Logo
Bu sayfayı yazdır
Trump ve Sisi'nin Görüşmesi... İslam Mizanında Yerinden Edilmenin ve Rejimlerin Komplosunun Göstergeleri!

بسم الله الرحمن الرحيم

Trump ve Sisi'nin Görüşmesi... İslam Mizanında Yerinden Edilmenin ve Rejimlerin Komplosunun Göstergeleri!

Euronews'in 4/4/2025 Cuma günü internet sitesinde yer alan haberine göre ABD Başkanı, Abdulfettah Sisi ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirerek Gazze Şeridi konusunda “olası çözümleri” ve Yemen'de Husilere karşı “askeri ilerlemeyi” ele aldı ve görüşmeyi ve sonuçlarını övdü. Bu telefon görüşmesi, Gazze'nin yeniden inşası için 53 milyar Dolarlık bir plan öneren Arap zirvesinin ve bu planın da Gazze halkının "gönüllü ayrılış" adı altında yerinden edilmesi planını tercih eden Yahudi varlığı ile Amerika tarafından reddedilmesinin ardından geldi. “Kabinenin”, bu planı uygulamak için bir komitenin kurulmasını onaylaması, kısa bir aradan sonra 18 Mart'ta Gazze'ye yönelik saldırıların yeniden başlamasıyla aynı zamana denk gelmiştir. Aynı zamanda ABD, Trump'ın Husileri “yok etmekle” tehdit etmesinin ardından Husilere yönelik saldırılarını arttırırken, Yahudiler de Ekim 2023'ten bu yana 50.000'den fazla Filistinlinin ölümüne neden olan saldırılarını sürdürüyor.

Gazze Şeridi'ndeki Sağlık Bakanlığı verilerine göre Ekim 2023'ten bu yana 50.000'den fazla şehidin verildiği Gazze halkının maruz kaldığı günlük katliamların ortasında, ABD yönetimi bir kez daha kötü niyetli rolleriyle karşımıza çıkmıştır ama bu kez, Başkan Trump ile Mısır Cumhurbaşkanı Sisi arasında Gazze konusunda “olası çözümler” ve ABD'nin Yemen'de Husilere karşı askeri ilerlemesini ele alan bir telefon görüşmesi yoluyla gerçekleşmiştir. Bu görüşme, sıradan siyasi bir olay gibi görünse de Filistin davası ve tüm bölge açısından bünyesinde tehlikeli boyutlar taşımaktadır.

Bu görüşme sadece bir görüş alışverişi değil, bilakis özellikle Trump'ın Gazze halkını “gönüllü ayrılış” yaftası altında yerinden etme planını hayata geçirerek Filistin davasını tasfiye etmeye yönelik uluslararası komplo silsilesinin yeni bir halkasıdır. Bu plan, uluslararası hukuk ve insan hakları pahasına da olsa Gazze'yi herhangi bir şekilde kendisinden kurtulunması gereken demografik bir yük olarak gören Siyonist ve Amerikan vizyonuyla tamamen örtüşmektedir.

Bu görüşmenin ardından Trump'ın Truth Social platformunda görüşmenin sonuçlarını övmesi, kendisi ile Sisi arasında gerçekleşenlerin sıradan bir iletişim değil, somut uygulama adımlarına yol açması hedeflenen ileri bir koordinasyon olduğunu teyit etmektedir. Peki ya Sisi karşı mı çıktı? Yoksa her zamanki gibi Amerika'ya güvenceler mi sundu?

Bunların ışığında, Mısır'ın tutumunun, Gazze halkına destek olmak yerine, Refah sınır kapısını kapatarak, yardımları engelleyerek, yerlerinden edilenleri kısıtlayarak ve Amerika ile Yahudi varlığına lojistik kolaylıklar sağlayarak saldırının ritmini kontrol etmeye yönelik bir araç olduğu akıl sahibi herkes için açığa çıkmıştır. Tüm bunlar ise Arapların eylemsizliğinin ve uluslararası suç ortaklığının gölgesi altında gerçekleşmektedir.

Arap Zirvesi tarafından önerilen ve Washington ile Tel Aviv tarafından reddedilen 53 milyar Dolarlık Gazze'nin yeniden inşası planı, kan pahasına siyasi-ekonomik projeleri pazarlama girişiminden başka bir şey değildir ve işgalin gerçekliğini pekiştirmeyi ve meseleyi siyasi olmaktan ziyade insani bir meseleye dönüştürmeyi hedeflemektedir. Bunun Amerika ve Yahudi varlığı tarafından reddedilmesine gelince; bunun nedeni onların en büyük hedeflerinin gerçekleşmemesidir ki bu da: Gazze'yi halkından boşaltmaktır.

Burada, Gazze halkının nakledilmesini, yani bölgesel onay ve uluslararası sessizlikle onların zorla yerinden edilmesini hedefleyen Trump'ın planının gerçek yüzü ortaya çıkmaktadır. Knesset'in bu planı takip edecek özel bir organı onaylaması, planın sadece bir öneri olmaktan çıkıp, başta Mısır rejimi olmak üzere bölgedeki rejimlerin suç ortaklığıyla sahada uygulanacak pratik bir yola dönüştüğüne işaret etmektedir.

Trump'ın “Husilere karşı askeri ilerlemeden” bahsetmesi ise bu bağlamdan kopuk değildir; zira ABD'nin örgüte yönelik yoğun saldırıları, Husilerin Gazze ile dayanışmak amacıyla Kızıldeniz'de deniz ulaşımını hedef almasına bir yanıt olarak gelmiştir; çünkü ABD'nin tutumu, hiçbir zaman uluslararası ticareti savunmak olmamış, aksine bu deniz yollarına bağımlı olan Yahudi varlığının çıkarlarını korumak olmuştur.

Dolayısıyla İslam, tüm bu hareketleri, toprağı boşaltmak, işgali pekiştirmek ve halkların geriye kalan siyasi iradesini parçalamak yoluyla Filistin davasını tamamen tasfiye etmeyi hedefleyen sömürgeci ABD-Batı projesinin araçlarından başka bir şey olmadığı şeklinde görmektedir. Bu projeye ancak ümmetin akidesinden kaynaklanan ve onu samimi siyasi bir liderlik altında yeniden birleştirecek olan gerçek karşıt bir proje ile karşı konulabilir.

Trump'ın planı ve rejimlerin suç ortaklığı da dahil olmak üzere bu gelişmeler, Filistin'in konferanslar, yardımlar ya da parlak hitaplarla kurtulmasının imkansız olduğunu, aksine ajan rejimleri söküp atacak ve orduların pusulasını rejimleri korumaya değil, toprağı kurtarmaya yönlendirecek samimi bir güç tarafından kurtarılması gerektiğini bir kez daha teyit etmektedir. Bu yüzden bu mesele artık ertelenemez ve ümmet daha fazla kan dökülmesine ve yüzüstü bırakılmasına tahammül edemez.

Hizb-ut Tahrir, tüm Müslümanları, bu habis planın bilincinde olmaya, onu cümleten ve tafsilen reddetmeye ve komplocu rejimlerden başlayarak, Filistin'in kurtuluşunu şerî, askeri ve siyasi bir vacip haline getirecek Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti kurarak sömürgeci uluslararası sistemin bir bütün olarak yıkılmasına ulaşıncaya kadar planın araçlarını yıkmak için ciddi bir şekilde çalışmaya çağırmaktadır.

Artık ümmetin, Trump ve Sisi'nin görüşmelerinin geçici diyaloglar değil, aksine bir komplo diyaloğu olduğunu anlamasının zamanı gelmedi mi? Ümmet, Gazze halkı tamamen yerinden edilene kadar bekleyecek mi? Yoksa bu suç planına karşı direnme sorumluluğunu üstlenmek için harekete mi geçecektir? Cevap; ancak İslam'a dayalı gerçek bir siyasi eylem, örgütlü halk hareketi ve ordulara, hain rejimleri korumak için değil, Filistin'i kurtarmak için kışlalarından hareket etmesi için baskı yapılmasıdır.

Vakit ümmetin lehine değildir ve Trump'ın planı ilerlemektedir; bu yüzden ya ümmet bunu durdurmak için harekete geçecek ya da sessiz ve ihmalkâr davranarak yerinden etme ve yok etme suçuna ortak olacaktır!

Ey Kinane topraklarındaki kahramanlar, siz ey zalim ve tiranlar karşısında her zaman hakkın kılıçları olanlar, siz ey isimleri tarihte cihat ve onurla anılanlar, bugün sizlerin, Gazze'deki enkazın arasından haykıran, sizden yardım isteyen, sizin yardımınızı dileyen ve Filistin'i kurtarmak için sizin derhal harekete geçmenizi talep eden ümmetin çağrısına cevap vermek için tek bir adamın duruşu gibi durmanız gerekir.

Bugün bizi yöneten rejimler, Allah’ın ve ümmetin düşmanlarıyla komplo kurdular, sizler Mescid-i Aksa'yı kurtarmak için ön saflarda yer almanız gerekirken bu rejimler sizin önünüze engel oldular, şerî vacibinizi yerine getirmenizi engellediler ve Filistin'deki kardeşleriniz öldürülüp kadınları ve çocukları yerlerinden edilirken sizleri değersiz sınırları korumak için birer araçlar haline getirdiler.

Ey kahramanlar, bugün sizlerden bağımlılık zincirlerini kırmanızı ve hak ve adalet için ayağa kalkmanızı talep ediyoruz; zira Filistin, hep birlikte bizim savaşımızdır. Kendi işleri üzerinde bile hiçbir kontrolü olmayan ajan rejimlere itibar etmeyin, aksine ümmeti tek bir kelime üzerinde birleştirecek ve ordularını da İslam’a yardım etmek ve sancağını yükseltmek için seferber edecek Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafetin olduğu İslam Devleti’ni kurmak için harekete geçiniz ki dünyanın izzetine ve ahiretin onuruna nail olanlardan olasınız.

وَإِنِ اسْتَنْصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ

Sizden din konusunda yardım istediklerinde yardıma icabet etmeniz sizin üzerinize vaciptir.” [Enfal 72]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Said Fazıl

Template Design © Joomla Templates | GavickPro. All rights reserved.