir.

وَالْبَلَدُ الطَّيِّبُ يَخْرُجُ نَبَاتُهُ بِإِذْنِ رَبِّهِ وَالَّذِي خَبُثَ لاَ يَخْرُجُ إِلاَّ نَكِدًا كَذَلِكَ نُصَرِّفُ الآياتِ لِقَوْمٍ يَشْكُرُونَ“Ve güzel belde (toprağı verimli ülke), Rabbinin izniyle nebatı çıkarır. Ve kötü (verimsiz, çorak) olan ise, faydasız, kıt bitkilerden başka bir şey çıkarmaz. İşte böylece şükreden bir kavme ayetlerimizi açıklıyoruz.” ^{[Araf 58]}