حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Britanya
Medya Bürosu
No: BR-BA-2022-MB-TR-12 |
H. 9 Rabi-ul Evve 1444 M. Pazar, 09 Ekim 2022 |
“Büyük Siyonist” Olmak, Putin Gibi Olmak ve Acımasız ve Yasadışı Bir İşgali Desteklemek Anlamına Gelir
Ekonominin kötüleştiği, çift haneli enflasyonun yaşandığı, ipotek oranları ve enerji faturalarının arttığı, vergide U dönüşünün yaşandığı, borç stokunun yükseldiği, emeklilik fonu likidite krizinin olduğu, Ukrayna’da savaşın çetrefilleştiği, para biriminin değer kaybettiği, göçün arttığı ve seçimlere katılım oranlarının düştüğü bir ortamda Birleşik Krallık’ın yeni Başbakanı (ve belki de kabinesinin yarısı), Muhafazakâr Partinin düzenlediği bir konferansa katıldı. Konferansta başbakan, “büyük bir Siyonist” olduğunu açıkladı. Etkinliğe katılan bazı kişiler, İngiltere’ye büyükelçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e taşıma çağrısında bulundu. Ayrıca Başbakan, İngiltere’nin İran’ın nükleer silah elde etmesini önlemek için müttefikleriyle birlikte çalışacağını belirtti.
Açıklamaların birçoğu yeni değil. Dışişleri Bakanı olarak görev yaptığı zamanlarda benzer açıklamalar yapmış olsa da yine de aşağıdaki hususları belirtmekte fayda vardır:
“Büyük Siyonist” olmak, Siyonist varlığın yaklaşık 75 yıllık vahşi işgalini desteklemek anlamına gelir. Bu işgali, BM’nin özel raportörü ve birkaç Batılı insan hakları kuruluşu “Apartheid sistemi” olarak nitelendirmiştir. Putin’in Ukrayna işgali kınanırken Filistin halkının başına gelenlere göz yummak, ikiyüzlülüktür. Etkinlikte Filistinlilerin durumu hakkında hiç bir açıklama yapılmaması, yalnızca insani empati eksikliğini değil, aynı zamanda kurumsal düzeyde önemli bir ayrımcılık ve önyargının da olduğunu açıkça göstermektedir.
Siyonist varlık sorununu yaratan, bölgeyi bölen ve aralarında savaşları kışkırtan bir İngiliz müesses nizamından başka ne bekleyebiliriz ki? Hilafetin yıkılması, Balfour Deklarasyonu ve Sykes-Picot, Britanya’nın sönük sömürge tarihinin kritik bileşenleriydi.
İngiliz müesses nizamındaki pek çok kişi, Filistin direnişini kınayarak terör olarak yaftaladılar ama Siyonist varlığın Stern ve Irgun teröristlerinin şiddetiyle kurulduğunu, King David Oteli’nde İngiliz askerlerinin öldürüldüğünü ve 700.000 Filistinlinin etnik temizliğe maruz kaldığını unuttular.
İngilizlerin Siyonist varlığa verdiği desteğin, sık sık söylenen “ortak demokratik değerlerden” daha ziyade ticari, ekonomik ve teknolojik çıkarlara dayandığı açıktır. Bu, sadece %1’lik zengin seçkine fayda sağlıyor. (Zira EIU endeksi, Siyonist devleti “kusurlu demokrasi” olarak adlandırmış ve insan hakları örgütleri de onu “Apartheid devleti” olarak nitelendirmiştir) İngiltere, Körfez’deki otoriter uluslarla geçmişten gelen yakın bir ilişkiye ve ticarete sahiptir.
Büyükelçiliklerin taşınmasıyla ilgili mesele, semboller, binalar veya konumlarla ilgili değildir. Bu, Abraham Anlaşmaları sonrasında Siyonist varlığın yasadışı işgalini meşrulaştırmaya yönelik devam eden girişimin bir parçasıdır. Kudüs, Siyonist varlığın başkenti değil, dünyanın en kutsal şehirlerinden biridir. İlk kıbledir. Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in göğe yükseldiği yerdir (İsra ve Miraç).
Batının nükleer silahla ilgili izlediği çifte standart yeni değil. Kendi geniş nükleer cephaneliğine rağmen İran’ı kınıyor. Siyonist varlığın nükleer silahı Birmingham’da kabul görürken nedense dünyanın geri kalanının çoğunda alay ve istihza ile karşılanıyor.
Peki, Müslümanlar nasıl karşılık vermeli?
Siyonizm ile Yahudiliği birbirinden ayırmak gerekir. Siyonizm’in Yahudilikle çok az ilgisinin olduğunu belirtmek oldukça önemlidir. Orijinal Siyonist liderlerin birçoğu ateistti, birçoğu ise Siyonizm’in hedeflerine aktif olarak karşı çıkıyordu.
İslam Şeriatını uygulayan İslam Devleti, Siyonizm’e ve Filistin işgaline şiddetle karşı çıksa da, Yahudilerin inançlarını uygulama haklarına söz etmeyecektir. Aslında önde gelen Yahudi akademisyenler (örneğin, 2012 Yahudi Günlüğünde Wasserstein) İslam’ın Yahudileri önce Roma Bizanslılarından sonra İspanyol Engizisyonundan nasıl kurtardığını bilirler. Osmanlı Hilafeti onlara güvenli bir sığınak sundu ve hatta onlara önemli toplumsal roller verdi. İngiliz kurumundaki çoğu kişi için rahatsız edici gerçek şu ki, son iki bin yılın büyük bir bölümünde Müslümanlar ve Yahudiler birbirlerine şiddetli bir düşmanlık gütmemişlerdir. Hristiyanlar ve daha sonra Batıdaki laik mirasçıları, Yahudileri İsa’yı öldürmekle, daha aşağı bir ırktan olmakla veya ekonomileri üzerinde aşırı bir etkiye sahip olmakla suçlamışlardır. Müslüman dünyasında Yahudilere karşı Holokost işlenmemiştir.
Nasıl Batı’da birçokları Ukrayna halkının yanında duruyorsa, Müslümanların da ihtiyaç anında Filistin halkının yanında durması gerekiyor. Bölgede İslami çözümü için ayağa kalkmalı ve Batılı politikacıların ve medyanın baskılarına karşı durmalıyız. Anti Siyonizm’i Anti Semitizm olarak gören Batı, ikiyüzlüdür.
Müslümanlar, İslam Devleti olmadan İngiliz müesses nizamının tutumunu değiştirmenin beyhude olduğunu anlamalıdır. Bu jeopolitik bir meseledir ve bu nedenle hem devlet yönetimini hem de güç projeksiyonunu gerektirir. Bu yüzden İslam dünyasında ya boş bir söylemde bulunan, gayrimeşru anlaşmalar imzalayan ya da Filistin halkına yardım etmek için hiçbir şey yapmayan mevcut despotik rejimlerin değiştirmenin gerekliliği halen devam etmektedir. Bu devletler, zulmü sona erdirmek ve Filistin’i özgürleştirmek için gerekli insani, ekonomik, enerji, altyapı ve askeri kaynaklara fazlasıyla sahipler, ancak inanç, cesaret ve siyasi iradeden yoksunlar.
Bu nedenle Müslümanlar, Filistin için İslami çözüm olan Nübüvvet metodu üzere Hilafet çalışmasını desteklemelidir. Hilafet, bölgede gerçek adaleti sağlayacak, Müslüman dünyasındaki tiranları ve diktatörleri değiştirecek, işgal altındaki toprakları özgürleştirecek, sömürgeciliğin prangalarından kurtaracak, zulmü sona erdirecek, İslam dünyasında Müslümanların, Yahudilerin, Hıristiyanların ve diğerlerinin bir arada barış içinde yaşamalarını sağlayacak bir sistem kuracaktır. İngiliz müesses nizamındaki Siyonistler ne söylerlerse söylesinler, İslam tarihi ve yasaları bunun açık kanıtıdır.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ ۖ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ “Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Rasûl’ünün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız.”[Enfal 24]
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Britanya Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Telefon: (+44) 070 74 – 19 24 00 www.hizb.org.uk |
E-Mail: media@domainnomeaning.com / press@hizb.org.uk |