Danimarka istihbarat servisi (PET) ve Kopenhag polisi, 30 Nisan Perşembe günü ülkede kısıtlı tecrit sürerken ortak bir basın toplantısı düzenledi. Görünüşe göre, Danimarka’da yeni bir “terörist olayı” ifşa etme zamanı geldi. Kameraların karşısına geçen belirli yüzler, yoğun istihbarat operasyonu sayesinde militan İslamcı güdüsüyle hareket eden bir “terörist saldırının” önlendiğini açıkladılar. Büyük ve korkunç kelimeler kullanıldı; aralarında belki de en büyük ve en çok istismar edileni: “Terörizm” kelimesi.

Basın toplantısında, bu “büyük operasyonda” silah ve mühimmata “erişim sağlamaya çalışan” bir kişinin tutuklandığı belirtildi. Dolayısıyla bu basın toplantısının nedeni, son dakikada önlenen akut tehdit riski değildi. Dahası, saldırganın kim olduğu veya nereye saldırmak istediği konusunda bilgi de verilmedi. Yahut “terör hedefinin” Danimarka mı yoksa yurtdışı olduğu net olarak ifade edilmedi.

Bütün bunlardan dolayı hiçbir medyanın sormadığı soruyoruz: basın toplantısının arkasındaki gerçek amaç neydi? Daha sonra Başbakan Mette Frederiksen, “Bugünkü operasyon, Danimarka’da hâlâ bize zarar vermek isteyen ve herhangi bir araç kullanmaktan çekinmeyen karanlık güçlerin var olduğunun bir kanıtı. Bu nedenle terörle mücadeleye her türlü yolla devam etmeliyiz.” açıklamasını yaptı.

Bu yüzden ne Danimarka istihbarat servisi (PET) ne de Kuzey Zelanda polisinin, 12 Mayıs’ta mahkemeye çıkacak olan sağcı aşırılık yanlısı bir kişinin uzaktan kumandalı patlayıcı üretmek için tutuklandığında benzer bir basın toplantısı düzenlememiş olması dikkat çekici. Dahası Başbakan ve diğer politikacılar, “tüm yollarla” mücadele edilmesi gerektiğini söyleyerek kınadıkları “karanlık güçleri” davası hakkında yorum yaptılar. Gözaltına alınan adam, haber kaynaklarına göre sağcı milliyetçi çevrede “önemli bir aktördü”. PET’in önemli basın toplantısı ve TV istasyonlarının alt yazıda “Son Dakika” olarak geçmesi, görünüşe göre sadece “İslamcı güdü” ile hareket eden vakalar ile ilgili. Oysa “Terör yasaları “ herkes için geçerli. Gözaltına alınan aşırı sağ yanlısı kişinin “terör girişimi” ile suçlanmaması tuhaf!

Yetkililer, silahsız bir Müslümanı tutukladıklarında “İslamcı terörizm”den dem vururken, aşırı sağ kanat yanlısı birinin davasında susmayı yeğlediler. Adam görünüşe göre garaj kapısı açacağı, uzaktan kumanda, tel filament ve patlayıcı toz gibi elektronik cihazlar alarak uzaktan kumandalı bomba üretmeye çalışmıştır.

Bir kez daha politikacılar, yetkililer ve medya arasındaki etkileşimi görüyoruz; toplumdaki konumlarını istismar ediyorlar ve Müslümanlara karşı yapılan şeytani propaganda ile insanların oturma odalarına giriyorlar. İnsanların zihninde terörizm ile İslam arasında bir bağlantı kurmak için sürekli “Militan İslamcılık” ve “İslami terörizm” gibi manipülatif söylemler kullanıyorlar hele de gözaltına alınanın bir Müslüman biriyse.

Yeni Zelanda’daki Christchurch katliamında ya da daha yakın zamanda Alman Hanau şehrinde tanık olduğumuz gibi İslam ve Müslümanlardan nefret güdüsüyle hareket eden Haçlı birinin işlediği Müslüman katliamında ikiyüzlülüğün olduğu aşikâr. Bu, bir kez daha terörizm kavramının, siyasi bir kavram olduğunu, İslam’ı şeytanlaştırmak için yalnızca Müslümanlara karşı terör yasaları ile birlikte anıldığını kanıtlıyor.

Batılı ülkelerin, Irak, Afganistan, Somali ve Filistin gibi Müslüman ülkelerde demokrasi ve özgürlük adına işlediği saldırılar, en kanlı ve en acımasız terörist saldırılardır. İslam sivillere ve masum insanlara yapılan her türlü saldırıyı kınar. Bu, İslam’ın insanlığa bir rahmeti ve adil mesajıdır. Siyasetçiler ve medya, insanlara bu mesajın ulaşmasını istemiyor. Ancak manipülasyon ve propaganda, hak din İslam’ın doğuşunu engelleyemeyecek.

يُرِيدُونَ لِيُطْفِئُواْ نُورَ ٱللَّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَٱللَّهُ مُتِمُّ نُورِهِ وَلَوْ كَرِهَ ٱلْكَافِرُونَ  “Onlar Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa kâfirler hoşlanmasalar da Allah, nurunu tamamlamaktan başka bir şeye razı olmaz.” ^{[Saff 8]}