Dünya, bu hafta laik dünya düzeninin vurdumduymazlığını hatırladı. ABD Başkanı Donald Trump, çocukları ebeveynlerinden koparmak anlamına gelse bile kaçak göçmenleri sınır dışı etme konusundaki kararlılığını sergiledi. Son 6 haftada 2000’den fazla çocuğun ebeveynlerinden koparılması nedeniyle insanlık dışı bu politika hakkında sorgulamalar baş gösterdi. Trump, “Onlar, katil, hırsız ve başka her türlü şey olabilirler’’diyerek yaptığı icraatı savundu.

Bütün Batı ekonomileri, göçmenlerin ter ve fedakârlıkları üzerine dayalıdır. Ekonomik ve diğer yönden bu gerçeği itiraf edenler oldukça azdır. Kaçak göçmenleri potansiyel suçlu olarak gören Trump’ın bu iddia ve safsatası, son göçmenlerle hiçbir bağlantısı olmayan çok sayıda Amerikan vatandaşının cezaevinde yattığı gerçeğini göz ardı ediyor.

Dahası, şu an ebeveynlerden koparılan çocukların kötü durumlarına odaklanan İngiliz medyası, İngiltere’nin yakın zamanda göçmenlik skandalına imza attığını unutmuş gibi görünüyor. İngiltere, İkinci Dünya Savaşı sonrasında ekonomisini yeniden inşa etmek için İngiltere’ye çağrılan Windrush kuşağı ve çocukları olarak bilinen yaşlı göçmenleri sınır dışı etmek için çabalamadı mı? Bu, İngiltere’yi göçmenler için yaşanmaz bir ortam haline getirmek kastıyla yürütülen politikanın bir parçasıydı. Şuan ki Başbakan Theresa May, İçişleri Bakanı iken bu talimatı verdi. Açıklamalarında pervasız ve duygusuz davranan Başkan Trump’ın bu politikasının yeni olmadığını belirtmek gerekir. Başkan Obama, diğer başkanlardan çok daha fazla göçmeni sınır dışı etmiştir.

Göç konusu, laik Batı ülkelerini sonsuza dek ikiye bölecektir. Bir tarafta tüm meselelere sadece ekonomik çerçeveden bakan kapitalistler, diğer tarafta ise laik inancı benimsemelerine rağmen insanlıklarını tam anlamıyla çıkarlarına teslim etmemiş diğer insanlar. Laiklik, insan yaşamına hiçbir değer vermez, çünkü bizler değerini üretilen faydadan alan harcanabilir metalarız. Faydalıysak değerimiz var, faydalı değilsek hiçbir değerimiz yok.

Bu, laikliğin acımasız gerçekliğidir. Medya, insanların dikkatini bu gerçeklikten aldatıcı bir şekilde saptırıyor. Tüm hükümet kararları bu temele dayanır ve laik elit, tek kriter olarak bunu kabul eder.

İslam, dünyaya insanlık için eşsiz bir görünüm sunar. Bir kişinin değeri, onun ne kadar faydalı olduğuna göre değerlendirilmez. Aksine değişmeyen sabit bir değere sahiptir. Bu değeri on dört asır önce Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e indirilen Şeriat belirlemiştir. Günümüzde ekonomik göç genellikle Batıda sevilmez, oysa İslam, buna olumlu bir şekilde teşvik eder. İslam Devletinin en önemli hedefi, vatandaşlarına İslam’ı öğretmek ve İslam Risalet’ini âleme taşımaktır. İnsanları İslami sistem altında yaşamaya teşvik etmek, onlara İslam’ı anlatmanın en iyi yollarından biridir. Yüzyıllar boyunca pek çok insanın İslam’a inanmasının asıl nedeni de buydu.

Dünyadaki sıradan insanların, demokrasisi, finansal kurumları ve çokuluslu şirketleri ile laik dünya düzeninin küçük bir elitin çıkarlarına hizmet etmek için var olduğunu bilmelidir. Göçmenler veya insan hakkı sloganı, halkı kandırmak, dikkatleri kapitalist elitin kötülük ve politikalarından başka yöne saptırmak için türetilmiş bir lafügüzaftır. Allah Subhânehu ve Teâlâ Kuran’da şöyle buyuruyor:

وَإِنْ أَحَدٌ مِّنَ ٱلْمُشْرِكِينَ ٱسْتَجَارَكَ فَأَجِرْهُ حَتَّىٰ يَسْمَعَ كَلَٰمَ ٱللَّهِ ثُمَّ أَبْلِغْهُ مَأْمَنَهُۚ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لَّا يَعْلَمُونَ“Eğer Allah’a ortak koşanlardan biri senden sığınma talebinde bulunursa, Allah’ın kelâmını işitebilmesi için ona sığınma hakkı tanı. Sonra da onu güven içinde olacağı yere ulaştır. Bu, onların bilmeyen bir kavim olmaları sebebiyledir.”^{[Tevbe 6]}

Yahya Nisbet
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Britanya
Medya Temsilcisi