13 Ağustos’ta 1956 yılında laik diktatör Habib Burgiba’nın dikte ettiği Tunus Kişisel Statü Kodu Yasası’nın 60.cı kuruluş yıldönümü kutlandı. 1956 yılında İslam’ın ictimaî hükümleri ilga edilerek yerine cinsiyet eşitliği gibi bozuk Batı laik esaslara dayalı kanunlar getirildi. Çokeşlilik yasaklandı, erkek ve kadınlar için evlilik yaş sınırı belirlendi. Laik değerlerle uyum ve ahenk adına İslam’ın evlilik ve boşanma ile ilgili hükümleri değiştirildi. Bu yasa değişikliklerini feministler, laikler ve Batılı hükümetler ayakta alkışladılar. Bunu ilerleme, modernite ve ülkede kadının statüsünü yükseltmenin bir adımı olarak gördüler! Tunus’un İslam dünyasında kadın haklarını güvence altına alan model ülke olduğunu söylediler! Statü Kodu Yasaları’nın kabulünden bu yana Tunus’un laik ardışık hükümetleri, ülkedeki kadınların hayatlarını iyileştireceğine dair yalancı vaatler ışığında ve cinsiyet eşitliği ilkeleri temelinde ülkedeki ictimaî yasaları iyice laikleştirdiler.

Soruyoruz, Kişisel Statü Kodu Yasası ne gibi yenilikler getirdi? Cinsiyet eşitliğine dayalı CEDAW sözleşmesinin muhtevasını onayladı mı? Cinsiyet eşitliğini yeni Tunus anayasasına koydu mu? Seçim kanunlarında cinsiyet eşitliğini sağladı mı? Gerçekten ülkede kadınlar için ne gibi yenilikler sağladı? Bu yılın Mart ayında Araştırma Merkezi’nin “kadınlar hakkında çalışma bilgi ve belgeleri”başlıklı bir araştırması, Tunuslu kadınların %53’nün kamusal alanda şiddete maruz kaldığını göstermiştir. Diğer laik ülkelerde sayısız cinsiyet eşitliği yasaları var. Ama yine de kadınların karşılaştığı taciz oranı çok yüksektir. Örneğin ABD’de her 9 saniyede bir kadın dayağa maruz kalıyor. Her gün 3 kadın da eski ya da mevcut eşi tarafından öldürülüyor. Her altı kadından biri tecavüze uğruyor ya da tecavüz girişimine maruz kalıyor. Ayrıca bugün Tunus’ta yaşayan kadınlar, yoğun işsizlik ve yaygın yoksullukla yüz yüzeler. Halkın karşı karşıya kaldığı zorlu ekonomik koşullar nedeniyle bazı bölgelerde intihar oranı artmıştır. Bu yüzden Tunus’un ictimaî yasalarını ve laik rejimi laikleştirmek, açık saçık yaşam tarzına ve cinsiyetler arasında görev ve haklar rekabetine teşvik ettiği için uyumlu aile hayatını erozyona uğratacaktır.

İşi anneliğe yeğleyen ve kadınları çalışmaya zorlayan bu yasalar nedeniyle evlilik ve doğum vakalarında düşüşler olmuştur. Kadınların mali endişelerini, erkeklerin de yük ve sorumluluklarını artırmıştır. Kadın ve erkek aileleri için eşit kazançları sahip olsalar da ancak kadınlar, çocukların, eş ve evlilik hayatının bakım yükünü üstlenmeye devam ediyorlar. Böyle sorumluluklarına rağmen aslında Tunuslu kadınlar, maaş eşitliğine bile sahip değiller. Bu yılın Mart ayında Tunus Kültürel Eylem Derneği tarafından yapılan özel tarım sektörü ile ilgili bir araştırma, erkeklerle aynı işi yaptıkları halde kadınların %99’nun eşit ücret alamadıklarını ortaya koymuştur.

Bu yüzden soruyoruz, bütün bunlar mı modernite ve ilericilik? Batı ülkelerinin bozuk laik sistemini körü körüne takip etmek mi modernite ve ilericilik? Saygı, adalet ve kadın haklarını güvence altına alamayan işlek bir yolu izlemek mi modernite ve ilericilik? Ya da yıllardır uluslararası düzeyde kadının statüsünü iyileştiremeyen cinsiyet eşitliği yasalarının sihirli bir şekilde kadının hayatını iyileştireceğine inanmak mı modernite ve ilericilik? Gerçek şu ki laiklerin vaatleri, Batı esinli aldatmacadan başka bir şey değildir. Kaldı ki Kişisel Statü Kodu Yasası İslam’a saldırmak isteyenler için bir zaferdir.

Tunus ve bütün İslam dünyasındaki kadınların refah, hak ve onurlarının yegâne güvencesi, Âlemlerin Rabbinin sistemi Hilafet Devletidir. Çünkü Allah Subhânehu ve Teâlâ, erkek ve kadının rol paylaşımını, aile hayatı ve toplumun yapısını en iyi bilendir. Herkesin ihtiyaçlarını adil ve uyumlu bir şekilde karşılar. Bu nedenle biz, Tunus ve İslam dünyasındaki tüm kadınları, Kişisel Statü Kodu Yasası’nı, cinsiyet eşitliğini, ictimaî mimaride dışarıdan esinlenen tüm yıkıcı deneyimleri reddetmeye ve Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafet Devletinin kurulmasını hızlandırmak için çalışmaya davet ediyoruz. Zira Hilafet, yalanlardan kurtuluştur.

وَالَّذِينَ كَفَرُوا أَعْمَالُهُمْ كَسَرَابٍ بِقِيعَةٍ يَحْسَبُهُ الظَّمْآنُ مَاء حَتَّى إِذَا جَاءهُ لَمْ يَجِدْهُ شَيْئًا “İnkâr edenlere gelince, onların amelleri, ıssız çöllerdeki serap gibidir ki susayan onu su zanneder; nihayet ona vardığında orada herhangi bir şey bulamaz.”^{[Nur 39]}