12 Şubat 19 Salı günü Bangladeş Sınır Muhafızları’nın (BGB), Thakurgaon Haripur Upazila sınırında yer alan Baharampur köyünde köylülere ateş açması sonucu gerginlik yaşandı. Açılan ateş sonucunda 12 yaşında bir erkek çocuk dâhil olmak üzere en az üç köylü hayatını kaybetti. Aralarında kadınların da bulunduğu en az 16 kişi de yaralandı. Ardından ne yazık ki hükümet, ölen ve yaralananları dava etti. BGB ile köylüler arasında çıkan bu istem dışı çatışma, doğrudan Hindistan’dan kaynaklanıyor. Geçtiğimiz yıl BGB ile Hindistan Sınır Güvenliği Gücü (BSF) arasında her iki yılda bir düzenlenen 47.nci DG-Seviye zirvesi gerçekleşti. Zirvede BGB, BSF’ye kaçakçılık dâhil olmak üzere sınır bölgelerindeki suçlarla mücadele sözü verdi. ^{(“BGB-BSF zirvesinde sınır suçlarına karşı önlemler alındı”. The Daily Star 7 Eylül 2018)} Bu nedenle silahsız Bangladeşli sivillere ateş açma emri veren Hasina rejiminin, katil Hindistan’ın imajını kurtarma girişimlerine tanık oluyoruz.

Ey Müslümanlar! Hain Hasina, Hindistan’ın talebi doğrultusunda askeri ve paramiliter güçlerimizi felce uğratmak istiyor. İktidara geldiğinden beri tam on yıldır Hindistan ile işbirliği yapıyor. Hindistan, seçkin ordu subaylarımızı Pilkhana’da vahşice öldürdü. 25-27 Şubat 2009’daki bu vahşeti hepimiz hatırlıyoruz. Bu olay sonrasında ulusal ordumuzu ve sınır muhafızlarımızı zayıflattı ve birbirlerine kırdırttı. O andan itibaren halkımızın ordu ve paramiliter güçlere bakışını değiştirmek, güvensizlik ve kuşku yaratmak için çeşitli komplolar kurdu. BDR’lerin (Bangladeş Tüfekler) asil mirasçısı olan ve onlarca yıldır ülkeyi Hindistan işgallerinden koruyan BGB, şuan sınır yakınında yaşayan insanları tehdit etmesi nedeniyle sanki BSF’nin bir uzantısı gibi işlev görüyor. Sınırı savunması gerekirken BGB, her koşulda insanlara karşı bir araç olarak kullanılıyor. Yol güvenliği hareketi ve diğer protestolar sırasında olduğu gibi halk, hükümete karşı gösteriler yaptığında BGB devreye giriyor. Dahası Hasina ordumuzun samimiyeti ve özverisiyle ilgili tartışmalar başlattı. Ordunun genel seçimlerde görevlendirilmesi yönündeki halkın taleplerine boyun eğdi. Ancak art niyetli olarak orduya hiçbir görev ya da yetki vermedi, komedi seçimlere sadece tanıklık etmelerini sağladı. Yetenekli ve cesur ordumuz, Arakan ve Rohingya Müslümanlarını kurtarmak için konuşlandırılması gerekirken, Myanmar’ın Bangladeş’in St. Martin Adası’nda cüretkârca hak iddiasında bulunduğunu duyuyoruz. Öte yandan hayatlarını kurtarmak için Myanmar’dan kaçan Rohingya Müslümanlarına yardım etmek yerine BGB’ye bu kimselere ateş açma emri verildiğini işitiyoruz.

Ey Müslümanlar! Zorba yönetimin ömrünü uzatmak ve ordumuzu ABD-Hindistan kâfir emperyalistlerin kontrolünü vermek için Hasina, savunma gücümüzün itaatkâr ve karaktersiz olmasını istiyor. Hadi ordumuzu Hasina’nın şeytani tuzağından kurtarın. Hizb-ut Tahrir liderliğinde birleşerek hain Hasina’yı def edin. Ordu içindeki samimi subaylardan Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafetin yeniden kurulması için Hizb-ut Tahrir’e nusret vermelerini isteyin.

Ey ordu içindeki samimi subaylar! Müslüman ordusunun en büyük güç kaynaklarından biri, kuşkusuz halktır. Müşrik kâfire karşı birlikte direnç gösterirler. Bunun en güzel örneği, 2001 yılında Padua / Rowmari sınırında Hindistan işgaline karşı sergilenen kahramanlıktır. Hain Hasina, insanlarla olan güçlü ilişkinizi tahrip ediyor, anarşi ve güvensizlik yayıyor ki insanlar size olan güvenlerini kaybetsinler ve zorba yönetimi devirme çağrısını bıraksınlar. Bu sadık hizmetkâr rejim, sınır muhafız gücümüzü BSF ile çiçek ve tatlı alışverişi yapan palyaçolar gibi davranmaya zorladı. Ya da “rakhi bondhon” verdi. (kardeşlik bağı, erkekler ile kız kardeşleri arasında yapılagelen bir Hint kültürüdür) Oysa BSF, Felani ve diğer binlerce vatandaşımızın katilidir. Öte yandan rejim, bu gücü kendi halkına karşı konuşlandırıyor. Hasina rejimi, Hindistan’ın Pilkhana’da subaylarımızı öldürdüğünü, sakat bıraktığını unutmanızı, dahası öldürülen kardeşlerinizin katillerine sarılmanızı istiyor. Hizb-ut Tahrir olarak biz, bu rejimin tuzağına düşmemenizi öneririz. Ordu ve paramiliter güçlerinizi müşrik Hindistan’ın aşağılayıcı güçlerinden korumak için bu rejimi derhal ortadan kaldırın ve Raşidi Hilafeti kurmak için iktidarı Hizb-ut Tahrir’i devredin. Hilafet liderliğinde Myanmar veya Hindistan’dan gelebilecek her türlü saldırganlığa uygun şekilde cevap verebileceksiniz. Hilafet, subaylarımızın öldürülmesinde Hindistan’la işbirliği yapan hain Hasina’yı yargılayacaktır. Halk ortaklaşa kurulan Hilafetin güçlü ordusu, Hindistan saldırganlığına kalıcı son vermek için Hindistan’ı kurtaracak ve bu ülkeyi yeniden İslami yönetim altına sokacaktır Allah’ın izniyle. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

عِصَابَتَانِ مِنْ أُمَّتِي أَحْرَزَهُمَا اللَّهُ مِنْ النَّارِ عِصَابَةٌ تَغْزُو الْهِنْدَ وَعِصَابَةٌ تَكُونُ مَعَ عِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ عَلَيْهِمَا السَّلَام  “Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem, bize Hindistan gazvesini vaat etli. Eğer o zamana erişirsem, canımı ve malımı ortaya koyup savaşacağım. Öldürülürsem şehitlerin en üstünü olurum. Dönersem ben yine serbest kalmış hür Ebu Hureyre’yim.”^{[Kitabü’l-Fiten]}