حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Britanya
Medya Bürosu
No: BR–BA–2018–MB–TR–21 |
H. 27 Şevvâl 1439 M. Çarşamba, 11 Temmuz 2018 |
Daily Mail Gazetesinin Soru ve İmalarına Reddiye
Daily Mail çalışanı bir gazeteciden, hafta sonu yayınlanacak makalesinden önce bir takım iddialarına yanıt vermemizi isteyen bir e-posta aldık. İşte bizim yanıtımız.
Sayın Keogh,
9 Temmuz 2018 tarihli e-postanız için size teşekkür ederiz. Partimizi anlatan bir yazı yazmadan önce bize müracaat etmenizi takdirle karşılıyorum. Eminim, şu nedenlerden ötürü Daily Mail’in parti hakkında objektif gazetecilik yapmasının imkânsız olduğunu anlayacaksınızdır!
Birincisi: 7 Temmuz 2018’de Mail Online, Hizb-ut Tahrir hakkında asılsız yalanlar yayınladı. Yayından önce görüşümüzü alarak temel profesyonel gazetecilik standartlarını takip etmedi.
İkincisi: Makale, Hizb-ut Tahrir hakkında saçma ve asılsız iddialar içeriyor. İddiaya göre Hizb, içeriden zarar vermek ya da içeriden ele geçirmek için laik sistem ve kurumlara “sızmaya” “ girmeye” çalışıyor. Biz tamamen bu görüşü reddediyoruz. Hizb-ut Tahrir’in çalışma yöntemi bellidir, maddi eylemlere başvurmadan politik ve kültürel çalışma yapar. Laik sistemlerin bu şekilde baltalamakta hiç bir çıkarımız yok. Çünkü bu, örnek edindiğimiz peygamberin metodu değildir. Kaldı ki böyle bir çalışma ne yararlı ne de kalıcı olabilir. Bizim tek çıkarımız, laik düşüncenin yanlışlığını ve bugün dünyaya verdiği zararı ifşa etmektir.
Kaldı ki bazı Batılı ülkelerin İslam dünyasına yaptığı sömürgeci müdahaleden daha kötü bir “sızma” olamaz. Bu ülkelerin dış politikası, İslam ve Müslümanlara düşmanlık temeline dayalıdır. Ne yazık ki sizin gazeteniz de dâhil olmak üzere çoğu şirket medyası aynı korodan dem vurmaktadır. Partimizin yaptığı çalışmayı, gerçekleri saptıran çalışmaya benzetmek manyaklıktır.
Üçüncüsü: Yanlışlığını ortaya koymamıza rağmen Daily Mail sitesi, Hizb-ut Tahrir hakkında asılsız yalanlar içeren makaleyi yayınlamaya devam etmektedir. Lütfen konuyla ilgili basın açıklamamızı okuyunuz: http://www.hizb.org.uk/media/press-releases/daily-mail-publishes-baseless-lies-about-hizb-ut-tahrir/.
Dördüncüsü: E postanız “düşmanca ve tahrik edici” suçlamalar içeriyor. Bu, Hizb-ut Tahrir’in İngiltere’deki çalışması hakkında gerçekleri söyleme konusuyla pek fazla ilgilenmediğinizi, art niyetli gündeme hizmet etmek için absürt suçlamalarla ilgilendiğinizi gösterir.
Bütün bu söylediklerimden sonra e-postada dile getirilen noktalara yanıt vermekten mutluluk duyarım.
Söylediğin şeylerin çoğunun doğruluğunu teyit edemem, ama yine de bize aktardığın bilgilere cevap vereyim. Ben ve okuyucuların, gerçekleşen tartışmalardan habersiz olduğumuzu da aklınızda bulundurun.
1- Makalenizin “Düşmanca” “kışkırtıcı”, “radikal”, “geleneksel Batı kültürüne ters” ve insanları “radikalleştirme” potansiyeline sahip olabileceği endişenize gelince, Hizb-ut Tahrir, siyasi bir partidir. Düşünce ve fikirlerle ilgilenir. Bunu yaparken yaygın ya da geleneksel olduklarına bakmaksızın aldatıcı fikirleri ifşa eder. Geleneksel ya da popüler olmadıklarına bakmaksızın da fikirlerini ifade eder.
Laik liberal normlara aykırı ya da İngiliz devlet politikasına ters fikirleri “radikal” ve “kindar” olarak yaftalamak oldukça yaygındır. Bu tür yaftalar, önemli noktalara cevap vermek yerine etkin tartışmalar yapılmasını önüne geçer.
Bize göre yaftalama ve İslam’ın siyasal ve yönetim düşüncelerinin tartışılmaması, bu tür etiketleme ve tartışmaların, bazı bireylerin yıkıcı eylemleri için gerçek bir itici güçtür. Çünkü bu, insanların sorularını yanıtsız bırakır ve bu insanlar, yanlış yönlendirilen kişiler yoluyla bu soruların yanıtını ararlar.
Polisiye düşünceler ve inançlara yönelik girişimlerin aksine biz dünyada uygulanan laik ideoloji hakkında tartışma ve münazara yapmaktan memnuniyet duyarız. Laik kapitalizm ve onun demokrasi ve denizaşırı diktatörlüklere verdiği destek, insanlığın şimdiye kadar tecrübe ettiği en düşman ve kışkırtıcı ideoloji türüdür. Laik ideoloji, gerek dünyada gerek İngiltere’de gerekse denizaşırı ülkelerde yaşanan büyük sıkıntıların tek sorumlusudur. Dünya üzerinde böyle bir etkisi olan bir ideoloji, tartışma ve münazarayı hak etmiyor mu?
2- Hizb-ut Tahrir’in İngiltere’deki çalışmasına gelince, e postanızda da belirttiğiniz gibi Hizb-ut Tahrir, Hilafeti yeniden kurmak için İslam dünyasını çalışma alanı olarak benimsemiştir. Partinin Batı ülkelerindeki çalışması, medyada İslam hakkında ortaya atılan sapmalara entelektüel olarak cevap vermekle, dünyanın şu an maruz kaldığı laik liberal kötülüklere bir çare olarak İslami değer ve fikirlere teşvik etmekle, dünyanın sıradan halklarına karşı kurulan sömürgeci kumpasları deşifre etmekle sınırlıdır.
Avusturya’da bazı camilerin kapatılmasıyla ilgili olarak Hizb-ut Tahrir / Almanya’dan yapılan basın açıklamasında konumumuz en güzel şekilde dile getirilmiştir:
“Hizb-ut Tahrir, düşman iktidarı ele geçirecek efsanesi hortlayarak toplumu kutuplaştırmak yerine Müslümanlar ile toplumun çoğunluğu arasındaki ilişkiyi kamu düzenine zarar vermeyecek şekilde herkesçe kabul gören açık bir temel üzerine oturtulmasını istiyor. Bu da farklı dünya görüşlerini fiili olarak kabul etmekle, İslami kimliği korumakla, bireysel alanda rahatlıkla İslami yaşam tarzını uygulamakla mümkündür. Böylelikle sosyal barış korunmuş ve sosyo-politik ayrıştırma süreçleri önlenmiş olur.”
3-“İslam için Ayağa Kalk” adlı kitapta bir pasajın “terörü” yasallaştırdığını söylüyorsunuz. Bu sözünüzden anlaşılıyor ki siz ya İngilizceyi iyi bilmiyorsunuz ya da anlamı kasıtlı olarak çarpıtıyorsunuz. Çünkü yaptığınız alıntıda, “İslam, intiharı ve masum insanların öldürülmesini yasaklamaktadır” şeklinde başlıyor!
Yurt içinde ya da dışında Hizb-ut Tahrir’in sıradan İngiliz vatandaşlarına karşı şiddeti teşvik ettiğini, kişilere ya da mallarına karşı fiziksel tehdit oluşturduğunu söylemek, asılsız bir yalan ve tam bir çaresizliktir. Aynı zamanda bu, çeşitli uzmanların da görüşüdür:
https://www.telegraph.co.uk/journalists/andrew-gilligan/7908262/Hizb-ut-Tahrir-is-not-a-gateway-to-terrorism-claims-Whitehall-report.html
4- Bu asılsız iddialar ile ilgili olarak “Westminster Üniversitesi bağlantılarını ve terör eylemleri yapmak için oradan ayrılanları kanıt göstermenize gelince, Westminster Üniversitesi bağlantılarının ne olduğunu belirtmediniz. Daha önce biz, Daily Mail ve diğer gazetelerin Hizb-ut Tahrir faaliyetleri ile bağlantısız bireylerin şiddet eylemleri arasında bağlantı olduğunu iddia eden yalanlarına yanıt vermiştik. http://www.hizb.org.uk/media/press-releases/daily-mail-publishes-baseless-lies-about-hizb-ut-tahrir/ ve http://www.hizb.org.uk/media/press-releases/letter-editor-mirror-regarding-lies-hizb-ut-tahrir/
Kampüs içerisinde veya dışarısında insanları politik veya entelektüel çalışma yapmaya davet etmek, eleştirilmesi gereken bir konu değildir. Ve açıkçası “adam devşirme” gibi kelimelerin anlamlarını yanlış yorumlamak, gerçekten öküz altında buzağı aramaktır.
5- E postanızda da iddia ettiğiniz gibi Hizb-ut Tahrir’in demokrasi hakkındaki görüşlerine gelince, biz, seçimler yoluyla gerçek temsili doğru gören bir partiyiz. İslam Devleti Anayasa Taslağımız, Halifeyi seçen seçilmiş bir meclisi de içeriyor. Ancak bize göre “demokrasi” gerçekten batıl bir fikirdir, insanlara seçim ve hesap verebilirlik hakkı sunar, ama davaları sonuçsuz bırakır.
Gerek “Demokratik Avrupa”yı yöneten Brüksel’deki atanmış yetkililerin hegemonyası gerekse Brexit referandumunun şeffaf bir şekilde sonuçlanmaması, Daily Mail çalışanı gazetecinin ileri sürdüğü bu gerçek için yeterli bir kanıt olmalıdır!
Bugün dünyadaki demokrasiler, yurt içinde ve dışında sıradan yurttaşlar pahasına zengin ve özel çıkarları olan bir avuç elite izin vermektedir.
Hizb-ut Tahrir, Batılı kapitalistler ve medyasının abartarak teşvik ettiği, ordular, paramiliter güçler ve ajanları yoluyla dünyaya dayattığı demokrasi gerçeğini ifşa etmek için çalışır.
Buna karşılık İslam, kapitalist elitlerin çıkarlarına hizmet eden manipülasyonu ve yanlılığı ortadan kaldıran gerçek bir siyasi seçim, hesap verebilirlik ve adalet sunar. Küfür, İslam’a dayanmayan ve İslam’ın temelleri ile çelişen bir fikri tanımlamak için Kuran ve İslam kültüründe kullanılan Arapça bir sözcüktür. İslam Şeriatının aksine demokraside bir grup milletvekili kanun yapar ki bu açıkça demokrasiyi gayri İslami kılar. Alıntı yaptığınız kitabın dilini açıklayan kontekst, insanların kültürüne, tarihine ve inançlarına aykırı olmasına rağmen Batının son iki yüzyılda İslam dünyasına demokrasiyi dayatma çabasıdır.
6- E postanızda da belirttiğiniz gibi Hizb-ut Tahrir’in eşcinsellik hakkındaki görüşlerine gelince, kişisel özgürlükleri cinsel ilişki için kriter olarak aldığınızda bahsettiğiniz ifadeler bariz çelişkiler içerir. Bugün “Batı Sözleşmesi” olarak tanımladığınız şey, önceki nesillere veya dünyanın diğer bölgelerindeki insanlara tuhaf gelecektir. İlişkiyi kabul edilebilir veya kabul edilemez kılan kriterler ve günümüz normlarının muazzam toplumsal sonuçları, tartışma ve münakaşaya değer meselelerdir. Siyasi baskılara rağmen tartışmak ve kriterlerdeki çelişkileri vurgulamak için bu tür konuları gündeme getirmeyi kesinlikle bırakacak değiliz.
7- Bazı müelliflerin “Cihat” meselesini ele almalarından endişe duymanıza gelince, insanlar cihat konusunda iki çelişkili görüş dinlemeye alışıktır. Bazıları cihadı nefisle mücadele olarak tanımlarken, bazıları da cihadı Manchester ya da London Bridge gibi “terör” eylemleriyle ilişkilendirmektedir.
Dahası hükümetin “aşırılıkla” mücadele stratejisi, aşırılık yanlısı olarak yaftalanma korkusuyla çoğu imamları cihadın gerçek anlamını açıklamaktan alıkoymaktadır. Bu bir felakettir. Zira Müslümanlar, bu önemli konu hakkında sorular sormakta ancak anlamlı cevaplar alamamaktadır. Bu nedenle biz, cihat meselesinin uygun bağlamda tartışılmasının uygun olduğunu düşünüyoruz.
1400 yıllık İslami araştırmaların yanı sıra Hizb-ut Tahrir’in sayısız yayınları, İslam Devletinin dış ve savunma politikası olarak değerlendirebileceğiniz cihadın ne olduğunu açıklamaktadır. Diğer bir deyişle cihat, saldırgan karşısında savunmadır ya da İslam’a davet yolunda fiziksel engelleri ortadan kaldırmaktır. Özellikle de halkına baskı yapan ve İslam’ı öğrenmelerini engelleyen tiran ve diktatörleri.
İngiltere ve Amerika, bölgedeki kaynakları sömürmek, ülke zenginliğini yağmalamak ve liberal laikliği dayatmak için Saddam Hüseyin ve Albay Kaddafi’yi ortadan kaldırmıştır İslami Devlet ise yalnızca bu diktatörleri ortadan kaldırmakla kalmayacak, bu ülkeleri inşa etmek için servet ve kaynaklarını seferber edecektir. Dahası insanları zorlamadan özgürce dinlerini yaşamaya terk edecektir.
8- Kitap sergisi arkasında on üç yaşındaki bir çocuğun duruyor olmasıyla ilgili endişelerinize gelince, gençler kamusal etkinliklerimize her zaman katılabilirler ancak idari çalışmalara iştirak etmeleri politikamız değildir. Bu yüzden bunu sorumluların dikkatine sunuyorum. Hizb-ut Tahrir / Britanya, sadece on altı yaş üstü erkek ve kadınların çalışmalara katılmasına izin verir.
Sonuç olarak diyebilirim ki profesyonel gazetecilik, açıklama için ilgili kişilerle iletişime geçtikten sonra ancak insanlara doğruları aktarmayı gerektirir. Umarım Daily Mail’in kötü nam salmasına katkısı olan, bilinçli olarak gerçekleri tam anlamıyla göz ardı eden ve anlatıları sansasyonel hale sokmak için bağlamından koparan bazı meslektaşlarınızın geleneğini takip etmezsiniz.
Saygılarımla
Yahya Nisbet
Hizb-ut Tahrir
Britanya
Medya Temsilcisi
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Britanya Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Telefon: (+44) 070 74 – 19 24 00 www.hizb.org.uk |
E-Mail: media@domainnomeaning.com / press@hizb.org.uk |