Pazar günü öğleden sonra Dakka’da sessizce vefat eden Bangladeş’in efsanevi savaş pilotu Saiful Azam, Bangladeş ve İslam dünyasında ümmetin en derin duygularını uyandırdı. Bu “İsimsiz kahramanın” İslam düşmanlarına -gayrimeşru Yahudi varlığı ve müşrik Hint devleti - karşı yiğitliğini ve emsali kalmamış başarısını öğrendiklerinde, insanlar bu kayıplarından dolayı çok üzüldü. Dört ülke (Ürdün, Irak Pakistan ve Bangladeş) için savaşan tek savaş pilotu olmasının yanı sıra bu savaş kahramanı, Hava Kuvvetleri üslerine gerçekleştirdiği saldırı ve düşman Hindistan ile Yahudi varlığı “İsrail” savaş uçaklarını tahrip etme cesaretinden dolayı Müslümanların kalbini kazanmıştı. Azam, bugüne kadar en fazla sayıda düşman uçağı düşüren kişi olmayı sürdürüyor. Gayri meşru Yahudi varlığına karşı 1967’deki altı günlük savaş sırasında dört düşman uçağı düşüren tek kişidir. Ayrıca bir Hint hava üssüne yapılan başarılı kara harekâtından sonra 1965’teki Hindistan savaşı sırasında Hint Hava Kuvvetlerine ait bir Gnat avcı uçağını düşürmüştü. Aşağı derecedeki askeri teçhizat ile üstün nitelikli düşmanları yenen bir rol modeliydi. Bu savaş pilotunun cesur hikâyeleri, Müslüman bir askeri subayın azılı düşmanlarla savaşma ruhunu alevlendirirken, ne yazık ki Bangladeş’in mevcut aşağılık yöneticileri, bilerek ona saygı göstermekten imtina ettiler. Zira başarıları, bu yöneticilerin Yahudiler ve Müşrik devletlere gösterdikleri teslimiyet ile uyuşmuyordu.

Mesele şu ki, Saiful Azam gibi sayısız cesur savaşçılar hala ordumuzun saflarında mevcut. Ama ne yazık ki, yetenekleri ve becerileri sistematik olarak kâfirler lehine çarçur ediliyor. Yetenekleri, BM misyonları kapsamında Batılı sömürgecilerin kötü jeopolitik gündemini gerçekleştirmek için kullanılıyor. Hindistan’ı fethetme yeteneğini ve zihniyetini göstermek yerine ordumuzun morali ve ruhu yok ediliyor. Korkak müşrik Hintliler önünde itaatkâr olmaya mecbur bırakılıyorlar. Sınırlı silahlara sahip az sayıdaki personel, 2001’deki sınır savaşında Hindistan kuvvetlerini utanç verici bir yenilgi tattırarak küçük bir gösteri yapmışlardı. Gerçekte çeşitli kısıtlamalara ve eksikliklere rağmen kâfirlerin yaşama sevgisinden daha fazla bizim şehit olma arzumuz, bizi bu dünyada üstün kılıyor. Saiful Azam ve bu bereketli toprakların diğer birçok gizli ve çarçur edilmiş kahramanları bu gerçeğin kanıtı.

Ey Bangladeş silahlı kuvvetlerinin samimi ve cesur subayları! Mevcut hain liderlik, saygınlığınızı ve onurunuzu koruyamıyor. Yeteneklerinizi sadece sömürgeci kâfirlerin çıkarlarına hizmet uğrunda kullanıyorlar. Sonra da sonunda Saiful Azam gibi olağanüstü başarılara sahip olsanız bile sizi bir kenara atıvereceklerdir. Gerçek atalarınız Sad ibn Muaz, Halid Bin Velid, Muhammed Bin Kasım, Tarık Bin Ziyad ve Selahaddin Eyyubi’dir. Bunlar, Saiful Azam gibi geçmiş ve şimdiki savaşçılar için yenilmezlik ve cesaretin ilham kaynağıdır. Cesaret ve cesurluk geleneği sadece Hilafetin altında restore edilebilir, onurları hatırlanabilir ve korunabilir. Hizb-ut Tahrir önderliğinde bu hedefe ulaşmak için vaat edilen Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti kurmak için “yeni Ensar” olun. Hadi Allah’ın dinine nusret verin ve Hilafet Devletinin ordusu altında İslam’ı tekrar güçlü hale getirmek için acele edin ve Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın zikrettiği şu kimselerden olun:

مِنَ الْمُؤْمِنِينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللَّهَ عَلَيْهِ فَمِنْهُم مَّن قَضَى نَحْبَهُ وَمِنْهُم مَّن يَنتَظِرُ وَ مَا بَدَّلُوا تَبْدِيلًا“Müminler içinde Allah’a verdikleri sözde duran nice erler var. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde değiştirmemişlerdir.”^{[Ahzab 23]}